Ey Allah’ın Kulları! Bana Yardım Edin! Yetişin Ey Allah’ın Kulları

إذا انفلتت دابة أحدكم بأرض فلاة فليناد : يا عباد الله احبسوا علي ، يا عباد الله احبسوا علي ، فإن لله في الأرض حاضرا سيحبسه عليكم

“Sizden birinizin hayvanı ıssız bir yerde bağını çözüp kaybolduğunda, ‘Ey Allah’ın kulları, tutun! Ey Allah’ın kulları tutun! Diye seslensin. Çünkü Allah’ın yeryüzünde hazır bulunan kulları vardır. Hayvanınızı sizin için tutar”

Hadisin Tahrici

Şeyh Elbani “Silsiletu-d Daife” c.2 Hadis no: 655’ de şöyle der:
Zayıf.
Taberani (3/81/1), Ebu Ya’la “el-Müsned” (1/254) ve Ebu Ya’la’nın tariki ile İbn Sünni “Amelu-l Yevm ve-l Leyle” (500) de, her ikisi de Maruf b. Hassan es-Semerkandi, o da Said b. Ebi Arube’den o da, Katade’den o da Abdullah b. Bureyde’den o da Abdullah b. Mesud’dan olmak üzere rivayet etmişlerdir.
Derim ki (Elbani) : Bu zayıf bir isnaddır. Senedinde iki illet vardır:
Birincisi: burada zikri geçen Maruf (b. Hassan), bilinen biri değildir. İbn Ebi Hatim babasından kendisi hakkında “Mechul” demiştir. İbn Adiy ise: “o Münkeru-l Hadis” demiştir. Heysemi de bu şekilde illetlendirmiştir. (10/132) ve kendisi bunu Taberaniye ve Ebu Ya’la’ya nispet ettikten sonra şöyle demiştir: “isnadında Maruf b. Hassan vardır ve zayıftır”
İkincisi: İnkıta’ vardır. İbn Hacer de bu şekilde illetlendirmiştir ve şöyle demiştir: “bu hadis garip bir hadistir. Taberani ve İbn Sünni rivayet etmişlerdir. Senedinde ise İbn Bureyde ile İbn Mesud arasında İnkıta’ vardır.” Bunu İbn Allan “Şerhu-l Ezkar” (5/150)’de zikretmiştir.
Hafız Sehavi “el-İbtihac Bi Ezkari-l Müsafir-i ve-l Ha’c” s. (39)’ da şöyle demiştir: “İsnadı zayıftır. Ancak Nevevi şöyle demiştir: o ve onun şeyhlerinin büyüklerinden bazıları tecrübe etmiştir.”
Derim ki (Elbani): İbadetler tecrübelerden alınmaz. Özellikle bu hadis gibi gaybi bir emir içeren durumlarda. Tecrübe ile onun tashihine gitmek caiz değildir. Nasıl olur ki! Onlardan bazıları zor durumlarda ölülerden istiğasede bulunmanın cevazına sımsıkı yapışmıştır. Oysa ki bu halis şirktir. Allah yardımcımız olsun!
El-Herevi’nin “Zemmu-l Kelam” (4/68/1)’de rivayet etmiş olduğu ne güzeldir!
“Abdullah b. Mübarek seferlerinden birinde yolda kaybolur. Onda ise “her kim muztar kalırsa” (Nüshanın aslında bu şekide de, ama umulur ki doğru olan “kayboldu” kelimesidir) çölde susuz kalırsa şöyle nida etsin: “Ey Allah’ın kulları! Bana yardım edin! Ve yardım edilir. Dedi ki: “cüz’ü araştırmaya ve isnadına bakmaya başladım. El-Herevi şöyle der: “isnadı görülmeyen bir dua ile dua edilmesi caiz değildir.”
Derim ki (Elbani): İşte bu şekildedir. İttiba da böyle olmalıdır.
Aynı şekilde bu münasebetten dolayı Allame eş-Şevkani’nin “Tuhfetu-z Zakirin” (s.140)’da aynı güzellikte söylediği şu söz vardır:
“Derim ki (eş-Şevkani): Sünnet mücerret bir tecrübe ile sabit olmaz. Bir kimsenin bir şeye onun sünnet oluşundan dolayı itikat etmesi onu bidatçı olmaktan çıkarmaz. Duanın kabul edilmesi, kabulün sebebinin Allah Resulü (s.a.v)’den sabit olmasına delalet etmez. Çünkü Allah sünnete tevessül etmeden dahi bir duayı kabul edebilir. Çünkü o merhametlilerin en marhametlisidir. Bazen duaya icabet, istidrac olabilir.”
Hadisin Mu’dal olarak gelen başka bir tariki de vardır. İbn Ebi Şeybe “Musannef” (12/153/2)’de Muhammed b. İshak’tan o da Eban b. Salih’den Allah Resulünün buyurduğunu haber vermiş ve hadisin aynısını zikretmiştir.
Bu mu’dal oluşu ile beraber, Muhammed b. İshak vardır ve kendisi müdellistir. Burada ise muanan olarak rivayet etmiştir. En doğrusu ise: Eban’dan o da Mücahitten o da İbn Abbas’dan bir sonraki hadiste de geleceği üzere mevkuf olarak zikredilmiştir.

إذا أضل أحدكم شيئا ، أو أراد أحدكم غوثا ، وهو بأرض ليس بها أنيس فليقل : يا عباد الله أغيثوني ، يا عباد الله أغيثوني ، فإن لله عبادا لا نراهم

“Sizden biriniz herhangi bir arkadaşının olmadığı bir yerde bir şey kaybetse, ya da bir yardım istese hemen şöyle desin: Ey Allah’ın kulları bana yardım edin! Ey Allah’ın kulları bana yardım edin! Muhakkak ki Allah’ın bizim göremediğimiz kulları vardır.”
Zayıf.
Taberani “el-Kebir” (6/55/1)’de rivayet etmiştir. Bize el-Hüseyin b. İshak tahdis etti, bize Ahmed b. Yahya es-Sufi tahdis etti. Bize Abdurrahman b. Şerik tahdis etti ve dedi ki: bana babam Abdullah b. İsa’dan o da İbn Ali’den o da Utbe b. Ğazvan’dan o da Allah’ın Nebisi (s.a.v)’den dedi ve hadisi zikretti. Sonunda da şunu ziyade etti: “Bu tecrübe edilmiştir.”
Derim ki(Elbani): bu zayıf bir isnattır. senedinde illetler mevcuttur.
1ve 2- Abdurrahman b. Şerik o, İbn Abdullah el-Kadi’dir. O ve babası, her ikisi de zayıftır. Hafız o ikisinin ilkine şöyle demiştir: “ Sadukun Yuhtıu” (Saduktur. Hata eder) babası için de şunu demiştir: “Saduktur. Çokça hata eder. Küfe de kadılık yapmaya başlamasından beri hafızası ihtilata uğramıştır.”
Heysemi “el-Mecma’” da ki sözü ile buna işaret etmiştir: “Taberani rivayet etmiştir. Ricali ise bazılarının zayıf olmasına rağmen tevsik edilmişlerdir. Ancak Yezid b. Ali Utbe’yi idrak etmemiştir.”

3- İbn Ali ile Utbe arasında inkıta’ vardır.
İsmi zikredilmeksizin ibn Ali hadisinden naklettiğimiz asılda bu şekilde mevcuttur. Daha önce de geçtiği üzere Heysemi onu Yezid olarak tesmiye etmiştir. Ben ise onu ya baskı sahibinden ya da Nasih’ten kaynaklanan bir vehim olduğunu düşünüyorum. Çünkü raviler arasında Yezid b. Ali diye tesmiye edilen birisi yoktur. Doğru olan Zeyd b. Ali’dir. O, Zeyd b. Ali b. El-Hüseyn b. Ali b. Ebi Talibdir. Hicri 80 senesinde doğmuştur. Utbe ise hicri 20 senesinde ölmüştür. Zikredilen en tafsilatlı kavle göre onun vefatı ile Zeyd b. Ali’nin doğumu arasında uzun bir zaman vardır!
Hafız İbn Hacer “Tahricu-l Ezkar”da şöyle demiştir: “Hadisi Taberani Munkatı’ bir isnad ile Utbe b. Ğazvan’dan merfu’ olarak tahric etmiştir. Sonunda da şunu ziyade etmiştir: “Bu tecrübe edilmiştir.” Sonrasında ise Hafız şöyle der: “asılda böyledir. Yani Taberaninin kitabından nakledilen hadisin aslında böyledir. Bunu söyleyenin kim olduğunu bilmiyorum. Galiba o “el-Mu’cem” kitabının musannifidir. (Yani Taberanidir) Allah en iyi bilendir.”
Hafız bu hadisi inkıta’ ile illetlendirerek kısaltmıştır. Daha önce ki iki illetten de bildiğim üzere çok açık bir kusurdur. Taberaninin “muhakkak ki bu tecrübe edilmiştir” iddiasına gelince Allah ona rahmet etsin; buna itimad etmek caiz değildir. Daha önce de zikri geçtiği üzere, ibadetler tecrübe ile sabit olmaz.
Bu hadisin bir önceki ki hadis gibi zayıf olması ile beraber, hadiste ölmüş olan salih velilerden yardım isteneceğine dair herhangi bir delil yoktur. Çünkü burada “Ey Allah’ın kulları” lafzından maksat bir önce ki hadisin lafzındanda delalet ettiği gibi beşeriyetin dışında ki yaratılmışlar olduğu açıktır.

Allah’ın yeryüzünde olan hazır kulları vardır.” Ve hadiste ki şu kavli:
Allah yeryüzünde bizim görmediğimiz kulları vardır.”
Bu vasıf ancak melekler veya cinler ile muntabık olur. Çünkü bizim genel olarak göremediklerimiz onlardır. Onların meleklerden bit taife olduğunu tayin eden diğer, Bezzar’ın tahric etmiş olduğu İbn Abbas’tan şu lafız ile gelen bir hadiste:
“Allah yeryüzünde Hafaza meleklerinin dışında ağaçtan dahi düşen yaprağı yazan melekleri vardır. Size ıssız bir yerde ayağınız dahi tökezlese şöyle nida etsin: “Ey Allah’ın kulları bana yardım edin!”
Hafız İbn Allan şerhinde (5/151)’ de şöyle demiştir: “bu hadisin isnadı hasendir ve çok gariptir. Hadisi Bezzar tahric etmiş ve şöyle demiştir: “Allah Resulü (s.a.v)’den bu hadisi ancak bu isnat ile ve ancak bu lafız ile rivayet edilmiş olarak biliyoruz.”
Sehavi de aynı şekilde “eş-İbtihac” da hasen demiştir. Heysemi ise “ricali sikadır” demiştir.
Ben derim ki (Elbani): biraz sonra geleceği üzere hadisi Beyhaki “eş-Şuab” da mevkuf olarak rivayet etmiştir. Bu hadis –eğer sahih ise- birinci hadiste ki “Ey Allah’ın kulları” lafzından muradın “Melekler” olduğunu belirler. Müslümanların bunların arasından salih velilerden insan veya cin olarak gaybi kişiler diye tesmiye edilenleri bağdaştırması caiz değildir. Bunlar ister ölü olsun ister diri olsun fark etmez. Çünkü onlardan istiğase ve yardım talebinde bulunmak apaçık şirktir. Çünkü onlar duayı işitmezler. Şayet işitseler bile icabet edemeyip isteği doğrulayamazlar. Bu birçok ayette açıktır. Bunlardan Allah’ın şu kavli:

Onlara yalvarsanız duanızı işitmezler, işitseler bile size karşılık veremezler. Kıyamet günü de onları (Allah’a) ortak koşmanızı kabullenmezler. Hiç kimse sana, her şeyden haberdar olan Allah gibi bilgi veremez.” Fatır 14
Bu, öyle görünüyor ki İmam Ahmed, Hafız İbn Hacer’in hasen dediği İbn Abbas’tan gelen hadisi takviye ediyor. Çünkü o bununla amel etmiştir. Oğlu Abdullah “el-Mesail” (217)’de şöyle demiştir: “Babamı şöyle derken işittim: beş kere hac yaptım bunlardan ikisini binekli olarak, kalan üçünü ise yürüyerek yaptım. Ya da ikisini yürüyerek, üçünü de binekli olarak yaptım. Yürüdüğüm zamanda ki hac yolculuğumda yolumu kaybettim ve şöyle demeye başladım: “Ey Allah’ın kulları! Bize yolu gösterin! Ta ki yolumu bulana kadar bunu söylemeye devam ettim.” Ya da babamın dediği gibi dedi.

Bunu Beyhaki “eş-Şuab” (2/455/2)’de İbn Asakir (3/72/1)’ de Abdullah’tan sahih bir senet ile rivayet etmişlerdir.
Önceki yazılanlardan sonra: Zevaid de Bezzar’ın isnadına baktım. (s. 303). Bize Musa b. İshak tahdis etti. Bize Mincab b. Haris tahdis etti. Bize Hatim b. İsmail, Usame b. Zeyd’den, Eban b. Salih’den o da Mücahid’den o da İbn Abbas’tan tahdis etti. Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu dedi ve hadisi zikretti.
Ben derim ki (Elbani): bu onların dediği gibi hasen bir isnattır. Usame b. Zeyd ki kendisi el-Leysidir. Onun dışında hepsi sikadır. O ise hafızasında zayıflık olamsına rağmen müslim’in ricalindendir. Hafız “Takrib” de “Sadukun Yehimu” der. Musa b. İshak ise Ebu Bekr eş-Ensari’dir ve sikadır. Hatip “et-Tarih” (13/52-54)’de onun tercemesini iyi bir şekilde vermiştir.
Evet! Ona Cafer b. Avn muhalefet etmiştir. Şöyle demiştir: “Bize Usame b. Zeyd tahdis etti… ve İbn Abbas’tan mevkuf olarak zikretti. Bunu Beyhaki “eş-Şuab” (2/455/1)’de tahric etmiştir. Cafer b. Avn, Hatim b. İsmail’den daha sikadır. O ikisi her ne kadar Buhari ve Müslim’in ricalinden de olsalar, onlardan ilki diğerine nispeten herhangi bir şey ile cerh edilmemiştir. Nesai kendisi için “Kavi değildir” demiştir. Ondan başkası ise “kendisinde gaflet vardır” demiştir. Bunun için Hafız kendisi için şöyle der: “Kitabı sahihtir. Vehmeden bir saduktur.” Cafer hakkında ise “Saduk” demiştir. Bunun içindir ki, hadis benim yanımda muhalefet sebebi ile malüldür. En racih olanı ise onun mevkuf olmasıdır. Bu hadis ise, İbn Abbas’ın Ehli Kitap Müslümanlarından telakki etmesi ihtimalinden dolayı, kendisine kati olarak hükmen merfu diyeceğimiz hadislerden değildir. Allah en iyi bilendir.
İbn Hacer Allah ona rahmet etsin, eğer bu mevkuf tarike muttali olmuş olsaydı, illeti ona hemen açıl olurdu. Benim yaptığım gibi de onu mevkuf olması ile illetlendirirdi. Bu şekilde bu onu çokça hayrette kalmasından müstağni kılardı.
Allah en iyi bilendir.

Ey Allah’ın Kulları! Bana Yardım Edin!

Tercüme: Oğuz Önder

 

Similar Posts