Araf suresinde ki bu ayeti kerime mevzumuzun bahsimizin delillerini içeren ayetlerdir.
Tabi ki biz bu ayetin önemini vurgulandığı meselelere dönük önemini yani biz bir ayetin önemi diye bir söz sarf edersek bu sarf ettiğimiz sözden kasıt nedir ?
Ayetlerin hepsi önemsiz sairleri önemli sairleri önemsiz demek değil ama muhteviyat olarak zikredilen meselelerin önemine binaen mesela biz insanın yaratılış gayesini varoluş sebebini anlatırken zariyat suresinde ki ayeti delil getiriyoruz.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ[1]
Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etmeleri için yarattım
Bizim ayetleri telakki edişimiz öğrenişimiz muhakkak sibak ve siyakı beraberinde veyahut aynı mana paralelliğinde başka ayetleri de aynı anda düşünebilme çünkü biz bir acem toplum olarak o an okuduğumuz satırı ne kadar anlıyorsak ama sayfanın başı ile sonu arasında veyahut buna dönük nerede ne okudum diye düşünemiyoruz diyelim ki bakarada Allah’ın Adem’i yaratması Meleklerin Ademe secde etmeleri emredilmesi bir yerde geçer ama Kuranda on üç yerde o mevzunun yeri var.
Bakara da ki bu mevzudaki zikredilen ayetler muhtasar özlü ifadeler kullanır ama Araf’a baktığın zaman daha geniş demek bu denli ders eğitim Kur’an’ın menheci önce büyük başlıkları verme ondan sonra ara başlıklar ile bunu izaha çalışma oda tam bir izah değil ama tam izahı Kur’an’da nasıl görürsün bütün bu ayetleri pizor parçaları gibi bir araya getireceksin tek kare içine hepsini yerine koyacaksın bu bile gene mücmeldir müphem olabilir yani daha da açılması gereken yerleri var o zaman bu mevzudaki hadis-i şerifler mesela burada biz Ademi
اِنّٖى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلٖيفَةً
Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım
جعل kelimesini burada yaratma anlamında kullanırız ama başka yerde, ben beşer yaratacağım diyor beşer kelimesini ademe eş anlamda bazen de Adem yerine insan kullanıyor bu da eş anlamlı ama Adem kelimesi İnsan kelimesi Beşer kelimesi çok ince farklılıklarla birbirinden ayrılır ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etmeleri için yarattım derken hemen alakalı kura kura geliyoruz arkasında ki ayeti kerime ile devam etmeyi önce tedbir olarak alıyoruz çünkü arkasından
مَا اُرٖيدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَا اُرٖيدُ اَنْ يُطْعِمُونِ
Ben onlardan bir rızık istemiyorum beni doyurmalarını da istemiyorum.
اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتٖينُ
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.
Burada هم damiri nereye aittir cinler ve insanlara. Ben onlardan beni rızıklandırmalarını veyahut beni yedirip içirmelerini istemiyorum demek ki yediren içiren ve güç sahibi olan Ancak Allah’tır.
Şimdi ben size böyle bir hareket noktası gösterdikten sonra sizin kendi başınıza yapacağınız işlere kılavuzluk eder. Hiçbir zaman kendi başınıza kalmanızı tavsiye etmiyorum bu ne demek ? ben ne yapacağım ne yapmam gerekir ?
Ne yapman gerektiğini gösteriyor yolu kısaltıyor kestirmeden şimdi sen şu dağın tepesine gitmeye çalışsan ben olmadan iki günde çıkamazsın çok manyak olman lazım bazı tehlikeleri göze alarak ama bir saatte çıksan üç saatte inemezsin birisinin göstermesi gerekir. Bu bilgiyi ya yanlışsa demen makul olur mu bilmiyorsan en azından onu tümden kabul etmesen bile ineceksin kendi başına inersen büyük tehlikeler ile ineceksin ama onun tarifi ile inersen daha az zorluk ile karşılaşacaksın bir hareket noktası var şimdi orada ben cinleri ve insanları sadece bana ibadet etmeleri için yarattım öyle zannediyorum Tevrat’ı İncili hatta menşeinin ilahi olmadığını düşündüğümüz bunun le ne demek istiyoruz mesela Tevrat İncil semavi bir kitaptır ne kadar tahrif de edilmiş olsa ama budanın kitabı böyle değildir. Fakat her şeye rağmen ben öyle zannediyorum ki dini süreci yani Ademden dini kaynaklara bağlı kalarak hareket etmeye biraz önemsesek yoğunlaşsak üzerine ilahi mesajların kalıntıları hissedilebiliniyor.
Ademden bu yana ise Allah’ın kullarına mesajı herkese ulaşan bir yer var ama ne yazık ki,
Bazıları yüzde on, bazıları yüzde yirmi bazıları yüzde elli bazıları yüzde atmış, yüzde yetmiş tahrif ile karşı karşıya kalmış. Bizdeki bulanan akıl onun içindeki iyi şeyleri seçemiyoruz.
Mesela kocaman bir çöplüğe gitsen sen oradan hemen işe yarayacak ama birçoğu için işe yaramayacak şeyler vardır. Ama işin ehli olduğu zaman orada işine yarayacak çok şey çıkarır.
Bunu sizi dedim mesela bir çöplükte bile dolanma büyük bir işin içinden tutmadır Belçika on milyonluk bir memleket, çöp sektörü on beş milyon Euro ve belediye bütün çöplere el koydu insanları yaklaştırmıyor çünkü on beş Euro gelir sağlıyor. En basiti ne biliyor musun? Metal atıklarını topla kilosu kaç lirada satılıyor, bakır atıklarını topla kilosu kaç liradan satılıyor en basit plastik bile topla bu belli bir mebla satılıyor. Kağıt hurdalarını topla bu iyi bir mebla satılıyor. Belki kağıt hurdasından güzel kağıt yapılmaz ama en azından kartondan ondan yapılıyor. Büyük bir gelir kaynağı.
Bilgiyi de biraz böyle düşünün. Ondan sonra bu
İnsanların Çok İlahlılık Felsefesine Nasıl Geçtiklerini Düşünün.
Bunu mesela fıtratta bazı yerlerde parça parça size işledim. Eğer siz umursuyorsanız dersleri geriye sardırdığımızda bantı, e burada böyle denmişti çünkü evvelki gün okuduğumuz derste de Nuh aleyhisselama kadar insanlar tek din üzereydiler. Ondan sonra haktan inhiraf başladı.
Hatta ibn Abbas’tan gelen rivayette on asır insanlar tevhid üzereydiler. Nuh aleyhisselamın devrinde inhiraf başladı. Orada nakilleri okusanız Çinliler ile ilişki kurabilirsiniz. Mesela bir çok meselenin aslının kültürü biz Avrupa da arıyoruz. En eski yazılı kayıtlar nerede deseniz Çin’dedir.
Hem de kağıt mağıt yazacak bir şey de düşünmemiş. Ne yapmış, kamışları kesmişler bambu tipi kamışları, kamışları yazmışlar hem de onlardaki alfabe bizim anladığımız mantıktaki alfabe değil. Her kelime için müstakil şekil var Çince de.
Mesela Türklerin de bu yönlü çok eski bir geleneğe sahip olması bundandır. Yani oralı olması onlar ile aynı ırktan gelmeleridir.
[1] Zariyat 56
Mesela Uygur alfabesi ilk alfabelerden. Kaşgarlı Mahmut Uygur Türküdür. Kamusu Türkü yazan ilk kişidir.
Onun için öğrenirken her ne kadar bu sıra birkaç kere tekrarladık, tekrarlıyoruz, serpiştirilmiş şekilde öğreniyoruz. Mesela Adem’in yaratılışı, meleklere secde etme olayı neredeyse bütün kuranı en azından kuranın yarısından fazlasını okuman gerekir.
Bunu anlamaya çalıştığında bir araya getireceksin. Boşluğu dolduracak. Hele hadisi şerifler de. Mesela evvelki gün, insana insan denilmesinin nereden kaynaklandığını söylemiştim mesela adem için Ayşe annemizden gelen rivayette;
Çünkü خُلِقَ مِنْ اَدِمِ الارْدِAdem denmesinin sebebi çünkü topraktan yaratıldığı için toprağın bir nevi ve bir çeşidi. Bunu tamamlayan ne hadistir. Hoş biz bunu bilsek bilemesek de zaten Adem’in topraktan yaratıldığını anlatan birçok ayet yok mu? Ondan sonra Adem den sonraki neslin, insan sülalesinin meniden devam ettiğini, ama biz cinleri ve insanları sadece bize kulluk etsinler diye yarattık derken o kısmın önce tamamını arkasından mutlak onlardan bizi rızıklandırmasını veyahut yedirip içirmesini istemiyoruz derken bu kısmını diğer kısmı ile beraber yani sibakı siyakı şeklinde ele alınıp, aktarılmalıdır. Eğer bir mevzu toptan anlatılmak isteniyorsa.
Bazen bizim arkadaşlar diyelim bundan önceki hocalar tevhidi anlatırken o an, o ortamda uluhiyet tevhidinden bahsetme gündemde olunca bu sefer bu ayete anlam verirlerken;
وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ , الا ليوحدون diye şimdi bu mana yanlış değil. Ama noksan. Sadece uluhiyet tevhidini anlatıyorsan doğru ama burada aynı anlama paralellik taşıyan yani,
وَمَا خَلَقْتُ ٱلْجِنَّ وَٱلْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ الا لِيُقِرُّونَ ,الا ليَعْرِفُونِ, gördüğünüz gibi
İlk İkrar Nerede?
Daha ruhlar aleminde iken ben sizin Rabbiniz değil miyim? O zaman bu ayet ile Araftaki 172-179 Zariyattaki 56-57 aralarında büyük ilişki var.
Şimdi benim şu size söylediklerim size bakın, buradan gidin gelin daha kestirmeden, daha net neticeye ulaşacaksınız zahmetsiz, meşakkatsiz aynen ben şu giydiğim kumaşı kendim de dokurum derseniz bu o adamın akıllı olduğunu göstermez. Aklını kullanamadığını gösterir. Halbuki bir işaret varsa, mesela yıldızlar hasseten denizciler için klavuz, pusula niteliği taşır. Gemiyi nereye doğru götürdüğünü bilir ama bu demek değildir ki elli metre yüz metre iki yüz metre beş yüz kilometre yanılgı da çıkabilir.
Adam tutuyor Kristof Kolomb Hindistan diye varıyor Amerikaya. Ama pusula ile gidiyor. Halbuki oruç reyisin haritası ondan evvel Amerika’yı keşfediyor. Bize bıraktığı çizilmiş harita da orayı gösteriyor.
Evet, onun için bu bilgiler beşere yol gösterecek bilgilerdir. Ama ayet ayet tam cümle olarak birkaç ayet bir arada veyahut 172 den 179 a kadar olan ayetleri bir araya getireceksin önce. Sibak ve siyakı tespit edeceksin. Bunu baz alarak okursan bir çok şeyi zaman lüzumundan fazla zaman harcayarak değil en kısa şekli ile bulmanı sağlayacak.
Mesela şöyle diyelim benim bu bilgisayar, internet ortamından evvel yazdığım risaleler var, yaptığım tahriçler var şimdi bilgisayar ortamında yapıyorum aynı tahriç hiç fazlalığı yok. Fark neydi burada? Onları ben bir iki beş on senede buldum bunu tıklayıveriyorsun birkaç harf cümle hemen çıkıveriyor karşına. Şimdi araştırma yönü ile teker teker aramam bunu bulurum, ondan sonra bulduktan sonra bunların doğruluğunu karşılaştırmak için asıllarına bakarım.
Asılları böyle midir? derim. Onun için mektebetu-ş şamilede bir şey bulduğunuzda herkes, sen biliyor musun aramasını mektebetu-ş şamilede? Göster bunların hepsine. Ama hemen güvenmeyin. Çünkü ciddi rakam hataları var. Kitabın aslına bakacaksın göreceksin. Bu bilginin sağlamasını yapma böyledir. Yani var olan kitaptan arayacaksın. Ezbere bu hakikati bulmak için Tevrat’ı da okuyum İncil’i de okuyum gibi bir mantık yoktur. İslam’ı öğrenmek için Buduzm’i okuman gerekmiyor. Ben İslam ile Budizm’in için de ne kadar hakikat var bulurum.
Mesela ilk Nuh (as)ın zamanında hani Nuh (as)ın kavminin edindiği ilahlar var ya onların hepsi insan ismi biliyor musunuz? Ama hayvan adı. Bak şimdi eğer normal tarihe bilgin varsa Kızılderililerde hayvan adı korlar. Hayvan adı koyma başka hangi topluluklarda? Türklerde var. Hem de bu Kazaklarda.
Mesela bu çağlayan gibi. Onun adı neydi? Dış işleri bakanıydı. Menderes zamanında da bu Amerika’da Kızılderililer arasında bir araştırma yapıyor 600’ün üzerinde Türkçe kelime buluyor. Göç mefhumu mantığı felsefesi sadece Türklerde var. Başka bir toplulukta yok. Ha bu sefer bize gelen yarım yamalak bilgilerle birleştiğimizde nerden geçti diyoruz? Yakutistan’ı biliyor musunuz nerede? Taa uçta büyük okyanusun Japonya’nın üstünde, Amerika’nın ucuyla birleştiği yerde Alaska. Eskiden bu kara parçası su üstündeymiş. Yürüyerek gidiyorlarmış. Tarihi bilgiler bunu söylüyor. Demek ki hatta kültür kilim dokuma cenazeleri onlara da baksan aynen Çinliler gibi Budistler gibi kaside dörtlük söyleyerek dua ederler Kızılderililer. Tipleri de benziyor mu onların? Bak bu doğrulama.
O zaman biz bu aleti
“Ben cinleri ve insanları sadece ban ibadet etsinler diye yarattım. Onlardan beni rızıklandırmalarını, yedirip içirmelerini istemiyorum. Rızkı veren biziz.”
Şimdi sibaktaki kısmı ile siyaktaki kısmını alsak ne alaka? Böyle kuramazsın alakayı. Ama önce yaratıcı ismini, Rabbin varlığını bu ölçülerle gittiğin zaman önce Rab gelir, Rabbin yaratıcı olması. Ayet tarif ediyor
يَا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ
“Ey insanlar! Rabbinize ibadet edin.”[1]
Hangi Rabbinize,
الَّذى خَلَقَكُمْ وَالَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ
“Sizi ve sizden öncekileri de yaratan Rabbinize.”[2]
Demek ki Rab yaratıcı olacak. Şimdi nasıl doğrulayarak gidiyorsun? Bu doğru mu diye bu araştırılmaz. Buna bütün insanlığın müşterek dili. Sen birisine ağacı gösterip bu ne dediğinde içinde ağaç dersen bu Çince de dese, İngilizce de dese Arapçada da dese önemli değildir. Önemli olan manası ağaç olan şeyi telaffuz etmesidir. O ağaç. Ondan sonra bu ayetleri sen ilk yaratılan Ademin yaratılışıyla başlıyor. Çünkü okuduğumuz hadisi şeriflerde de gördüğümüz gibi
لما خلق الله آدم
“Allah Ademi yarattığında” ne zaman yaratıyor Ademi, eğer iyi bir Kuran bilgisi varsa, şimdi geliyor
وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰئِكَةِ اِنّى جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَليفَةً
“Hani rabbin meleklere şöyle demişti: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” Yani Adem (as)ı .
Şimdi bunu burada aldıktan sonra yaratacağım diyor. Kurana gidiyorsunuz topraktan çamurdan yaratılış şeklini söylüyor. Ama yarattıktan sonra ne yapıyor? Ne zaman yaratıyor? Yer gök zaten var, melekler de var. Sonra ademi. Ayette ise yeri göğü her şeyi altı günde yarattık diyor. Ademi ise Cuma günü ikindiden sonra. Bunu açıklayan ne? Hadisi şerif.
Ondan sonra hadiste Ademin ayeti kerimede ademoğullarının belinden zürriyetlerini çıkardığını da. Çünkü bu olay bilen tarafından sadece önemli kısımları zikredilerek geçiyor. Ama hadise baktığın zaman Ademi yarattıktan sonra Ademin belini sıvazlıyor. Neden belini sıvazlıyor?
يَخْرُجُ مِنْ بَيْنِ الصُّلْبِ وَالتَّرَائِبِ[3]
Çünkü erkeğin menisi beldendir, kadının menisi iki göğüs arasından çıkar. Ademin bütün zürriyeti belinden, belini sıvazlıyor. Şimdi bu bir ayet ayetle. Yani insan anatomisi zihinde ne oluyor? Mücessemleşiyor. İster istemez. Bütün zürriyetini çıkardı. Şimdi bu anlayışa burada kolay olsun diye Ademin Ademoğullarının belinden çıkarttı diyor. Ademin belinden çıkardığı ile başlamıyor burada. Ama hadisi şerif ne diyor? Ademin belini sıvazladı, kıyamete kadar yaratacağı bütün zürriyeti çıktı diyor. Şimdi nasıl olur? Birbirinden. Bunu bize anlatabilirken ancak nasıl anlatıyoruz. Bir anten gördünüz mü şöyle çektiğin zaman uzayan iç içe giren? Böyledir insanoğlu.
Ademin belinden çocuklarını çocukların belinden onun çocukları onların belinden onların çocukları, onların belinden onların çocukları, kıyamete kadar. Hem de insanoğlunun nutfesi diyelim menisi bununla nutfe milyonlardır. Ondan sonra birisinden Allah insan yaratır.
[1] Bakara Suresi 21
[2] Bakara Suresi 21
[3] Tarık Suresi 7
Çünkü onun çoğu onun doğuracağı değil onun çocuklarının doğuracağı nesil olabilir. Bu alakayı nereden kuruyoruz? Hani azil hadisini anlattım ya geçen gün, yapamam yapmayalım çünkü Yahudiler bunu güç görümü olarak şey yapıyor. İster yapın ister yapmayın eğer Allah o nefisten o meniden bir insan yaratacaksa onun gidip bir taşın üstüne de bıraksanız yaratır diyor.
Değil mi? Gördüğünüz gibi o orada söz verenlerden misak alınanlardan. Biz ayrıyeten kendimizin bire bir sulbünden gelen çocuklarımın dışında kıyamete kadarki insanların aslını taşıyoruz.
Bu aktarılıyor birbirine yani bir puzzlenin parçalarını nasıl bir araya getirdiğini gördünüz. Sağlama edindiğin bilgiler ile. Değilse bataklık üstünde dolanma değil. Bataklık bir araziyi klavuzsuz geçemez. Neden? Nerenin artık batak olduğunu hem de kıpırdadıkça garip değil mi? Çırpındıkça da daha çok batarsın. Haktan inhiraf edenlerin hepsinin örneği budur. Burada, biz yetmiş iki yetmiş üçü okumuştuk değil mi?
وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَني اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰى اَنْفُسِهِمْ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُوا بَلٰى شَهِدْنَااَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِلينَ
اَوْ تَقُولُوا اِنَّـمَا اَشْرَكَ اٰبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِنْ بَعْدِهِمْ اَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ
Burada şimdi, mücerreden mealini de verdik, Allah Adem’in zürriyetinden Ademoğlularını zürriyetin ellerinden çıkarıyor. Onları kendi aleyhlerine şahit tutarak, ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diyor. Onlarda evet,
Bu Türk toplumunda ne zamandan beri Müslümansın denildiğinde Kalu- Beladan beri derler. Kalu-Bela doğru, ama nispet ettikleri şey doğru değil. Misakın alındığı gün. Bütün Adem’in zürriyetinden bu açıklamaları hadislere bırakıyoruz. Ama önce aslın, algılanıp anlaşılması gerekir ki, hadislerle de münasebetini kurabilirsin. İlk hareket olarak size Müslüm b. Yesar’ın Ömer’den naklettiği hadisi aktarmıştım. Ondan sonra öbürküler sırayla bu 19 tane sahabeden geliyor. Bu şimdi hem bir tahric. Bizim ulaşamadığımız öyle diyelim, nasıl ki biz bizden öncekilerin ulaştığından fazlasına ulaştık, onların sebebi ile değil mi? Bununla bir başka okusanız, bizim ortamımızda, yani köpeksiz köyü bulmuşlar değneksiz dolaşıyorlar. Adam bu kadar sarih, bir nassı o kadar rahatlıkla inkar ediyor ki, şaşırırsın.
Bunu neden yaptın diyor şimdi Allah. Sebebini anlatıyor, evet sen bizim Rabbimizsin denildiğinde
اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِلينَ
Yarın kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz diye.
İnsanlar bırak kıyameti daha dünyada bundan haberimiz yoktu diyorlar. Bu insanın itirazcı yanını, inkar da böyle başlar biliyor musun? Halbuki itiraz etmeden evvel, yani anlayamadığın meseleye hemen itiraz kapısını açacağın yerde anlayamadığın meseleyi anlamak için yol ara.
Bak şimdi ayetin serahatine o kadar zıtlar ki yarın kıyamet gününde böyle demeyesiniz diye yaptık. اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِلينَ
Biz bunu bilmiyorduk diye.
Şimdi burada, şimdi bu ğafilin. Biz gafildik bundan demeyesiniz diye. Ama ayetin en sonuna gittiğiniz zaman, 179’a اُولٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ, işte gafillerin kendileri onlardır, diyor
Şimdi biz burada, bu kelime, sibak ve siyakı içerisinde geçiyor. En sonunda bu. Ama burada gafilun ne demek, lügati açıp bakmak yerine kelime olarak anlamını bil, önemli değil ama en sona geldiğinde burada ne diyor وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثيراً مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِؗ
Birisi madem ateş için yaratıldık diyorsa, e biz neden amel edelim diyor, yerimiz belli. Bunu diyenin mantığı ne? Hemen kendini ateş ehli zannetmesi. Aptalca bir yaklaşım. Ne bilmiş kendisinin ateş ehli olduğunu? Ama ateş ehli kim, bak. Bunları bahsederken devamında diyor ki şimdi. وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثيراً مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِؗ
Biz cinlerden ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık.
لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَاؗ وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَاؗ وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا
Bu ateş için yaratılanlar kimlermiş? Şunlar. Ama bunlar kim? dünkü ayette okudum.
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا
Onlar yeryüzünü hiç gezip dolaşmıyorlar mı? Eğer gezip dolaşsalardı akıl eden kalpleri olurdu. İşitecek kulakları olurdu. Görecek gözleri olurdu. Demek ki fıtri bazda şunları anlayamayan gafiller onlarmış. Ama onlar burada ne diyor.
اُولٰئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ
Onlar hayvanlar gibidirler, daha da sapık. اولٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
İşte gafiller bunlar.
Şuan bütün bunlara rağmen biz bundan habersizdik diyebilirler mi? Mümkün değil. Şimdi burada gördüğünüz gibi aslın ilk görevi, ama onlar akılları ile doğruyu ölçmeye kalkıyorlar. Terazide kendi akılları metrede kendi akılları, ölçü kendi akılları. Akıl doğru görürse doğru, yanlış görürse yanlış derler.
Halbuki aklın yaptığı bu yanlışın ta kendisi. Çünkü ayetin ikinci kısmında da, burada ne diyor? اَوْ تَقُولُوا اِنَّـمَا اَشْرَكَ اٰبَاؤُنَا مِنْ قَبْلُ
İşte burada rububiyetteki şirk kimsenin rububiyetteki bir sorunda mazeret yok. Çünkü bunca hüccet var. Evet bizden evvel babalarımız bu ahdi bozmuşlar şirk koşmuşlar.
وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِنْ بَعْدِهِمْ
Bizde onlardan sonra gelen bir topluluktuk.
فَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُون
Onların yaptıkları hatalar yüzünden bizi de mi helak edeceksin, Demeyesiniz diye. İlk bahaneleri neydi? Babalarımız bu yol üzere bulduk.