Hadis İlminin Derinliği
Biraz da olsa hadis ilmi ile meşgul olan kişinin bildiği gibi bu ilmin haddizatında kolay olmamasının en büyük sebebi, değerli ve iclal sahibi Allah Resulü (s.a.v)’in hadislerinin muhafaza edilmesidir. Birçok işin muhafazasında bir sınır olmasına rağmen Allah Resulü (s.a.v)’in hadislerinin muhafazasında hiçbir hadisçi mutlak bir sınıra ulaşamamıştır. Zira hadis ilminin derinliği, birçok muhaddisi hayrete düşürmüştür. Bir okyanus ile dahi kıyaslanmayacak olan bu ilim, asırlar boyunca birçok müşkülatı sonuçlandırmış ve gerek nefsi gerek fikri çıkmaza düşenlere ışık tutmuştur. Bu ilmin değerli bir ilim olduğunun en büyük kanıtlarından biri ise tefsir, fıkıh ve hatta lügat gibi birçok ilmin esası olarak kabul edilmesi ve neredeyse tamamının bu ilme bina edilmesidir. Zira hadis ilmi olmasaydı, fakihler sahih hadislerden istinbat edemeyecek, müfessir alimler de ayetleri tefsir ederken sahih hadislerden istidlal edemeyeceklerdi.
Asrılar boyunca kabul ile telakki edilmiş olan bu ilim, kendisi ile iştigal eden birçok ilim ehlinin basiretini ve hatta ferasetini ziyadeleştirmiştir. Onlara istinbat ve istidlal melekesi kazandırmış, onları artık sonsuzluğun peşinde koşan rabbani alimler haline getirmiştir. Zira hadis ilmi, ilimlerin en şereflisi, onun ile iştigal eden kimse de alimlerin en makbulüdür. Şu kesinlikle bilinmelidir ki, hadis ilminin hamilleri, bizatihi Kur’an’ın hamilleri olan kimselerdir. Zira bu iki kaynak da ezber ve nakil yolu ile tahammül edilmiş ilimlerdir. Sika olan hadisçi bir kişiyi çok basit bir biçim de aklının, ezberinin ve ilminin inkâr edilmesi, kişiyi Sünnet’in tamamına hatta Kur’an’ın inkarına kadar götürebilir. Asırlar boyunca bu rabbani kimselerin te’lifleri ve yaptıkları ta’likatların tamamı bunu ispat eder niteliktedir. Onlar arasında dahi fıkhın en ince meselelerinde ki ihtilaflar karşısında ki çözümleri, kendilerinin ne kadar hadisçi ve ne kadar amil kimseler olduklarına bağlı idi. Öyle ki Regaib namazı meselesinde bile iki büyük hadisçi olan İbn Salah ve İzz b. Abdisselam ihtilafa düşmüş, bunun sonucunda ise hadislerden doğru istinbat eden ve hadisçi olması ile beraber istinbatın ahkamına mütevafir olan kimse hakka isabet etmiştir.
Yine, henüz buluğ çağına ermeden vefat eden çocuğun hükmü meselesinde iki büyük hadisçi olan İmam Mervezi ve İmam İbn Kuteybe ihtilafa düşmüş, hadisçi yönü ağır basan ve bu hadisler ile nasıl istinbat edileceğini bilen ilim ehli hakka isabet etmiştir. Hadis tarihi bu ve bunun gibi birçok örnek ile doludur. Muhaddis olma noktasında, tarihin sayfaların öyle insanlar yer almıştır ki, hayatları boyunca sonsuzluğu yani cennetin peşinde koşmuşlar, kendilerini cennete yakınlaştıracak olan bir hadis ile dahi amil olmak için kilometrelerce yok katetmişlerdir. Kati bir biçimde yaşanmış bir tarihi, ziyade ve noksan olmaksızın nakleden kimseler, işte bu sonsuzluğun peşinde koşan hadisçilerdir. Yahudiler de bile talmut nakilciliği belli bir kimseye kadar ulaşabilirken, Hadis ilminin mütehassisleri, hiçbir eksiltme ve ziyadeleştirme olmaksızın, direk Allah Resulü (s.a.v)’e kadar ulaştırabiliyor ve bunu kat’i bir şekilde ispat edebiliyorlardı. Tarihin birçok safhasında istinsah ilminin kapısını açan, müstensihlere belli kanunlar koyan ve tertemiz bilgilerin kirlenmeden yüzlerce yıl sonrasına ulaşmasını sağlayan kimseler, işte hadis ile iştigal eden kimselerdi.
Kendi asırlarında yaşayan ve ravi olarak addedilebilen her kimseyi, ismi, lakabı, nesebi, yaşı, doğum ve ölüm tarihi, hocalarının ve talebelerinin kim olduğu, akranlarının kim olduğunu yazarak kaydeden kimseler, işte bu sonsuzluğun peşinde koşan hadisçilerdi. Hat ilminin gelişmesinde rol oynayan, modern tarihte hangi hattın hangi asra ait olduğunun tespit edilmesinde riyaset sahibi olan, hadis el yazmalarının dünyanın birçok yerine -tekzip edilemeyecek kadar- birçok nüshası ile ulaştıran kimseler, işte bu hadisçilerdi. Kur’an’ın yedi kıraatini okuyan, kari ismini alan ve duyduğu ile amil olup nakleden kimseler yine bu hadisçilerdi. Okudukları ve naklettikleri hadisler ile batılın önüne duvar ören, bidat sahibi kimselerin köklerini kazıyan yine bu hadisçilerdi. İşte bu kimseler, ilk üç asrın ortaya koyduğu talebeler ve halefin örnek aldığı kimselerdi. Riyaseti sadece hadis ilminde gören, reisi de sadece Allah Resulü (s.a.v) olarak tayin edip, hayatlarını dinin bunun ile yücelmesine vakfedenlerdi. Ey asıllarını tecrit eden Müslüman topluluğu! Kime karşı konuştuğunuza dikkat edin!!!
Yazan: Oğuz Önder