Değereli kardeşlerim … ! Bilindiği gibi Rabbani tezkiyeden geçmiş, kendilerinden övgü ile bahsedilmiş ve henüz hayatta iken cennetle müjdelenmiş olan en hayırlı nesil, bu ümmetin birinci halkası olan sahabedir …
Bu neslin hayırlı bir nesil olduğuna tanıklık eden, şüphesizki Allah ve O’nubiricik Rasulüdür…
Hatırlayacağınız gibi Allah Rasulu s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır ; ” Ümmetimin en hayırlısı benim asrımda yaşayanlardır…. ” Buhari : 7.c.3412.s
Bu nesli en önemli konumu, hemen hemen Dini her meselede kendilerini örnek alanların kurtuluşa ereceğidir … Çünkü bu konuda da Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurur :
{ … Avf İbni Malik r.a dan gelen bir hadislerin de Rasulullah s.a.v şöyle buyurmaktadır : Yahudiler – dinleri hususunda – yetmiş bir fırkaya ayrıldılar. Bunlardan bir taifesi kurtuldu, yetmiş’i cehennemlik oldu. Hırıstiyanlar da yetmiş iki fırkaya bölündüler. Onlardan da bir taifesi kurtuldu, yetmiş bir’i cehennemlik oldu. Muhammedin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecektir. Bunlardan bir taifesi cennet’te, yetmiş ikisi de ateştedir. Denildi ki :
– Ya Rasulallah ! bu kurtulan taife hangisidir ?Resulullah s.a.v :
– O, “ cemaat’tir “ buyurdular. Diğer bir rivayette ise ;
“ Onlar, bugün benim ve ashabımın yürüdüğü yolda yürüyenlerdir “ buyurdu. }
Ahmed : 3.120. 145 – İbni Mace : 10.c.3993.n – Ebu Davud : 5.c.4597.n – el Albani Silsiletü’s Sahiha : 204.1492.N – Hakim Müstedrek : 1 / 129 – 444.n
Değerli kardeşleri … ! elbette ki bu nesil, bir mekan itibariyle hayırlı bir nesil değildiler… Bu nesil, Irk, soy, sop itibariyle de hayırlı bir nesil olma değerini yakalamadılar … Bununla beraber bu nesil ne renkleri, ne cinsleri ve ne de bedenleri dolayısıyle de hayırlı bir nesil olma şerefine ulaşmadılar…
Onların hayırlı oluşları, elbetteki takib ettikleri yol, yöntem, metod ve menhec itibari ile bir hayırlılıktı…
Onların hayırlı oluşları, Akidede, inançta, İmanda ve amelde takip ettikleri yol itibariyle bir hayırlı oluştu… Ve yine onların hayırlı olma sebeblerinden birisi de, birbirlerine bağlı cemaatci bir şuura sahip olmaları ve cemaatce yaşamaları idi …
Şanı yüce Rabbimiz üstün bir tanıklık ile Kerim kitabında onlar hakkında şöyle buyurmaktadır :
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ
“ Sizler insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz…. ” Ali İmran : 110.Ay.
Elbetteki bu Ayet-i celilenin ilk muhatabı olan insanlar onlardı… Rabbimiz bu ümmetin en hayırlı bir ümmet olduğunu ilk önce onlara haber vermiştir…
Ve yine Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurur :
وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيراً
“ Her kim, huda beyan edildikten sonra peygambere muhalefet eder ve mü’minlerin yolundan başka bir yola saparsa, onu döndüğü o yolda bırakır ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. ” Nisa : 115.Ay.
Bu Ayeti celilede de anlatıldığı gibi Allah’u Teala, Kur’an’ın ve Sünnetin en güzel şekilde anlatıldığı, anlaşıldığı ve yaşandığı o dönemi müşahede etmiş olan o insanlardan bahsediyor ve onların yolundan kim yan çizerse, onun sonunun çok kötü olacağını haber veriyor… Ve yine Rabbimiz :
فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ
“ Eğer sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, işte o zaman hidayet bulurlar ….. ” Bakara : 137.Ay
ifadesiyle de, iman etmek isteyenlerin bu hususta o topluluğun nasıl iman ettiklerine bakıp, ona uygun bir şekilde iman etmelerinden bahsediyor…
Eğer bu Ayet ve Hadisler güzel anlaşıldıysa, Rabbimiz Allah’u Azze ve Celle bu ifadeleriyle onlardan sonra gelenlere şu açık mesajı vermektedir ;
“ Ey kullarım … ! iman konusunda gönderdiğim Rasule ittiba eden bu ümmetin ilk halkasını örnek almadığınız müddetçe, asla hidayet yolunu bulmanız mümkün değildir. “ siz ancak onların iman ettiği gibi iman ederseniz doğru yolu bulursunuz ”
Evet değerli kardeşlerim … ! bu delillerin ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, bir kulun, bir ferdin – veya bir cemaatin – kurtuluşunun mümkün olması için, inançta olsun, amelde olsun, ahlakta olsun, takip edeceği metod ve menhec de olsun, sahabenin takip ettiği yolu takip etmekten geçer…
Unutmayınız ki o güzide topluluğu takip edeceğimiz en önemli hususlardan birisi de ; onların cemaatçilik hususundaki takip ettikleri metot ve menheçleridir…
Onlar, her konuda olduğu gibi bu konuda da gerçekten örnek alınmaya en layık olan insanlardır…
Çünkü Allah Rasulü s.a.v’in, biraz önceki zikri geçen fırkayı Naciye Hadisinin son kısmında zikredildiği gibi ; ” O kurtulacak olan taife cemaattir.” ifadesini ilk önce onlar duydular… Bu kavramı ilk önce onlar anladılar ve ilk önce onlar cemaatciliği yaşadılar…
Dolayısıyla bu konuda biz Müslümanlar da, onların nasıl cemaatce yaşadıklarına güzelce bakmalı ve ona uygun hareket etmeliyiz…
Ve yine unutmayınız ki Allah Rasulü s.a.v’in : يد الله على الجماعة
“ Allah’ın eli cemaatin üzerindedir … Allah’ın eli cemaatle beraberdir ”
Es Sünne : 81.n – Tirmizi : 4.c.2255.2256.n
Hadisi şeriflerini de ilk duyan insanlar yine bu kimselerdi … Dolayısiyle, İslam’ın ne şekilde bir cemaat istediğini ve bu cemaat fertlerinin bu husustaki fasıfları ve görevleri nasıl olmalıdır, bunları evvel emirde öğrenen ve buna uygun hareket eden insanlar yine o kimseler olmuşlardır…
Çünkü onlara merhametli bir muaalim gibi bütün konuları anlatan Allah Rasulü s.a.v, şüphesiz ki sıhhatli bir yapılanma için cemaatin önemini ve bu konuda nasıl davranılması gerektiğini onlara açik bir şekilde anlatmıştır…
“… İbni Ömer r.a’dan ; Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Allah benim ümmetimi – veya Muhammed ümmetini – dalalet üzerinde bir araya getirmez. Allah’ın eli cemaatin üzerindedir. Her kim, cemaatten ayrılırsa şüphesiz ki cehenneme ayrılır. “ Tirmizi : 4.c.2255.n
“ … Ömer İbnu’l Hattab r.a’dan ; Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Sizin üzerinize cemaati iltizam vardır. Cemaate yapışın onu iltizam edin. Fırkalaşmadan,bölünmeden sakının. Şeytan tek kişiyle beraberdir, iki kişiden daha uzaktır. ”
Tirmizi : 4.c.2254.n – el Kenz : 8.c.207.n – Beyhaki Şuabu’ İman
“… Ömer İbnu’l Hattab r.a’dan : Rasulullah s.a.v buyurdu ki : ….. Her kim cennetin en güzel yerini arzu ediyorsa cemaati iltizam etsin ve ona yapışsın …”
Tirmizi : 4.c.2254.n
“… Muaz İbnu Cebel r.a’dan : Peygamber s.a.v şöyle buyurdu : Şeytan, sürüden ayrılıp uzaklaşan koyunu kapan koyun kurdu gibi, insanın kurdudur. Parçalanmaktan ve ihtilafa düşmekten sakının. Cemaate , topluluğa ve mescide sarılınız …… ”
Ahmed Müsned – Tefsir’u İbni Kesir : 7.c.3435.s
Bu ve emsali zikri geçen güzel nasihatleri kendilerine şiar edinen o güzide insanlar, mükemmel bir cemaat anlayışına sahiptiler… Ve bu olayı da çok güzel yaşadılar …
Onlar birbirleriyle yan yana gelmeyi çok seven, gelmeyenleri ise hemen arayıp bulan, neden niçin gelmediğini soran, bu konuda kardeşinin derdinin ne olduğunu araştırmayı çok seven ve ihmal etmeyen kimselerdi…
Çünkü onların eğitim gördüğü medrese de şunlar öğretiliyordu :
“ … Yedi sınıf kimse var ki, Allah onları kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan o günde, gölgesi altında gölgelendirecektir. Bunlardan birisi de : Allah yolunda bir birleri ile sevişen ve yan yana gelişleri ve ayrılışları Allah için olan kimselerdir ……. “
Buhari : 2.c.693.s – Tirmizi : 4.c.2500.n
Değerli kardeşlerim … ! Unutmayınız ki Cemaat almayışının şuurunda olan o insanlar ; ufak tefek meseleleri bahane ederek birbirlerine küsen, birbirlerini terk eden, birbirlerinden kopuk ayrı ayrı ders halkaları oluşturmaya çalışan, birbirlerinin arkalarından konuşan ve birbirlerine yardımı kesen insanlar değillerdi…
Çünkü onlar Allah Rasulü s.a.v’in şu hadisi şerifini bizlerden önce duyan kimselerdi :
“ … Allah Rasulü s.a.v buyurdular ki : İki kimseden birinin işlediği ilk suç veya ilk günah eğer bunların arasını ayırmış ise, bu ikisi Allah için, yahut İslam için birbirlerini sevmiş kimseler değillerdir. ”
Buhari Edebü’l Müfred : 1.c.401.n
Onlar ufak tefek meselelerden dolayı birbirlerinden ayrı kalmayan kimseler olduğu gibi,her konuda birbirlerini destekleyen, maddi ve manevi olarak birbirlerine yardım etmeyi esirgemeyen kimselerdi…
Hatta hatırlarsınız ; Rabbimizin kerim kitabında buyurduğu gibi : “ Onlar din kardeşlerini kendi nefislerine bile tercih eden kimselerdi “
“ … Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarını kendi öz canlarına tercih ederler……. ” Haşr : 9.Ay.
Çünkü onların Allah Rasulü s.a.v den aldığı mükemmel eğitimin içerisinde şunlar da vardı :
“ … Her kim bir Müslüman kardeşinin hacetini yerine getirirse, Allah’ta onun hacetini yerine getirir. Her kim bir müslümanın kederini giderip onu rahatlatırsa , Allah’ta onun kıyamet gününün kederlerinden bir kederini giderip onu rahatlatır….. “
Buhari : 5.c.2262.s
Hulasa onlar bu yoldaki dostluğun, kardeşliğin ve cemaatciliğin ne olduğunu çok iyi anlayan, kavrayan ve bunu yaşayan kimselerdi …
Onlar ne pahasına olursa olsun, kişinin din kardeşine her türlü şartlarda yardım edilmesini, onun elinden tutulmasını, derdiyle dertlenilmesini ve neşesiyle de neşelenilmesini çok iyi idrak etmişlerdi…
Onlar, eğer din kardeşleri hak üzere iseler, onları destekleyen ve onlara manevi kuvvet sağlayan kimselerdi… Eğer din kardeşleri bir yanlış içerisinde ise, onlara nasihat eden, onları içerisinde bulunduğu o çirkin durumdan kurtarmaya çalışan kimselerdi…
Anlayacağınız onlar, bizler gibi hatası veya günahı olan kardeşlerini sırt üstü bırakarak onları şeytanın eline teslim etmezlerdi…
Çünkü onlar, kendilerini örnek aldıkları Peygamberlerinin şu değerli nasihatlerine kulak veren insanlardı…
“ … Cabir ve Enes r.a dan gelen bir hadisi şeriflerinde Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : ”…… Kişi, zalim olsun mazlum olsun din kardeşine varıp yardım etsin. Eğer din kardeşi zalim ise,onu zulmünden nehyetsin. Çünkü bu da o zalim için bir yardımdır. Şayet kardeşi zulme maruz kalıp mazlum konumunda ise, bu taktirde de ona yardım etsin. “
Buhari : 5.c.2262.s – Müslim : 8.c.2584.n
{ … Abdullah İbn Ömer’den gelen bir hadislerinde Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : “ Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez – tehlike ve musibet anında – onu yalnız bırakmaz…. }
Buhari : 5.c.2262.s
Hulasa değerli kardeşlerim … ! Onlar, müslümana yakışır bir şekilde cemaatleşen ve her halleri ile Müslümanların yanında olan bir kimlik sahibi olan kimselerdi…
Onlar kardeşlerini Allah için severler, onlara buğz etmezler, onları terk edip yardımsız bırakmazlar, onlara nasihat eder ve nasihatlerini de dinlerlerdi…
Bizde olduğu gibi ; “ bizim sizden nasihat dinlemeye ihtiyacımız yoktur “ demezlerdi…
Onlar, zalim de olsa mazlum da olsa birbirlerine yardım eder ve birbirlerinin ellerinden tutarlardı… Birbirlerinin kederleri ile kederlenirler, dertleri ile dertlenirler. Birbirlerinin gıybetini yapmazlar, birbirlerine zulmetmezler, birbirlerinin kusurlarını ve ayıplarını araştırmazlardı…
Onlar, birbirlerine karşı yumuşak davranan, tevazu gösteren, alçak gönüllü olan, birbirlerine kabalık etmeyen, birbirlerine üstünlük taslamayan, yan yana gelişlerinde, oturuşlarında ve kalkışlarında vakarlı davranan kimselerdi…
Çünkü onların eğitim gördüğü güzel medresede kendilerine şunlar öğretilmişti :
“ … İbn Ömer r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Her kim kendisini büyük görür ve yürüyüşünde böbürlenirse, ilahi huzura, Allah kendisine gadaplanmış olarak çıkacaktır. “
Hakim Müstedrek – İbni Hacer Buluğul Meram : 4.c.412.s
“ … Enes r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Dünyada her ne büyüklük taslarsa, Allah’ın onu alçaltması bir haktır. “
Ebu Davud : 5.c.4803.n
“ … Rasulullah s.a.v bir hutbesinde şöyle buyurdular : … Allah bana vahyetti ki ; bir birinize karşı mütevazi ve alçak gönüllü olun. Hiç kimse bir başkasına karşı övünmesin…….. “ Müslim : 8.c.2865-64.n
“ … Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdular : Her kim Allah için mütevazi olursa, Allah o kimseyi şüphesiz ki yüceltir. “
Sahihu’l Cami’ : 6038.n
“ … Cabir r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Vakarlı olun ey Allah’ın kulları vakarlı. “
Suyuti Camiu’s Sağir : 2.c.2416.n
Yani oturup kalkışlarınızda olsun, yürüyüşünüzde olsun, insanlara karşı tavır ve davranışlarında olsun, konuşmalarınızda olsun, olgun ve mütevazi olun..
Değerli kardeşlerim … ! Unutmayınız ki sahabe, sıhhatli bir cemaatleşmenin en güzel yolunun, bu ahlaki değerlere sahip olmaktan geçeceğini çok iyi biliyorlardı…
Onun içindir ki onlar birbirlerine karşı gerçekten çok şevkatli davranan, birbirlerinin kusurlarını araştırmayan ve birbirleri hakkında kötü zanda bulunmayan kimseler idiler…
Onlar Allah ve Rasulunün şu mesajlarını bizlerden önce duyan ve ona uygun bir şekilde hayat süren insanlardı :
وَلَا تَجَسَّسُوا يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ
“ Ey iman edenler … ! Zannın bir çoğundan kaçının, çünkü zannın bir kısmı günahtır. Ve bir birinizin kusurlarını da araştırmayın … ” Hucurat : 12.Ay.
“ … Allah Rasulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : Sizleri zandan sakındırırım. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Bir birinizin eksiğini ve kusurunu görmeğe ve işitmeğe uğraşmayınız, birbirinizin hususi ve mahrem hayatını da araştırmayınız. Bir birinize haset etmeyiniz, bir birinize sırt çevirip küsmeyiniz ve bir birinize buğz ve düşmanlık da etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz. “
Buhari : 13.c.6046.s – Müslim : 8.c. 2563.n
“ … Allah Rasulü s.a.v yine şöyle buyurmaktadır : ” Her biriniz kardeşinin gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği unutur. “
İbni Hibban Sahih – Terhib ve Terğib : 4.c.527.s
“ … Yine bir hadislerinde : “ Ne mutlu kendi kusuru, alemin kusurlarından kendisini alakoyana “ Buluğu’l Meram : 4.c.412.s – Bezzar iyi bir isnad ile
Evet, gerçekten de ne mutlu o insanlara ki, başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmaktan ziyade, kendi ayıp ve kusurları ile uğraşırlar. Başkalarının açığını aramaktan ziyade, kendi açıklarını kapatmaya çalışırlar…
İşte bundan dolayı o güzide insanlar bu gibi çirkin işlerden uzak dururlardı … Çünkü onlar çok iyi biliyorlardı ki bu çirkin uğraş, gerçekten de kardeşler arasına soğukluk sokan ve cemaatleşme olayını en fazla zedeleyen bir uğraştır …
İşte o mükemmel cemaat fertlerinin ahlaki yapıları böyle idi… Onlar birbirlerine karşı güler yüzlü idiler, alçak gönüllü idiler… Birbirlerine üstünlük taslamazlar, birbirlerini hakir görmezler ve birbirlerinin kalplerini kırmazlardı…
Birbirlerine küsmezler, çirkin söz söylemezler ve birbirlerini üzmezlerdi. Birbirlerine dua ederler, hastalandıklarında birbirlerini ziyarete giderler ve birbirlerinin davetine icabet ederlerdi… İşte cennetle müjdelenen o basiretli Müslümanların cemaat anlayışı buydu…
Onların, aynı inanç ve aynı amel doğrultusunda olan cemaat fertlerine karşı ahlaki tavırları bu şekildeydi… Çünkü onların hepsi Allah’ı birleyen Tevhid ehli kimselerdi … Onlar Tevhidin hatırı sayan kimselerdi … Bizlerde olduğu gibi – Tevhid ehli kardeş olunmasına rağmen – ufak tefek mevzular onları birbirlerinden ayırmıyordu … Birbirlerinden kopuk ayrı ayrı ders halkaları, dernekler, cemaatler oluşturup, oturup kalkmıyorlardı … İşte onlar bundan dolayı cennetle müjdelenen kimseler oldular …
Dolayısıyla samimi Tevhid ehli bir müslümanın, onların yolundan gitmesi, onlar gibi davranması ve onların cemaate önem verdiği gibi cemaate önem vermesi gerekir…
Ve yine o değerli insanlarda olduğu gibi, bu yan yana geliş, bu yapılanma ve bu cemaatleşme, hizipçi, grupçu bir yapılanma mantığından ziyade, şer’i bir yardımlaşma ve şer’i bir dayanışma mantığına dayalı bir cemaatleşme olmalıdır…
Zamanımızdaki hakimiyet sağlayan şekli ile, çıkarcılığa, menfaatçiliğe ve kalabalık görünmek için adam toplamaya çalışılan bir yapılanma şeklinde olmamalıdır…
Çünkü islam’ın cemaat anlayışı ; kelle topluluğu, onların arka arkaya dizili oluşları veya da bir yerlere kayıtlı olupta oralara aydat ödemeleri anlamında değildir…
Cemaat ; cemaatçilik neyi gerektiriyor ise ona uygun hareket eden ve onu zedeleyen her türlü gayri İslami söz ve tavırlardan uzak duran insanların yan yana gelmeleri demektir …
Cemaat ; her şeyden önce sahih bir inanç ve itikada sahip olan kimselerin oluşturdukları sağlıklı bir yapılanma demektir…
Cemaat ; sayıları ne kadar olursa olsun, yan yana gelerek birbirlerine her hususta yardım eden kimseler demektir…
Cemaat ; birçok cahilin sandığı gibi – çoğunluğun hak, azınlığın ise batıl olduğu anlayışına sahip olmayan, bilakis tek kişi de olsa hakta olan kimseler demektir…
Çünkü onlar Allah’u Teala’nın İbrahim a.s hakkında buyurduğu şu gerçeği hiçbir zaman akıllarından çıkarmazlar :
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتاً لِلّهِ حَنِيفاً وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“ Gerçek şu ki, İbrahim – tek başına – bir ümmetti ; Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhid idi ve o müşriklerden değildi. “ Nahl : 120.Ay.
Bu Ayet’in tefsirinde Mücahid ; Ayet’teki ümmet kelimesini ; “ tek başına bir millet ve tek başına bir mü’min idi “ diye tefsir etmiştir.
İbni Kesir Tefsiri : 9.c.4590.s
“ … Abdullah ibn Mes’ud r.a da şöyle buyurmaktadır : Cemaat, tek kişi de olsa hak ta olandır. “
el Fakih ve’l Mütefakkih : 1171 – Taberani Mu’cemu’l Evsat :
Hulasa kardeşlerim … ! sağlıklı bir davet, güzel bir hizmet, mükemmel bir yapılanma için Cemaat olayı gerçekten çok önemli bir olaydır…
Bu hususta hemem hemen bütün insanlar şunu çok iyi bilirler ki ; fertlerin tahsil edemediği bir çok güzel şeyleri, insanlar yan yana gelerek tahsil ederler…
Dolayısıyla cemaat olayına – fikri zikri ne olursa olsun – hemen hemen herkes önem vermiştir… Hatta toplumumuzda “ bir elin nesi var, iki elin sesi var ” şeklindeki ifadelerle, yan yana gelmenin, birlik ve beraberlik içerisinde olmanın öneminden bahsedilmiştir…
Hatta ve hatta bu olayın önemini ve güzelliğini, hayvanların yaşantılarında bile görmeniz mümkündür… Onlar bile toplu olarak gezmenin, toplu olarak otlamanın ve toplu olarak avlanmanın daha emin ve daha sağlıklı bir yol olduğunu bilmektedirler…
Hatta sohbetin başlarında zikredilen bir hadisi şerifte de anlatıldığı gibi ; “ sürüden ayrılanı kurt kapar.” ifadesi, aslında birlik ve beraberliğin güzelliğinden ve tek başına yaşamanın ise tehlikeli ve çirkinliğinden bahsetmektedir…
Öyleyse bu konuda sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur… Bizler için adres gösterilen o güzide topluluk – yani sahabe – her hususta kendilerine uymamız gereken bir topluluk olduğu gibi, cemaatleşme olayında da kendilerine uyulması gereken bir topluluk olmalıdır…
Dolayısıyla cemaat olayına istenildiği şekilde değer veren müslümanlar bu hususta olgun ve akıllı davranmalıdırlar…
Tek başlarına elde edemeyecekleri tüm güzellikleri ve hayırları yakalamak için cemaatçe hareket etmelidirler…
Değerli kardeşlerim … ! Benim bu konuda siz değerli kardeşlerime söyleyeceğim son sözler şunlardır ;
“ Unutmayınız ki ; sağlıklı bir cemaat olayı, birbirimize sevap kazandıran bir makinaya benzer… Bu olay, tıpkı birbirine bağlı olan ve biri döndüğünde diğeri de dönen dişlilerin bulunduğu bir çark, bir sistem gibidir… Onun için gelin hep birlikte birbirimize sevap kazandıran kimseler olalım … Birbirimizin ayağına bağ değil, birbirimizin ekmeğine yağ olalım … “
Allah’u Azze ve Celle den niyazım ; Bizlere hakkıyla Tevhidi anlayan, Tevhidin hatırını sayan, sahih ve Salih ameller işleyen, İslamın ahlaki değerleri ile vasıflanan ve bu değerler doğrultusunda yanyana gelen basiretli kullarından olmamızı nasibetsin …
Amin
Ve’l hamdu lillahi rabbil alemin
Tacuddin el Bayburdi