Müşrik Anne Babaya Karşı Sorumluluğumuz Nedir?

Daha önceki derslerimizde de beyan ettiğimiz üzere İslam’da değer ölçüsü Kitap Sünnete göredir. Herhangi bir şeyin kadri, kıymeti, mevkii ve o şeye karşı olan sorumluluğun sınırını çizen vahiydir.

          Bir evladın anne babasına karşı itaati, onlara karşı iyi davranması, onlara rahmet kanatlarını germesi, yaşlılıklarında bakımlarını üstlenmesi ve daha birçok sorumluluğu vardır. Bu sorumluluklar elbette ki anne babasının Müslim veya gayr-ı Muslim olmasına göre değişmektedir.

Mesela anne babası Müslüman ise onların cenaze namazlarını kılması, vefatlarından sonra onlar adına hayır hasenatta bulunması yahut kefenleyip İslam’a göre defnetmesi anne babasına karşı olan sorumluluklarındandır. Ancak Müslüman olmayan ana babaya karşı bu durumlar farklıdır.

          Ana babanın gayr-ı Muslim olması durumunda her ne kadar yukarıda ki sorumlulukların bazıları yapılmıyor olsa da onlar hayatta iken onlara karşı olan sorumluluklar devam etmektedir. Rabbimiz inanmamış olan anne babaya karşı dahi iyi geçinmeyi emretmiş, onlara itaati terk etmeyi ancak kendisine isyanın emredildiği duruma bağlamıştır. Rabbimiz

وَاِنْ جَاهَدَاكَ عَلٰٓى اَنْ تُشْرِكَ بي مَا لَيْسَ لَكَ بِه عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفاًؗ وَاتَّبِعْ سَبيلَ مَنْ اَنَابَ اِلَيَّۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

“Eğer ana baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seninle mücadele ederlerseonlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.”[1] Buyurmuştur.

          Ayeti kerime dikkatli okunursa “bana ortak koşman için seninle mücadele ederlerse” buyurulmuştur. Bu ifade anne babanın inanmayan kimseler olduğunun bir delilidir. Zira inan bir anne baba evladına şirki emretmez. Yahut bunu cehaleten yapar. Her ne sebeple olursa olsun evladın bu durumda ana babaya itaat etmemesi ama dünyalık işlerde onlarla iyi geçinmesi emredilmiştir.

          Günümüzde bazı kimselerin ana babalarını müşrik olarak yahut bidatçı olarak tesmiye edip sonra onlarla bağlarını kestiğini görmekteyiz. Oysaki bu büyük bir hatadır. Onlarla bağların devam etmesi gerektiğinin delil ise Esma (r.h)’nın kıssasıdır.

أَسْمَاءُ بِنْتُ أَبِي بَكْرٍ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَتْ: أَتَتْنِي أُمِّي رَاغِبَةً، فِي عَهْدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَسَأَلْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: آصِلُهَا؟ قَالَ: «نَعَمْ» قَالَ ابْنُ عُيَيْنَةَ: فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى فِيهَا: {لاَ يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ} [الممتحنة: 8]

Ebu Bekir (r.a) kızı Esma (r.h) Dedi ki: Allah Rasulu (s.a.v) ‘nün zamanında annem benim kendisine iyilik yapıp onu gözetmemi ümit ederek ziyaretime gelmişti. Ben de Allah Rasulu (s.a.v) ‘e ona iyilik yapıp onu gözeteyim mi? Diye Sordum. O  (s.a.v) da evet dedi.

Ravi:  İbn Uyeyne Dedi ki Bunun Üzerine Allah Onun Hakkında.

لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطينَ

“Allah, din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletli davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever.”[2][3]

Lokman suresi 15. Ayette de Mumtehime 8. Ayette de ana babaya iyilikle ve adaletle muamelede bulunmamızı emrediyor. Binaenaleyh anne babalar inanmamış kimseler olsa dahi onlarla bağın kesilmemesini ve onlarla iyi ilişkiler kurulması emrediliyor.

EBU HUREYRE KISSASI

حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ، قَالَ: كُنْتُ أَدْعُو أُمِّي إِلَى الْإِسْلَامِ وَهِيَ مُشْرِكَةٌ، فَدَعَوْتُهَا يَوْمًا فَأَسْمَعَتْنِي فِي رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا أَكْرَهُ، فَأَتَيْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنَا أَبْكِي، قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ إِنِّي كُنْتُ أَدْعُو أُمِّي إِلَى الْإِسْلَامِ فَتَأْبَى عَلَيَّ، فَدَعَوْتُهَا الْيَوْمَ فَأَسْمَعَتْنِي فِيكَ مَا أَكْرَهُ، فَادْعُ اللهَ أَنْ يَهْدِيَ أُمَّ أَبِي هُرَيْرَةَ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «اللهُمَّ اهْدِ أُمَّ أَبِي هُرَيْرَةَ» فَخَرَجْتُ مُسْتَبْشِرًا بِدَعْوَةِ نَبِيِّ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَلَمَّا جِئْتُ فَصِرْتُ إِلَى الْبَابِ، فَإِذَا هُوَ مُجَافٌ، فَسَمِعَتْ أُمِّي خَشْفَ قَدَمَيَّ، فَقَالَتْ: مَكَانَكَ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ وَسَمِعْتُ خَضْخَضَةَ الْمَاءِ، قَالَ: فَاغْتَسَلَتْ وَلَبِسَتْ دِرْعَهَا وَعَجِلَتْ عَنْ خِمَارِهَا، فَفَتَحَتِ الْبَابَ، ثُمَّ قَالَتْ: يَا أَبَا هُرَيْرَةَ أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ، وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، قَالَ فَرَجَعْتُ إِلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَأَتَيْتُهُ وَأَنَا أَبْكِي مِنَ الْفَرَحِ، قَالَ: قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ أَبْشِرْ قَدِ اسْتَجَابَ اللهُ دَعْوَتَكَ وَهَدَى أُمَّ أَبِي هُرَيْرَةَ، فَحَمِدَ اللهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ وَقَالَ خَيْرًا، قَالَ قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللهِ ادْعُ اللهَ أَنْ يُحَبِّبَنِي أَنَا وَأُمِّي إِلَى عِبَادِهِ الْمُؤْمِنِينَ، وَيُحَبِّبَهُمْ إِلَيْنَا، قَالَ: فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «اللهُمَّ حَبِّبْ عُبَيْدَكَ هَذَا – يَعْنِي أَبَا هُرَيْرَةَ – وَأُمَّهُ إِلَى عِبَادِكَ الْمُؤْمِنِينَ، وَحَبِّبْ إِلَيْهِمِ الْمُؤْمِنِينَ» فَمَا خُلِقَ مُؤْمِنٌ يَسْمَعُ بِي وَلَا يَرَانِي إِلَّا أَحَبَّنِي

Bana Ebu Hureyre rivayet etti. (Dedi ki) : Annemi İslâm’a davet ediyordum. Kendisi müşrik idi. Bir gün onu davet ettim de bana Rasulullah (s.a.v) hakkında hoşlanmadığım sözler işittirdi. Bunun üzerine ağlaya­rak Rasulullah (s.a.v))’a geldim:

Ya Rasulullah (s.a.v) Ben annemi İslâm’a davet ediyordum da kabulden çekiniyordu. Bu gün kendisini yine davet ettim; bana senin hakkında hoş­lanmadığım sözler işittirdi. Şimdi Ebu Hureyre’nin annesine hidayet ver­mesi için Allah’a dua et! Dedim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v)

“Allah’ım! Ebu Hureyre’nin annesine hidayet ver” diye dua etti. Ben Nebi (s.a.v)’in duasına sevinerek çıktım. Eve gelerek kapıya dayandığımda onun kapalı olduğunu gördüm. Derken an­nem ayak seslerimi işitti ve:

Yerinde dur ey Ebu Hureyre! dedi. Bir de suyun şırıltısını işit­tim. Annem yıkandı, gömleğini giydi. Acele baş örtüsünü sardı. Sonra  kapıyı açtı. Sonra şunu söyledi :

 Ya Ebu  Hureyre!  Ben Allah’dan başka ilâh olmadığına şehadet ederim. Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna da şehadet ederim. Ben hemen Rasulullah (s.a.v)’a döndüm. Sevincimden ona ağlayarak geldim:

Ya Resûlallah, müjde! Allah senin duanı kabul etti ve Ebu Hureyre’nin annesine hidayet verdi, dedim. Bunun üzerine Allah’a hamdu sena etti. Ve hayırlı sözler söyledi.

Ya Rasulullah ! Annemle beni mümin kullarına, onları da bize sevdirmesi için Allah’a dua et dedim. Rasulullah (s.a.v)

“Allah’ım! şu kulunu ve annesini mümin kullarına, müminleri de bunlara sevdir!” diye dua etti. Artık yaratıl­mış hiçbir mümin yoktu ki, beni işitsin veya görsün de beni sevmemiş olsun.[4]

          Hadisi şerifte görüldüğü üzere Ebu Hureyre (r.a) henüz Müslüman olmadığı halde annesi ile aynı evde yaşıyor, onu İslam’a davet ediyor hatta annesi Rasulullah (s.a.v) hakkında kötü söz söyleyince ona karşı kötü davranmadan Rasulullah (s.a.v)’a giderek onun hidayeti için dua istiyor.

İşte bu tutum en hayırlı olan insanların tutumudur.  Ancak zamanımızda bazı gençler anne babaları Müslüman olmasına rağmen anne babalarını müşrik ilan ediyorlar ve onlara katı kaba davranarak bağlarını koparıyorlar. Oysaki ana baba aynı zamanda sıla-ı rahmi hak eden kimselerin başında gelmektedir. Ana babaları ile bağlarını kesenler aynı zamanda sıla-ı rahmi koparmanın da cürmüne irtkab etmiş olmaktadır.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır.

عَنْ أَبِي بَكْرَةَ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَا مِنْ ذَنْبٍ أَجْدَرُ أَنْ يُعَجِّلَ اللَّهُ تَعَالَى لِصَاحِبِهِ الْعُقُوبَةَ فِي الدُّنْيَا، مَعَ مَا يَدَّخِرُ لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِثْلُ الْبَغْيِ وَقَطِيعَةِ الرَّحِمِ

Ebu Bekre’den (şöyle dediği rivayet edilmiştir): Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki:

“Ahirete ertelenecek cezası ile beraber, sahibi için zulüm ve akra­bayı ziyareti terk kadar, Allah’ın cezalandırmayı çabuklandırmasına layık olan bir günah yoktur.”[5]

مَا كَانَ لِلنَّبِيِّ وَالَّذينَ اٰمَنُٓوا اَنْ يَسْتَغْفِرُوا لِلْمُشْرِكينَ وَلَوْ كَانُٓوا اُو۬لي قُرْبٰى مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمْ اَنَّهُمْ اَصْحَابُ الْجَحيمِ

“Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, yakınları da olsalar Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Nebiyye yaraşır, ne de mü’minlere.”[6]

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ اِبْرٰهيمَ لِاَبيهِ اِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَـهُٓ اَنَّهُ عَدُوٌّ لِلّٰهِ تَبَرَّاَ مِنْهُ اِنَّ اِبْرٰهيمَ لَاَوَّاهٌ حَليمٌ

“İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun bir Allah düşmanı olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz İbrahim, çok içli, yumuşak huylu bir kişiydi.”[7]


[6] Tevbe 113

[7] Tevbe 114

12.09.2021

  Cihan ELMAS

BURSA


[1] Lokman 15

[2] Mumtehine 8

[3] Buhari:5978

[4] Muslim  2491

[5] Ebu Davud / Edeb 4902

Müşrik Anne Babaya Karşı Sorumluluğumuz Nedir? cihanelmas.blogspot.com dan alınmıştır.

Similar Posts