İsim Ve Sıfat Tevhidinde Temel Kaideler

İsim ve Sıfat Tevhidinin Tanımı:

Allah (a.c) Kuran ve Sünnette kendisini nasıl isimlendirip ve vasıflamışsa tüm bunların hepsinin bütün eksiklerden uzak olduğuna kesin bir şekilde inanmaktır.

Allah’ın kendisini veyahut Rasulu Muhammed (a.s.v)’ın O’nu nitelendirdiği her sıfata, hakikati üzere, herhangi bir benzetme ve örnek vermeden, ayrıca herhangi bir ta’til (manasını işlevsiz bırakmadan) ve tahrife kaçmadan olduğu gibi iman etmektir.

İsim ve Sıfat Tevhidinin Önemi:

Kul rabbini Kuran ve Sünnette geçen isim ve sıfatlarıyla tanır. Buna sebep kul rabbisini yanlış tanır, yanlış bilirse bu yanlışlık onun akidesine ve ameline yansır. Kul rabbisini eksik ve noksan tanırsa bu sefer onun bu noksan bıraktığı yerlere başka şeyleri sokmaya başlar.

Buna sebep ilim ehli ‘’ Cehmiyye ve mutezile ademe ibadet eder. Müşebbihe ve mücessime puta ibadet eder. Bazıları ise her şeye ibadet eder’’ demiştir. Çünkü onlardan kimisi Allah’ı tenzih edeyim derken ademe (yokluğa) benzetmiştir. Yine onlardan kimisi Allah’ın isim ve sıfatlarını ispat edeyim derken Allah’ı mahlukata benzetmiştir. Onlardan kimisi de vahdeti vucud inancına sahip olarak her şey Allah’tır demişlerdir.

Allah’ın İsim ve Sıfatları Akılla Bilinebilecek Şeyler Değildir:İsim Ve Sıfat Tevhidi

Biz birisini tanırken onun kendisini bize tanıttığı kadar tanırız. Allah (a.c) kendisini bize nasıl tanımışsa biz o kadar onu tanır ve bilebiliriz. Kendi aklımızdan ona isim ve sıfatlar vermemiz veyahut isim ve sıfatları ondan nefiy etmemiz mümkün değildir. Allah Resulü de ashabını Allah’ın zatını tefekkürden men etmiş bilakis Allah’ın yarattığı şeyleri tefekkür etmemizi emretmiştir.

Allah (a.c) şöyle buyurmaktadır:

وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لًا

‘’Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.’’ (İsra 36)

Allah Hakkın Bilmediğimiz Şeyleri Söylemek Şeytanın Adımlarına Uymaktır:

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْاَرْضِ حَـلَالاً طَـيِّباًؗ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبينٌ اِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّٓوءِ وَالْفَحْشَٓاءِ وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin; şeytanın adımlarına uymayın, çünkü o apaçık düşmanınızdır. O size ancak kötülüğü, çirkinliği, Allah hakkında bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder. (Bakara 168,169)

Allah’ın isim ve sıfatları hakkında bilgisizce konuşmak şeytanın emri ve ona tâbi olmaktır. Buna sebep Allah (a.c) kendisi hakkında bilgisizce konuşmayı haram kılmıştır.

Allah’ın İsim ve Sıfatlar Hakkında Ehli Sünnetin Yolu:

Ehli Sünnet derken bu akide sahabe ve onlardan sonra gelen İmam Ebu Hanife’nin, İmam Şafinin, İmam Malik ve Ahmed bin Hambeli’n ve onlardan sonra onların yoluna tâbi olanların akidesidir. Onların inanç yapıları böyledir.

وَلِلّٰهِ الْاَسْمَٓاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَاࣕ وَذَرُوا الَّذينَ يُلْحِدُونَ فٓي اَسْمَٓائِه سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında ilhada kaçanları (doğru inançtan sapanları) kendi başlarına bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler! (Araf 180)

Allah’ın kendisi için kitabında veyahut Rasulu (a.s.v)’ın sünnetinde O’nun hakkında bildirmiş olduğu sıfatları tahrifsiz, ta’tilsi, tekyifsiz ve temsile kaçmadan olduğu gibi kabul etmektir.

İlhada (doğru inançtan sapanlar) tahrif, ta’til, tekyif ve temsile kaçan kimselerdir. Şimdi bu terimleri inceleyecek olursak:

Tahrif:

Tahrif sözlükte değiştirmek demektir. Dinde ki anlamı ise ayet veyahut hadisi lafız ve anlam olarak değiştirmektir. Manasını başka bir mana ile değiştirmektir.

Mesela:

وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْليماًۚ

Allah Musa ile konuştu. (Nisa 164)

Ayetini irabını (harekesini) değiştirerek ‘’Musa Allah ile konuştu’’ diye tahrif ederler.

Veyahut ayeti kerime de ‘’ İki elimle yarattığımı seni secde etmekten alıkoyan nedir?’’ ayetini mana olarak değiştirirsek bundan kasıt kudret vs. dersek bu da mana ile tahrif olur.

İmam Ebu Hanife şöyle demiştir: ‘’O’nun eli kudreti veya nimetidir denilemez. Zira bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur. Bu kaderiyye ve Mutezilenin görüşüdür.’’ (El-Fıkhul ekber sayfa 59)

Ta’til:

Sözlük manası bir şeyin içerisini boşaltmak manasındadır. Onu işlevsiz bırakmaktır. Dini anlamı ise Allah’u tela için olan isim ve sıfatların tamamını veya bir kısmının manasını işlevsiz bırakmaktır.

Bu ise bütün isim ve sıfatlar için veyahut sadece birkaçının içeriğini boşaltan kimseler olmuştu.

Bunlar Allah’ın isim ve sıfatlarını ismen kabul ederler ama işlevsizdir bunlar derler. ‘’Allah işitmeden işitendir, görmeden görendir…’’ gibi şeyler söylerler.

Ehli sünnet ise Allah işitendir şanına yaraşır şekilde işitendir der. Allah’ın eli vardır ama şanına yaraşır şekilde eli vardır der.

Tekyif:

Tekyif bir sıfatın niteliğini Kuran ve Sünnette olmamasına rağmen anlatmaktır.

İmam Ebu Hanife (r.h) bu konu hakkında şöyle demiştir: O’nun kuranda zikrettiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Allah’ın kitabında zikretmiş olduğu yüz, el ve nefis gibi sıfatlar O’nun keyfiyeti bilinmeyen sıfatlarıdır.’’ (El-Fıkhul ekber sh:59)

Burada İmam Ebu Hanife kuran ve sünnette Allah’ın yüz, el ve nefis gibi sıfatlarını ispat etmiş, onları tahrif etmemiş ve manasızdır dememiştir. Onları olduğu gibi kabul edip bu konu hakkında yorum yapmamıştır. Bilakis şanına yaraşır şekildedir.

İmam Malike ‘’ Rahman arşa istiva etti’’ (Taha 5) ayetinde geçen istivanın keyfiyeti hakkında soru sorulduğunda ‘’istiva bilinmektedir. Keyfiyeti ise meçhuldür. Ona iman etmek farz, hakkında soru sormak ise bidattir.’’

Burada da şu kaideyi zikretmekte fayda var: ‘’İsimde ki benzerlik müsemmada ki benzerliği gerektirmez’’ bazı şeylerin isimleri bir olur ama içerikleri farklıdır. Mesela el kelimesini düşünelim. İnsan eli dediğimiz de başka bir şey timsah eli dediğimiz de başka bir şey gelir. İsimler benzerdir ama içeriği farklıdır.

Eğer biz Allah’ın eli dediğimizde aklımıza yaratılmışlar geliyorsa bu şeytanın vesvesesidir. Burada isim aynı olabilir ama kesinlikle mahlukata benzemez Allah (a.c). Onun eli şanına yaraşır şekilde deyip sonra susarız.

Teşbih:

Teşbih bir şeyi bir şeye benzetmektir. Bu iki türlü olur ya yaratanı yaratılmışa benzetirler ya da yaratılanı yaratana benzetirler.

‘’ete kemiğe büründü falanca diye göründü’’ bu yaratılmışı yaratıca benzetmektir ki bu isim ve sıfatlarda ilhada gitmektir.

Veya Allah’ın isim ve sıfatlarında birini herhangi bir yaratılmışsa vererek olur.  Bunlar genelde tazim (överken) ederken aşırıya kaçan kimselerdir.

Bu dört temel kaideyi örnekleyecek olursak:

Allah Rasulu (a.s.v):

إِنَّ قُلُوبَ بَنِي آدَمَ كُلَّهَا بَيْنَ إِصْبَعَيْنِ مِنْ أَصَابِعِ الرَّحْمَنِ، كَقَلْبٍ وَاحِدٍ، يُصَرِّفُهُ حَيْثُ يَشَاءُ

Şüphesiz ki, bütün Âdemoğullarının kalpleri bir kalp gibi Rahmanın parmaklarından iki parmak arasındadır. Onu dilediği yere çevirir. (Müslim 2654)

Öncelikle bu hadis sahih olup olmadığına bakılır. Sahih olduğu bilindikten sonra- ki Müslim’de geçiyor- Allah’ın iki parmağı olduğu ispat edilmiş olur.

 *Bunu tahrif etmeden yani bu parmaktan kasıt şu demektir vs. demeden. Ta’til yapmadan yani ismen kabul edip müsemma (içeriğini) kabul etmeyenler gibi yapmadan. Bu parmağı bir şeylere benzetmeden ve şöyle şöyledir demeden kabul etmek gerekir. 

Başarı Allah’tandır. Sorularınız için sitemize mesaj atabilirsiniz.

Youtube Kanalımızdan Bizleri Takip Edebilirsiniz

Similar Posts