Muhterem kardeşlerim!
Bugünkü sohbetimizin mevzusu, konusu İslam’da aile hukuku. Aile hukuku hakkında parça parça yani peş peşe olmamak üzere bir hayli ders işledik. Ama şu an bu dersi derli toplu bir halde sunmayı istememin sebebi biliyorsunuz konuşulan anayasanın değiştirilmesi yeni bir anayasa oluşturulmak için konuşmalar gayretler devam ediyor.
Şu ana kadar halk olarak inanan Müslüman kesim olarak İslam hukukunun hiç gündeme gelmediği dönemler, devirler yaşadık. Daha önceki İslam hukukunun uygulaması hakkında da bize hiçbir şekilde bilgi malumat verilmemiştir. Avrupa devletlerine gitseniz onların anayasa hukukuna baksanız ta Roma devrine kadar inerler. Her okuyan çocuğun ilk okuldan başlayın üniversiteye kadar o toplumlarda uygulanan hukuk hakkında az çok bilgi verirler. Zaten şuan sahip oldukları hukuk sistemi de hep onların üzerine eklenerek bazen noksanlaştırılarak yani uygunsuz buldukları asra, döneme göre maddeler değiştirilmiştir. Bizim ise her ne kadar bazı yanlış uygulamalar olsa bile hiçbir şekilde bize malumat verilmemiştir. Hatta yok hükmünde muamele görmüştür İslam hukuku.
Bundan iki sene önce İstanbul’da kitap fuarı vardı eski İstanbul havalimanının yanındaki fuar binasında. Bir yere de barolar birliği standı kurmuşlar, hukuka ait makaleler, dergiler, kitaplar neşredilip satılıyor. Ben mizahi bir üslup ile yaklaşarak İslam hukuku hakkında beni bilgilendirecek bir kitap, risale nasıl yardımcı olabileceklerini sordum. Birisi dedi ki, hacım dedi İslam hukuku diye bir hukuk yok dedi. Tabi böyle bir konuşma bence hakaret kabul edildi fevri olarak cevap verdim yani düşünerek, onu düşündürecek onun ilgisini çekecek bir şekilde cevap verebilirdim ben ama birden ya dedim şuan ki uyguladığınız hukuku kimlerden aldınız siz dedim. Avrupalılardan. Nasıl dokuz yüz sene uygulanan bir hukuku, dedelerinizin uyguladığı hukuku hiç mi merak edip araştırmadınız? En azından hatalarını bulup tenkit ederdiniz. Doğrularını da kabul etmek zorundaydınız yani dedeleriniz gittiği yolu inkar ettiniz. Avrupalı gavurların yolunu mu daha doğru daha düzgün medeni hukuk buldunuz. Yani bizimki medeni hukuk olmaya layık bir hukuk sistemi değildi böyle diyorsunuz.
Onun için tabi ki bu İslam hukukuna uzak kalma, hiç hakkında malumat edinmeme, Müslümanların kusurudur. Kendi inançlarını oluşturan Allah’a kulluk eylemi adı altında mesela biz Allah’ın hükümlerinin dışındaki hükümleri uygularken Allah’tan gayrına kulluk ediyoruz. Çünkü bizde bunların hepsi ibadet manzumesi içerisinde ele alınır, düşünülür ve böylece de bilinir bizim için. Biz en azından çok böyle gündeme gelebilecek diyelim ki bir kurum olsaydı Osmanlı devrinde kısaslar incelenir, on senede kaç kısas yapılmış, senede, on senede, yüz senede bunlar hükümetin adli arşivine işleniyordu. Çünkü idam hükmü verilirken rastgele birisinin verdiği hüküm değil, devletinde verdiği hüküm değildi bu. Ne kadar kısas olmuş buradan şunu anlarız biz, şu an ki hırsızlıktan, adam öldürmekten işlenen cinayetler ile ne kadar kısas uygulanmış dersek sayılır elin parmakları ile. Çünkü herkes biliyordu ki birisinin hayatına kasten kıyarsa kendi hayatı ile bunu ödeyecektir, hırsızlık yaparsa eli kesilecektir. Biz kendi hukukumuzu bilmediğimiz için başka hukuklar ile de karşılaştıramıyoruz. Bundan takriben otuz beş kırk sene önceye rastlar İsviçre den İslam hukuku ile garp hukuku arasında mukayese diye bir seminer tertiplenmişti tabi ki bu seminer Fransızcaydı bu kitabı da yani o seminerden çıkan sunuşları da ayrıyeten kitap haline getirdiler. Garp hukuku ile İslam hukuku kıyaslandı. Ve cidden çok başarılı bir seminer olmuştu. Cidden başarılı. Yani İslam hukukunun on dört asır önceki çöl geleneklerine göre hazırlanan bir hukuk değil, insanlığa dünyanın kuruluşundan sonuna kadar hayat sunan bir nizam ve düzendir. Çünkü bu hukuk insanlığın yaratıcısı olan Allah azze ve celle tarafından tanzim edilerek bir yaşam biçimi, hukuklar manzumesi halinde indirilmiştir. Tabi ki bizim burada hukuk denilince bazı sözler mesela devlet ricali tarafından devamlı vurgu yapılarak biz bir hukuk devletiyiz denilir. İnanın şu anki hukukçular bile bu hukuku tarif edemezler. Taksimini hiç yapamazlar. Biraz temas ettikleri yerler vardır, değindikleri. O da bilinçsiz. Mesela insanoğlunun yaratılıştan sahip olduğu bir hukuk vardır, haklar manzumesi. Sonra inanarak inandığı dinin hukukunu tercih etme vardır. Buna müktesep hukuk denilir. Ama her insanda olan fıtri hukuk vardır. Yani bir insanın kadın olması, erkek olması sahip olduğu hukuku farklılaştırır ister istemez bazı yönleri ile.
Onun için biz hukuk denildiği zaman önce
yaratıcının bizim üzerimizdeki hukukunu ele alırız.
Bunu da daha önce Tevhid derslerinde işlediğimiz için en azından duymuşunuzdur, biliyorsunuz. Enes ibn Malik’in Muaz ibn Cebel’den naklettiği bir hadis var. Muaz diyor ki;
كُنْتُ رِدْفَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ إِلَّا مُؤْخِرَةُ الرَّحْلِ [1] ben Allah Resulünün bineğinin terkisinde idim. Aramızda semerin arka kaşından başka bir şey yoktu ikimizin arasında. فَقَالَAllah Resulü dedi ki, يَا مُعَاذُ
قُلْتُ: لَبَّيْكَ رَسُولَ اللهِ، وَسَعْدَيْكَ buyur, emret ey Allah’ın Resulü dedim.
ثُمَّ سَارَ سَاعَةً biraz gittikten sonra tekrar dedi,
ثُمَّ قَالَ: «يَا مُعَاذُ بْنَ جَبَلٍ» قُلْتُ: لَبَّيْكَ رَسُولَ اللهِ وَسَعْدَيْكَ buyur emret ey Allah’ın Resulü, ثُمَّ سَارَ سَاعَةً tekrar biraz gitti, sonra tekrar aynı soruyu tekrarladı, قَالَ: «يَا مُعَاذُ بْنَ جَبَلٍ» قُلْتُ: لَبَّيْكَ رَسُولَ اللهِ وَسَعْدَيْكَ aynen buyur emret emrine hazırım. قَالَ: «هَلْ تَدْرِي مَا حَقُّ اللهِ عَلَى الْعِبَادِ؟ Ey Muaz Allah’ın kulları üzerinde hakkını bildin mi yani biliyor musun diyor.
[1] Sahihi müslim 48
[شرح محمد فؤاد عبد الباقي]
ش (كنت ردف النبي صلى الله عليه وسلم) الردف والرديف هو الراكب خلف الراكب (مؤخرة الرحل) هو العود الذي يكون خلف الراكب (لبيك رسول الله وسعديك) الأظهر أمن معنى لبيك إجابة لك بعد إجابة للتأكيد وقيل معناه قربا منك وطاعة لك ومعنى سعديك أي ساعدت طاعتك مساعدة بعد مساعدة]
قَالَ: قُلْتُ: اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ Allah ve Resulü en iyi bilendir diyor. yani bu Resulden duymak istediğini gösterir. قَالَ Allah Resulü diyor ki,
فَإِنَّ حَقُّ اللهِ عَلَى الْعِبَادِ أَنْ يَعْبُدُوهُ، وَلَا يُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا ona, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmeleridir diyor. demek ki bizim yaratılış gayemiz olarak isimlendirdiğimiz bölümler bizim Allah’ın bizim üzerimizdeki hakkıdır. Tabi ki hadis devam ediyor ama biz öncelikli olarak Allah’ın bizim üzerimizdeki hakkı. Onun için Allah azze ve celle’nin insanlar üzerindeki hukuku ise yine aslında ayeti önce almak üsluba en uygun olanıdır fakat hadis ayetin açıklaması niteliğini taşıdığı için önce biz hadisi şerifi zikrettik.
وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ [1] Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi emretti, buna hükmetti. Kesin bir şekilde emretti diyor.
Demek ki riayet edilmesi gereken korunmasın gereken ilk hukuk bizim üzerimizdeki hak, Allah’ın hukukudur yani ona ortak koşmadan ibadet etmektir diyor. çok açık, sarih bir şekilde de ifade;
وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَٰنًا ۚ aynı ayetin devamında,
وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَٰنًا ۚ anaya babaya da iyi davranmaktır. Topluca aktarırsak, Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana ve babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti diyor. Kendi hukukundan sonra yani bizim üzerimizdeki kendi hukukundan sonra ilk zikrettiği ana babaya iyi davranma, onlara hoş davranma, onlara ihsanda bulunma emrediliyor yani ananın babanın hukukunun gözetilmesini istiyor.
Çünkü biz hukuk devletiyiz derken devamlı haktan yana olan bir topluluğuz anlamı, sadece hükümetin hukuktan taraf olması yetmiyor. Bu toplum haktan yanadır. Hakperest bir topluluktur. Hak yemez. Zayıfın hukukuna tecavüz etmez. Bu sözün denilebilmesi için bizde önce aile topluluklarının hem de biz aileyi büyük aile olarak tarif ederiz. Çekirdek aile demeyiz. Çünkü çekirdek denilen her ailenin bir annesi babası vardır. O hayattayken de onların hayatında onlar ile beraberdir. Onun için biz büyük aile deriz. Bu büyük aile fertlerden oluşur. Büyük anne, büyük baba en önden alalım arkasından oğlan ve gelin sonrasında çocuklar. Biz inşa da kullanılacak malzemeler zikredilmese bile yani ben bir ev yapacağım deseniz, bunu da yine كيف ننشئ مجتمع الاسلام diye bir dersimiz var yani İslami bir toplumu nasıl inşa ederiz? Önce fertlerin eğitilmesi, ıslahı önemlidir. Islahı önemlidir. Yani çocukların. Ben bir bina yapacağım dediğinizde benim tuğlayı, pirketi, harcı veyahut betonu zikretmem gerekmiyor değil mi? Çünkü bina bunlar ile yapılır. Eğer hukuk devleti, hukuk toplumu istiyorsak önce fertlerin hukuku üzerinde durup, eğitilmesi gerekiyor. Bu da
aile hukukunda baba ailenin merkezindedir.
Şimdi biz diyoruz ki bunun tabi ki biz İslami kaynaklardan bunların delillerini getireceğiz çünkü biz inanıyoruz. Ha inanamayanlar istediklerini diyebilirler bu bizi ilgilendirmez ama inandım diyenler iyi düşünsünler. Allah’ın hukukunu gözetme, misal bir zamanlar devlet başkanımız bu paralel sorununun akabinde şöyle bir sözü çokça tekrarlamıştı, devlet ortak kabul etmez. Doğru ama Allah katiyetle ortak kabul etmez. Çünkü onun bizim üzerimizdeki öncelikli hakkıdır. Ona ortak koşmadan ibadet etmektir. Onun bize koyduğu düzen asıldır. Hatta Osmanlının son dönemlerinde kanuni esasi Kurandır şeklinde bunun teferruatına dönük bazı düzenlemeler yapılmıştı. Hatta Mustafa kemal bile Balıkesir nutkunda şöyle der, kanuni esasi Kurandır, Kuranın ayetleridir diyor. o an deme zorundaydı. Her ne kadar başka yerde, “bu millet gücünü gökten indiği zannedilen kitaptan değil, damarlarındaki kandan almıştır” sözü, ikisi çelişir. Ha nerede nasıl demesi gerektiyse onu söylemiştir. Kanuni esasi bu olmalıdır. Hatta anayasa da Avrupa madem ki taklit ediliyor, İngiltere’nin anayasası dokuz maddeyi geçmiyor. Gerisi hukukçuların içtihadına kalmıştır ama onlara ters düşmemek şartı ile. Bazen biz de diyoruz Türkiye’den kendilerinin koydukları kanunlarda çelişki yaşayan kendileri. Türkiye de hukuk değil ekseriyetle hukukçu sorunu vardır. Yani bir hakaret elfazı dediğimiz hakaret içeren sözler eğer bir Müslüman Chp’li birisine, başka birisine bunu dese suç sayılıyor, ceza giyiyor. Ama bir Chp’li Müslüman birisine söylediğinde bu ifade özgürlüğü, eleştiri hakkıdır eleştiriye tahammül etme zorundadır diyorlar. Görüldüğü gibi burada suç o kanunda değil öncelikli olarak hakimlerin içtihadında yani hukukçularda sorun vardır. Neden? Adalet üzere terbiye edilmemişlerdir.
Adalet herkesin hakkının önündedir.
Yani bin kişinin dokuz yüz doksan dokuzu cani olsa, suçlu olsa bir gemide olsan hiçbir hak ve adalet ile o gemi batırılamaz çünkü o bir kişinin hukuku gözetilir. Bunu gözetme zorundayız biz. Allah Resulünün dediği gibi Mekke fethinde toplanan ganimetlerden bir kadının bir kolyeyi çalmasına sebep Allah Resulü onun hükmünü verir. Ama Usame’yi Allah Resulünün çok sevdiği o delikanlıyı aracı edinerek şefaat etmesini isterler. Allah Resulü Usame’ye der ki Allah’ın hükmünün uygulanmaması için mi şahitlik yapacaksın diyor. vallahi kızım Fatma bile çalsa onun da elini keserdim diyor.
[1] İsra 23
Onun için İslam’da aile hukuku dediğimizde ben toplumumuzdan, inanan kesimden önce şunu istiyorum, bir merak edip bakın, biz aile hukukunu nereden aldık? Biz Müslümanız, orta doğu insanıyız. Kendimize has bizim sosyolojik bir yapımız vardır. Bunlar göz ardı edilerek Avrupa normlarındaki kurallar, kaideler bize getirilirse sadece ortalığı ifsat eder. Şimdi düşünün ben hakim olsam, bir sorun getirilse kadına zulüm şeklinde, kadına şiddet diye şuan seslendirdikleri önce düşünürüm, bu kadın ne yaptı da o adam o cinayeti işledi. Buraya biz sosyolojik yapı ile yaklaşırız. Ondan sonra adli suçu tespit etmeye çalışırız. Bir suç işlenmiş, canice bir suçtur ama o adam bunu neden yapmış? Düşünün sen kadına bu kadar serbestliği verdikten sonra, kocasını kıskandıracak, kocasını tahrik edecek, onu suç işlemeye teşvik edecek bir hareket bulunursa bizim hukukumuza göre bu kadın suçludur. Çünkü adamı tahrik eden odur. Halbuki normal medeni hukuka bile baksanız tetikçi dediğimiz, tahrik edici dediğimiz unsurların hepsi cezayı hafifleten unsurlardır. Buna rağmen cinayet işlememesi gerekirdi diye cezayı alır ama hafifletici suçlardır bunlar.
Şuan kadına verilen serbestlik bizim sosyolojik yapımıza uymuyor. Çünkü Avrupa normlarında dikilmiş bir kaftanı bize giydiremezsiniz, giymeyiz. Düşünün
aile hukukunu biz nereden aldık?
Genel olarak İsviçre hukukundan denilir. Ya yüzlerce senelerdir bir hukuk ile devlet, imparatorluk idare eden dedelerimizin hiç mi kayda değer düzeni yoktu. Hiçbir yerde ecdadınızınkini bıraktınız Avrupalıların hukukunu aldınız. Hem onlardan hoşlanmazsınız ama bizi Avrupalılara benzetmeye çalışırsınız. Erkeklerimizi onlara benzetmeye çalışırsınız, kadınlarımızı da onlara benzetmeye çalışırsınız, çocuklarımızı da onlara benzetmeye çalışırsınız. Ya bırakın biz dedelerimize benzeyelim. Hele ahlaki yönden onların üstünlüğü, Avrupa’nın bulunduğu kepazelikten bin kat daha hayırlıdır.
Onun için İslam da aile hukuku dediğimizde önce bakıcaz bunu nereden aldık? Böyle bir kanun hazırlığında da Müslümanlar toplum olarak siyaset yapmalı. Şimdi baştakiler diyor, bunu halka sunacağız diyor. bence madde madde gösterilmeli. Aile hukukunun yani İslam da ki aile hukukunu biz geçmişimizden aldık, dedelerimizden aldık. Bari bunları dedelerimizden alalım. Dedelerimizin hatalarını sonra düzeltmeye çalışalım. Ne biçim bir yanlış yaptılarsa tabi.
Burada demek biz hukuk denildiğinde önce Allah’ın hukuku üzerinde duracağız, ondan sonra ana babanın hukuku üzerinde duracağız ve Allah azze ve celle’nin de buyurduğu gibi, önce biz evet,
وَوَصَّيْنَا ٱلْإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيْهِ [1] biz insana anasını babasını tavsiye ettik, vasiyet ettik. Ana baba bir zikrediyor. Arkasından, حَمَلَتْهُ أُمُّهُۥ وَهْنًا عَلَىٰ وَهْنٍ sonra anası onu meşakkat üzere meşakkat ile dokuz ay, dokuz ay on gün taşıdı. Ananın, babanın senin üzerindeki hukukunu söylüyor. وَفِصَٰلُهُۥ فِى عَامَيْنِ iki sene de seni emzirdi.
أَنِ ٱشْكُرْ لِى وَلِوَٰلِدَيْكَ إِلَىَّ ٱلْمَصِيرُ öyleyse bana şükret, anana babana da teşekkür et. Onun minnetine saygı duy. Onun minneti senin üzerindeki hakkıdır. Tabi ondan sonra bunu çocuğa dönük yaptığı bir nasihat. Genel olarak baktığınızda ailenin reisi, sorumlusu babadır. O zaman ailede baba asıldır. Ailenin merkezindedir. Babanın hukukunun önüne, ana baba hakkının önüne devletin hukuku da geçmez. Zaten annesini babasını dinleyen çocuklar devletine sadık birer vatandaş olmuşlardır. Hatta sıkıştığınızda bazen demiyor musunuz? Ey analar babalar çocuklarınıza sahip çıkın diye. Anasına babasına isyana dönük terbiye ettiğiniz çocuklar, anasını babasını dinlemeyen çocuklar öğretmenini dinler mi? Devleti dinler mi? Tabi ki dinlemez. Allah böyle intikam alıyor. Çocuklara verdiğiniz fırsat anaya babaya isyan. Bir anne çocuğuna terlik attı diye üç sene ceza giyebiliyor. Bizim toplumumuz bellidir, öyle olmuştur ki çok insan büyük yaşta böyle yapmıştım babam beni dövmüştü. İyi ki dövmüştü ondan sonra o suçu işlemedim derler. Yani annenin babanın dövmesi karakolda insan dövmeye benzemez, askeriyede erleri dövmeye benzemez, bir insanın karısını dövmesine benzemez. Bunlar kıyaslanarak bilinmelidir. Onun için bizdeki değerler İslam hukukunda dayak diye bir ceza vardır, sopa atmak vardır. Şimdi bunu tenkit etmeye kalkarsan tutunamazsın. Sen bile bu cezayı yapıyorsun. Ağırlaştırılmış müebbet ne demek? Onu bıktıran bir eziyettir. Bunu başkaları yapıyor. Siz o çocukların annelerini, babalarını yani dövmesini, terbiye etmesini yasaklarsanız okulda onları polis copları ile dövüyorsunuz. Çocuk anneye babaya kinlenmez anne baba dövdüğünde. Yine onun ayaklarına sarılır ama polise kinlenir ve bu sefer toptan devlete zarar vermeye çalışır.
Bu bizim dersimiz, sunuşumuz iyi dikkat edin biz kendi hukukumuzu münakaşa edebilir, konuşabiliriz. Toplumumuzu bilgilendiririz. Biz dışarıdan ithal edilmiş bir hukuk istemiyoruz. Bu topluma uygun ha belki çoğuna tabiyiz yani bir kısas mevzu bahisse olmalı bu. İdama karşıyız neden? Daha o seviyede o hukuku uygulayacak seviyede değiliz çünkü idam devletin uyguladığı bir şey. Aynı Kenan Evren’in bir oradan astık bir buradan astık diyor. hapishanede besleyecek miydik? Diyor. yani devletin keyfi tasarrufu olur burada. Çünkü bazı düşmanlıklar, İslam’a düşmanlık müsamaha ile karşılanıyor, düşünce hürriyetiydi deniyor. Ben falanı sevmiyorum o insanın İslam ile alakası yok dediğinizde burada suçlanıyorsunuz. Peki bir kişiye takınılan tavır suç sayılır da bunca geçmişe, ecdadımıza küfretmenin suç olmadığı bir topluluk her halde bizden başka topluluk gösterilmez bu mevzuda örnek olarak.
O zaman bizler İslam da aile hukuku baba bakın şimdi açın anayasaya, bakın kanunlara babanın ailedeki yeri neresi? Çocuk ne kadar sorumlu? Velayet hakkı kimindir? Allah yani hadisi şeriflerde de zikrettiği gibi velayet hakkı babanın ama anaya muhtaç çocuğu anadan ayıramazsın. Yani burada hakimleri karar verecek bir noktaya, içtihada getirmez. Ha bunun çok geçerli şer’i sebeplerinin olması gerekir. Anadan ayıramazsın. Çocuğun anasını çocuğa kötüleyemez ne olursa olsun. Ve o çocuğun nafakasını da verme zorundadır. Onun için biz eğer salih bir toplum, adil bir toplum, hakperest bir toplum yetiştirmek istiyorsak önce bizim üzerimizde hakkı olanların hakkını yerine getirelim. Ben aynı ses tonu ile aynı hiddet ile aynı hakperest tavır ile Allah ortak kabul etmez diyebilmeli birisi. Nasıl ki devlet ortak kabul etmez diyorsa Allah ortak kabul etmez. Ama Allah’a ilk ortak koşan ben olursam ben bu sözü söyleyemem. Benim üzerimdeki hukuku eda etmezsem başkalarına hukuk tavsiyesinde bulunamam.
Ana baba ailenin merkezindedir. Onların hukuku gözetilir. Çünkü kendi hukukundan sonra Allah ananın babanın hukukunu zikrediyor. Babadan önce de ananın hukukunu gündeme getiriyor. Ayette bunu dediği gibi yani ananın hukukunu önce getiriyor. Hadiste de, Ey Allah’ın resulü kime daha yakın dostluk göstereyim? Anana diyor. sonra kime? Yine anana diyor. üçüncü de babana diyor. velayet hakkı babada olmasına rağmen anasından ayıramazsın. Velayet hakkı babada, ama çocuğun yanında durması gereken kişi o an anasıdır. Ve onun nafakasını da verme zorundadır. Eğer bu aile hukuku temele oturtulsun ayriyeten akraba bağları ile birbirine bağlamış bunları. Az önceki dersimize girişte hutbetul hâcede de zikrettiğimiz gibi, onlardan birçok kadın erkek üretmiştir ve akrabalık bağları ile bağlamıştır. Bunlara sımsıkı sarılın.
[1] Lokman 14
Bu hukuku biz gözetme zorundayız. Arkasından da bu ayette, ilk okuduğum ayette;
۞ وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟ إِلَّآ إِيَّاهُ وَبِٱلْوَٰلِدَيْنِ إِحْسَٰنًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ ٱلْكِبَرَ أَحَدُهُمَآ أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ
Ve burada da diyor ki, eğer onlardan birine veyahut ikisine birden ulaşırsan yani onlar hayattayken onlar yaşlanır sen de onların yanındaysan, onlara uf bile deme.
Haberleri görüyorsunuz anaya, babaya bırak of demeyi bizim ses tonumuz ile veyahut üf demeyi ayrıyeten, وَلَا تَنْهَرْهُمَا sakın onları azarlama. En aşağıdan veriyor örneği sakın azarlama. وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا onlara çok yumuşak konuş. Tatlı söz et onlara. Onların gönlünü alacak sözler etmelisin. Ve hadisi şerifte de bunun açıklamasında Ebu Hureyre Allah Resulünden naklediyor,
رَغِمَ أَنْفُ [1] burnu yerde sürtülsün. ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ burnu yerde sürtülsün. ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ üç kere tekrarlıyor. Onun burnu yerde sürtülsün, Onun burnu yerde sürtülsün,
قِيلَ: مَنْ؟ يَا رَسُولَ اللهِ oradakilerden birisi şöyle der, kim ey Allah’ın Resulü?
مَنْ أَدْرَكَ أَبَوَيْهِ عِنْدَ الْكِبَرِ، أَحَدَهُمَا أَوْ كِلَيْهِمَا فَلَمْ يَدْخُلِ الْجَنَّةَ annesine babasına aynı anda, birine veyahut ikisine aynı anda yetişir, ve hala cennete giremezse, giremediyse ona yazıklar olsun, burnu yerde sürtülsün diyor.
Şimdi birisi çıksın Allah’ın koyduğu şu hüküm ana baba için hangi hukuktan noksan? Avrupa’nın normları, Allah belasını versin Avrupa’nın normlarının. Artık bizi bize onları onların normlarını sevdirmekten vazgeçin. Tabi toplumun da kabahati var. Kıyaslamayı bilsin. Bir Avrupalı anaya babaya nasıl davranıyor baksın. Anayı, babayı, karıyı kocayı ne duruma düşürmüş bir baksın. Ondan
[1] Sahihi müslim 2551
(2551)-9
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ، حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ، عَنْ سُهَيْلٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «رَغِمَ أَنْفُ، ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ، ثُمَّ رَغِمَ أَنْفُ»، قِيلَ: مَنْ؟ يَا رَسُولَ اللهِ قَالَ: «مَنْ أَدْرَكَ أَبَوَيْهِ عِنْدَ الْكِبَرِ، أَحَدَهُمَا أَوْ كِلَيْهِمَا فَلَمْ يَدْخُلِ الْجَنَّةَ
__________
[شرح محمد فؤاد عبد الباقي]
ش (رغم) قال أهل اللغة معناه ذل وقيل كره وخزي وهو بفتح الغين وكسرها وأصله لصق أنفه بالرغام وهو تراب مختلط برمل وهو الرغم بضم الراء وفتحها وكسرها وقيل الرغم كل ما أصاب الأنف يؤذيه
sonra Avrupa normlarında, standartlarında bir seviye, hukuk. Hayır. Biz münakaşa kabul etmez demiyoruz İslam hukuku. Gelsin münakaşa etsinler biz ispat etmesini biliriz. İnanın biz eğer ortam bulur bunu Avrupalı insanlara anlatırsak Avrupalı insanlar bunu çok rahat kabul edeceklerdir. Size defaatle anlattım bir zaman aynen bu az önceki dediğim, İslam hukuku ile garp hukuku arasındaki mukayese diye o konferans sıralalarında birisi bana geldi, istihbarattan Belçika da. Siz bu hukuku nasıl uygularsınız yirmi birinci asırda diyor. o sırada da bize yakın bir yerde bir dancing de cinayet işlenmişti. Birisi bir av tüfeği ile iki kişiyi öldürdü. Hemen bunu hatırlattım. Tabi istidlal yönünü de söyledim. Şimdi eğer bu adam daha önceden bir kişiyi öldürüp içeri giriyor. Eğer baştan cana kıyan canı ile ödeyeceğini bilseydi bu cinayeti işleyemezdi. İşledi girdi, kısas uygulanması gerekirdi. Uygulamadınız sekiz senede çıktı geldi bu dancing de iki kişiyi öldürdü. İlk suçunun cezasını verseydiniz bu iki kişiyi öldürmeye fırsat bulamazdı. Allah Kuranda bunun için bize;
وَلَكُمْ فِى ٱلْقِصَاصِ حَيَوٰةٌ يَٰٓأُو۟لِى ٱلْأَلْبَٰبِ [1] ey akıl sahipleri diyor. kısasta sizin için hayat var. Hayat istiyorsanız Allah’ın kanunu getirin. Kimse kısasa karşı çıkmaz. Herhalde ilk tasvip edecekler çocuğu rastgele öldürülenlerdir. Onlar öldürmeye kalkar siz fırsat verseniz. Hayat hakkı tanımaz. Hatta idam kaldırılırken sabancı isyan etti çünkü kardeşi öldürüldü. Kardeşini öldürenin o da idam edilmesini istiyordu. Avrupa normları bize uymaz. Kaftan yapsanız biz giymeyiz onu. Bize gözlük olarak verseniz takmayız onunla kör oluruz biz. Bize yemek diye sunsanız bizi zehirler. Öyleyse dikkat edin dokuz yüz senelik bir geçmişiniz var en azından bu topraklarda. Hiç mi geçmişinizin bir haysiyeti yoktu, doğru yanı yoktu. Biz normal hataları tenkit ederken hemen milliyetperver edası ile ecdadı müdafaa eder. Ama senin ecdadının bütün kurallarını çöpe atıp, Avrupa’nın çöplüğünden aldığı nizamı sana yutturuyor. Buna hiç kimse ağzını açmıyor. Bırakın eğer ifade özgürlüğü varsa şiddete başvurmadan gelin aile hukukunu bir konuşalım. İslam’da aile hukuku ne? Ya baba için Allah Resulü, gelip çocuk diyor ki ona, babam benim malımdan harcayabilir mi diye soruyor Allah Resulüne ibn Ömerden gelen rivayette. Allah Resulü de diyor ki;
انت ومالك لابيك sen de senin malın da babanındır diyor. çünkü muris olan miras bırakan babadır. Sen onun her şeyine sahipsin. Ondan neyi kıskanacaksın sen. En azından sana gölgesini bırakır. Hiçbir şey yoksa bile sana nasihatlarını bırakır. Zaten bizde karakter, yapımız da budur, hep yani birisi kel ölünce sırma saçlı olur, kör ölünce de badem gözlü olur. Bizim toplumumuz ananın, babanın değerini öldükten sonra anlar. Yanındayken hiç anlamak istemez. Çünkü ona pahalıya mal oluyor bu. O zaman İslam da aile hukuku diye koyduğumuzda arkasından başka bir ayette de ha devam ederek diyor ki ayeti kerimede;
وَقُل لَّهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا وَٱخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ ٱلذُّلِّ مِنَ ٱلرَّحْمَةِ[2]
Onları esirgeyerek, koruyarak, alçak gönüllülük ile üstlerine kanat ger. Ve de ki;
وَقُل رَّبِّ ٱرْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا rabbim onların beni küçükken merhamet ederek bakıp büyüttükleri gibi sen de onlara öylece merhamet et diyor.
Yani anana babana dua et. Başka bir ayeti kerimede ise;
وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ [3] biz insana anasını, babasını tavsiye ettik. Bu nasihatlar Lokman suresine bakarsanız Lokmanın çocuğuna yaptığı nasihatlardır. Ona verdiği öğütlerdi. Çünkü diyor;
وَإِذْ قَالَ لُقْمَٰنُ لِٱبْنِهِۦ وَهُوَ يَعِظُهُ [4] Lokman nasihat ederek çocuğuna dedi ki;
يَٰبُنَىَّ Ey oğulcağazım! يَٰبُنَىَّ لَا تُشْرِكْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّ ٱلشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ eğer biz adil, adalet dağıtan bir topluluk olmak istiyorsak düşün Avrupa kanunları ile mi yapacağız bunu? Bırak o zaman Avrupa dağıtıyor kendi adaletini. Adalet dağıtan nizam, Allah’ın koyduğu nizamdır. Onun dışında kimse bunu yapamaz. Hem de düşünün Avrupa normlarına göre şu yaptığınız siyasette ya arkadaş herkes ifade özgürlüğü diye istediği iftirayı yapabiliyor. Dokunulmazlık bir bela getiriyorsunuz korkunuzdan bu devlete ihanet edene dokunamıyorsunuz. Çünkü Avrupa normlarına göre yapamazsınız bunu. İfade özgürlüğü varmış. Hangi Müslüman bir Hdp linin bu vatana yaptığı ihanetin binde birini yapmıştır ki en ufak bir harekette Müslümanlar yine muhatap seçiliyor, düşman oluyor. Düşünün önce din düşmanları umumen bütün Müslümanlara düşmanlık yapıyordu ayırt etmeden. Ama siz gelmek ile bir kısmı bu töhmetten kurtuldu, başka bir kısım töhmet altına girdi. Hem de yine bu topraklarda yetişmiş paralelcilerin sebebi ile. Aslında paralelciler müthiş bir oyunu başardılar. Zaten maşaydılar işte bu hukuksuzluktur. Allah kendi hukukundan kıvırtan kimseyi affetmiyor ama siz koyduğunuz hukuğun deliklerinden, aralıklarından girsinler diye bir de avukatlık mesleği ortaya çıkmış. Kanunun açıklarından istifade ederek mahkumu kurtarmak. Şimdi ikinci, üçüncü ağırlaştırılmış müebbet derken bunu yapmalarının sebebi nedir? Önce eğer kısası haketmişse bunu yapmıyor hapisten çıkamasın diye ikinci bir müebbet, üçüncü bir müebbet konuyor. Çünkü bir müebbet affedilebiliyor ha ikincisi olmayınca çıkabiliyor. Hayır ancak katili maktulün velisi affedebilir. Devlet dahi onu affetme hakkına sahip değildir. Devlet benim yerime benim çocuğumu öldüreni affedemez, bağışlayamaz. Toplumumuz bilinçlenmeli. Artık siyasilere siyasette toplum yön vermeli. Bizi yani balık avlar gibi ufak tefek yemler ile avutarak bizim yaşamımızı daha zor hale getirmek. Düşünün ben kitap okurken, din anlatırken beni yakalayıp götürecekler diye korkardım Chp devrinde. Şimdi ben bazı şeylerde serbestim benim çocuğumu alacaklar. Onu istedikleri gibi eğitecekler. bir heykelin karşısında secde ettirecekler ve bu millet ağzını açmayacak. İşte hürriyet burada, benim babam beni din üzere eğitir. Onlar yönlendirir beni. Onlara bile hata yüklenir. Çünkü her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, anası babası onu Yahudileştirir, Mecusileştirir, Hristiyanlaştırır diyor Müslümansa Müslümanlaştırır diyor. ondan sonra lisanı laf etmeye başladı mı, söz etmeye başladı mı ondan sonra konuşarak. İslam tercih edilerek kabul edilen bir dindir. Değilse tevarüs yolu ile elde edilen değildir.
Evet İslam da aile hukuku anne baba ailenin başındadır. Baba daha başında. Ama hak olarak bizim üzerimizde öncelikli anadır sonra babadır. Babanın aile üzerindeki öncelikliği vardır çünkü sorumlu odur. Aile sorumluluğunu ona vermiş. Ondan sonra eşlerin birbirlerin üzerinde hakları vardır. Eşlerin üzerindeki hakları konuşurken biz erkeğin görevleri, kadının görevleri diye ayırırız. Hiç birisi angarya değildir. Erkeğin görevi erkeğe angarya değildir. Kadının görevi kadına angarya değildir. Düşünün dışarıda bir kahvede garsonluk yapıyor kız. İki bin liraya hizmet ediyor ona buna evde kocasına çay verdiğinde, çay yap dediğinde bu kölelik oluyor. Ya ne kadar aptal bir toplumuz biz. Bu denli Müslüman diyen insanlar bu denli saf ise tabi ki oynarlar. Hürriyet deniliyor aha görüyoruz hürriyeti. Osmanlıda kadın ticareti vardı deniyor, cariye. İnanın bakın istatistiklere şimdi kadın ticareti onun en az elli katıdır. Hem de devletin eli ile yapılıyor bunlar kerhaneler açılarak. Devlete vergi verdi mi meşru. Vermedi mi yok. Devlet inancını net söylemeli. Kendi söyleyemiyorsa söyleyen kişilere laf etmemeli. Biz onların adına söyleriz onları da sorumluluktan kurtarırız. Hele ki bu iş başta Müslümanları temsil ettiğini söyleyen ki etmiyor diyanet yapması gerekir. Maddi aldığı aylık bazılarına boyun eğme Allah korkusundan üstün basıyor.
Peki bu günkü dersimiz bu kadar.
Evet bu aynı zamanda hükümete bir kanun teklifi. Biz ananın babanın ailedeki yerini bilmek istiyoruz. İslam da aile hukukunun yerini bilmek istiyoruz. Ondan sonra bize uyguladıkları hukuku da bilmek istiyoruz. Yani biz cüretli bir şekilde evet Avrupa’dan kimden aldıysanız her ne kadar İsviçre’den alındı deniyorsa da bazı maddeler farklı yerden alınmışlardır.
[1] Bakara 179
[2] İsra 23-24
[3] Lokman 14
[4] Lokman 13
Ebu Said Hoca
Yazan: Ankaralı Mehmet Şahin
6 Mar 2021