Çocuğa Güzel Bir İsim Seçmek Bu, çocuğun ana baba üzerindeki haklarındandır. Bu nedenle ona, kendisini sıkıntıya sokacak bir isim vermemek veya kendisini incitecek ve insanların ayıplayacağı bir lakap takmamak gerekir. Aksine ona Müslüman isimlerinden güzel bir isim koymak gerekir. Çünkü isimler hayra yorulur ve onlarla sevinç duyulur. Hatta güzel isim, rüyada bile güzele yorumlanır.
Müslim’in Sahîh’i ve Ebû Dâvud’un Sunen’inde Enes b. Mâlik(r.a)’dan Rasûlüllâh(s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
رَأَيْتُ ذَاتَ لَيْلَةٍ فِيمَا يَرَى النَّائِمُ كَأَنَّا فِي دَارِ عُقْبَةَ بْنِ رَافِعٍ، فَأُتِينَا بِرُطَبٍ مِنْ رُطَبٍ ابْنِ طاب، فَأَوَّلْتُ الرّفْعَةَ لَنَا فِي الدُّنْيَا، وَالْعَاقِبَةَ فِي الآخِرَةِ، وَأَنَّ دِينَنَا قَدْ طَابَ
‘Bir gece rüyamda şunu gördüm: Sanki ben, ‘Ukbe b. Râfi”in evindeyim. Bu sırada bize Medine’nin kaliteli hurmalarından olan ve İbn Tâb⁵⁵ denen hurmadan getirildi. İşte bu rüyayı, dünyada yükseleceğimize, ahirette sonumuzun iyi olacağına ve dini hayatımızın güzelleştiğine yorumladım.”⁵⁶
Bir de Buhârî’de Sa’îd b. el-Museyyib yoluyla rivayet edilen hadise bakmak gerekir.
“Sa’îd’in, babası Rasûlüllâh(s.a.v)’e geldi. Rasûlüllâh(s.a.v)
‘Adın ne?’ dedi. Baba:
‘Hazin (huysuz)’ dedi. Rasûlüllâh(s.a.v)
أَنْتَ سَهْل
‘Sen Sehl’sin (güzel huylusun)’ dedi. Adam:
‘Babamın bana verdiği ismi değiştirmem’ dedi.
İbnu’l-Museyyîb der ki:
‘Hala huysuzluk bizde var olmaya devam ediyor.””⁵⁷
Ayrıca Rasûlüllâh(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
أَسْلَمُ سَالَمَهَا اللهُ، وَغِفَارٌ غَفَرَ اللهُ لَهَا، وَعُصَيَّةُ عَضَتِ اللهَ وَرَسُولَهُ
‘Eslem kabilesine Allah selâmet versin. Gifâr kabilesini Allah bağışlasın. ‘Usayye kabilesi ise, Allah’a ve Rasûlüne asi olmuştur.’⁵⁸
Buhârî’nin Sahih’inde ise İkrime’nin, kendisinden mürsel senedle yapılan rivayette şöyle dediği yer almıştır:
“Suheyl b. ‘Amr gelince Rasûlüllâh(s.a.v) :
قَدْ سُهَلَ لَكُمْ مِنْ أَمْرِكُمْ
‘İşiniz kolaylaştı’ buyurdu.”
Bu itibarla çocuklarına erdemli ve iyi insanların adlarını vermeye özen gösteren kimse, hiçbir zaman çocuklarına isim koyarken kâfir erkek ve kadınlar ile ahlâk dışı yaşayan kadınların adlarına özenen kimse gibi değildir. Nitekim birincisi sevap kazanırken ikincisi kötü niyetinin karşılığını bulur. Zira çocuğuna isim koymak için peygamberler, sahâbeler ve onlara güzellikle uyan tâbî’inin adlarını vermeye özen gösteren kimse ile çocuklarına adlarını vermek amacıyla raksçı kadınların ve günahkâr erkeklerin adlarını özenti haline getiren kimse arasında çok büyük bir fark vardır.
Kaldı ki kişi, çoğunlukla adını taşıdığı kimseye yakınlık duyar. Örneğin adı Muhammed olanın, Muhammed adı taşıyanları, adı Yahyâ olanın da Yahyâ adını taşıyanları sevdiğini görürsün. Diğer isimler için de durum aynıdır. O halde Müslüman’a yakışan, erdemli, hayırlı ve yararlı insanların adlarını seçmesidir.
Çocuğa Güzel Bir İsim Seçmek
Bilindiği üzere, Meryem (‘aleyha selam) ‘İmrân(a.s)’ın kızı olup kardeşi de Harun(a.s) ‘dır. Mûsâ(a.s) da, ‘İmrân(a.s)’ın oğludur ve onun da kardeşi Harun(a.s) ‘dır. Ancak Meryem (‘aleyha selam), Mûsâ(a.s)’in kardeşi olmayıp aralarına uzun yüzyıllar girmiştir. İşte bu durum Rasûlüllâh(s.a.v)’a sorulmuş, o da:
أَنَّهُمْ كَانُوا يُسَمُّونَ بِالأَنْبِيَاءِ وَالصَّالِحِينَ قَبْلَهُمْ
‘Onlar, kendilerinden önceki peygamberler ve sâlih kimselerin adlarıyla adlandırılırlardı‘ şeklinde cevap vermiştir. Bu cevap, Müslim’de Mugîre b. Şu’be(r.a)’dan rivayet edilen şu hadiste yer almıştır:
“Ben Necrân’a geldiğimde bana:
‘Siz Kur’ân’da Meryem (‘aleyha selam) hakkında: ‘Ey Harun’un kız kardeşi’ şeklinde bir ayet okuyorsunuz. Halbuki Mûsâ(a.s), ‘Îsâ(a.s) ‘dan şu kadar zaman öncedir’ diye sordular. Ben Rasûlüllâh(s.a.v)’e geldiğimde bunu kendisine sordum. O da:
‘Onlar, kendilerinden önceki peygamberler ve sâlih kimselerin adlarıyla adlandırılırlardı’ buyurdu.”⁶⁰
İşte bu nedenle bize yakışan, oğlumuz ve kızımıza iyi kimselerin adlarından bir ad vermemizdir. Nitekim Rasûlüllâh(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
إِنَّ أَحَبَّ أَسْمَائِكُمْ إِلَى اللَّهِ عَبْدُ اللَّهِ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ
‘İsimlerinizin Allah katında en sevimli olanı Abdullah ve Abdurrahmân’dır.“⁶¹
Bir hadiste de Rasûlüllâh(s.a.v):
سَمُّوا بِاسْمِي وَلَا تَكْتَنُوا بِكُنْيَتِي
‘Benim adımı alın, fakat künyemi almayın’ buyurmuştur.⁶²
Bu hadis, Müslim’in kimi rivayetlerinde şu ifadelerle yer almıştır:
“Ensâr(r.a)’dan bir adamın bir erkek çocuğu oldu. Adam, çocuğa Muhammed adını vermek istediğinden Rasûlüllâh(s.a.v)’e gelip bunu kendisine sordu. Bunun üzerine Rasûlüllâh(s.a.v):
أَحْسَنَتِ الأَنْصَارُ، سَمُّوا بِاسْمِي وَلَا تَكْتَنُوا بِكُنْيَتِي
‘Ensâr iyisini yapmıştır. Benim adımı alın, fakat künyemi almayın’ buyurdu.”⁶³
Nitekim Rasûlüllâh(s.a.v) de çocuğuna İbrahim adını vermiştir.⁶⁴
Öte yandan Buhârî ve Müslim’de Ebû Mûsâ(r.a)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:
‘Bir oğlum oldu, onu Rasûlüllâh(s.a.v) ‘e getirdim. Rasûlüllâh(s.a.v) de, ona İbrahim adını verdi.’⁶⁵
Şeyh Bekr b. ‘Abdullah b. Ebû Zeyd(r.h), Tesmiyetu’l-Mevlud adlı eserinde şöyle der:
“Ey Müslüman, ben hakkı hatırlatmak üzere tekrar şunu vurgulamak isterim: İsim, sahibinin unvanıdır. Nasıl ki kitap başlığından hareketle okunuyorsa aynı şekilde çocuk da, inanç ve eğilimi bakımından adıyla tanınır. Hatta ona bu adı seçenin inancı, basiret ve düşünce kapasitesinin sınırı da bununla bilinir. Bu itibarla çocuğun adı, onun çerçevesi ve tanıtıcı göstergesidir. O bu isme bağlıdır ve ismin gösterdiği anlama göre kendisi, babası, milletinin durumu ve onlara ait idealler, ahlâk ve değerler değerlendirilir. İsim, sahibiyle arasındaki sıkı münase- betten dolayı çocuğun göstergesi olmaktadır. Bu, üstün kudret ve sınırsız ilim sahibi Allah’ın takdir ve kullarının ruh dünyalarına ilham ettiği ve kalplerine yerleştirdiği bir husustur.
Herhangi bir lakap, büyük ölçüde sahibiyle uyumlu olur.
Nitekim halkın dilinde şu söz ünlüdür:
‘Lakaplar gökten iner. O yüzden neredeyse her kaba ve iğrenç ismin, kendisine uyan birine, iyi bir ismin de iyi bir kimseye denk düştüğünü görürsün.’
Bu konudaki yaygın sözlerden biri de şudur:
‘Herkes, adından nasibini alır.”
Bir şiirde de şöyle denilir:
Görürse eğer gözlerin bir lakap sahibini
Görür mutlaka karakterini isminde veya lakabında
İsimler, aynı zamanda anlamların kalıpları ve anlatıcılarıdır. Bu nedenle Arapların dil kurallarından biri de, anlamın kelimenin yapısından alınıp anlaşıldığıdır.
İbnu’l-Kayyım el-Cevziyye ‘nun da dediği gibi yine aynı nedenle hem sıradan insanların hem de seviyeli insanların çoğunun isimleri sahiplerine uygun düşmektedir.
Nitekim insanların bazısı, gördüğü kişinin adını tahmin etmiş, tahmini doğru çıkmış ve bu kimse, neredeyse hiç yanılmaz hale gelmiştir.
Gerçekten de isimlerin, güzellik, çirkinlik, hafiflik, ağırlık, incelik ve yoğunluk bakımından sahiplerinde etkileri vardır.
O halde ey Müslüman! Allah sana verdiği çocukları mübarek kılsın, hem lâfzı hem de manası bakımından güzel olan adı seçmek sûretiyle, çocuğuna, kendine ve ümmetine iyilikte bulun.
Çocuğa Güzel Bir İsim Seçmek
Bir de güzel seçimin birden fazla anlamı vardır. Şöyle ki bu, Müslüman babanın Rasûlüllâh(s.a.v)’in yoluna olan bağlılığının delilidir. Müslümanın düşüncesinin, onu doğruluktan, istikametten ve çocuğuna güzel isim vermek suretiyle iyilikte bulunma yolundan saptıracak olan etkilerden ne ölçüde uzak kaldığını göstermektedir.
Kısacası isim, onu seçenin kimliğini dile getiren sembol ve kültürel düzeyinin duyarlı bir ölçüsüdür.
Halk arasında yaygın olan sözlerden biri de:
‘Babanı senin adından tanırım’ şeklindedir.
İsim, aynı zamanda çocuğu dinin yoluna ve ilkelerine bağlamakta ve bereketli kılmaktadır. Böylece çocuğun adı, örnek alınan bir peygamber veya sâlih bir kulu hatırlatmış olur. Bu sayede duanın ve ilk kuşak Müslümanların yolunu izlemenin fazileti gerçekleşir.
Onların adları korunmuş, meziyet ve durumları hatırlanmış ve ümmetin yeni neslinde iyileştirici zincir süreklilik kazanmış olur.
Bu, aynı zamanda çocuğun iç dünyasını üstün ve değerli kişilik duygularıyla donatır. Zira çocukluk süreci ilerleyip beş altı yaş arasında çevresini fark ettiği ve sorgulama yaşı olan yedi yaşına geldiği zaman şu soruları soracaktır:
Babacığım, bana kimin adını verdin? Benim için neden bu adı seçtin? Bu ad, ne anlama gelmektedir? Bu çerçevede eğer baba, güzel seçim yapmışsa sevince boğulur. Aksi takdirde, henüz erginlik çağına gelmemiş olan çocuğu karşısında çıkmaza girerek zayıflığı ve akıl yetersizliği ortaya çıkmış olur. Aynı zamanda baba, çocuğuna yönelik eğitim faaliyetinin ilk aşamalarından itibaren ona, yabancısı olduğu bir elbise giydirmiş ve kendisini, uyumsuz bir kalıba sokmuş olur. Bu ise, doğruluk yolundan sapmadır.
Rasûlüllâh(s.a.v), şu hadisinde bu gerçeği ifade eder:
ما مِنْ مَوْلُودِ إِلا يُولَدُ عَلَى الْفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يَهُودَانِهِ
‘Her çocuk mutlaka fıtrat üzere doğar. Ardından ana babası onu Yahudîleştirirler…”⁶⁶
Kısacası isim, çocuğun kapsamında konumlandığı bir kalıptır. Mesela üç isimden oluşan (kendi, baba ve dede) adını tam olarak duyduktan sonra onunla ilgili olarak ilk tasavvura sahip olursun ve bu insanı şekillendirip değerlendirmek üzere, zihnine bu tür isimlerin ifade ettiği anlamlar akın etmeye başlar.
Bunlar, ismin çocuk ve babası üzerindeki etkilerden olduğuna göre, bunun ötesinde bir takım din dışı isimlerin, özellikle de batı menşeli olanlarının sıkça kullanılmasından ümmetin başına gelecek olanları gözden kaçırmamak gerekir. Bu itibarla Rasûlüllâh(s.a.v)’ in:
مَنْ سَنَّ فِي الْإِسْلَامِ سُنَّةً حَسَنَةً فَلَهُ أَجْرُهَا وَأَجْرُ مَنْ عَمِلَ بهَا
‘Her kim, İslâm’da güzel bir çığır açarsa, hem o çığırın sevabını hem de ona göre davranan kimsenin kazandığı kadar sevap kazanır’⁶⁷ şeklindeki hadisinde işaret edildiği üzere ismin, ümmetin üzerinde gidişatı ve ahlâkî yapılanması bakımından etkisi bulunmaktadır. Aynı zamanda bu, fikir ve itikat dalgalanmalarının ümmet üzerindeki etkisinin ve ahlâk ve edep ilkelerinden sapmasının boyutu hakkında açık bir fikir de vermektedir.
Bu durumda yabancılaşmanın onu istila etmesi ve dış kültürlerin karışmasına ne demeli!
Aynı şekilde dine uygun isimlerde sembolleşen İslâmî karakterden el çekildiğinde neslin omurgasındaki bağlayıcı ana unsurun kopuşuna ne demeli!
Sonra bu, yetersizlik ve istilaya uğramış olma karmaşasına yenik düşmüş ümmetin niteliklerindendir. Çünkü nefis, tıpkı kölenin efendisine uyması gibi, sürekli kendisine üstün gelene ayak uydurma tutkusu taşımaktadır.
Yine bu, aynı zamanda ümmetin ipinin pazara çıkarıldığını, ümmetin içinde fertlerinin ruh dünyasında büyüyen bu alçak despotun durumunun yaktığı ateşi söndürecek kimselerin bulunmadığını gösterir.
Yapılan bu açıklamalara binaen çocuğun adını güzel seçmek, dinin gereklerinden biri olmaktadır.
Çocuğa Güzel Bir İsim Seçmek