Ramazanda Dilinizi Kötü Sözden Arındırın
Kullarına oruç ibadetini farz kılan ve onu İslam’ın rükünlerinden biri yapan Allah’a hamdolsun. O’na hamd eder ve O’nu tüm noksanlıklardan tenzih ederim. O; orucu, dilin arınması ve sözün güzelleşmesi için sebep kılmıştır. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki nebimiz Muhammed, O’nun kulu ve Rasulüdür. En iyi namaz kılan ve oruç tutan, Rabbi’ne ibadeti için kalkandır. Allah’ım! Kulun ve Rasulün, Nebimiz Muhammed’e; ailesine ve ashabına gece ve gündüz birbirini takip ettikçe sürecek salât ve selam eyle!..
Bundan sonra… Ey Allah’ın kulları!.. Allah’tan hakkıyla korkun. Yüce ve mübarek bir aya girdiniz. Bu ayda cennet kapıları açılır ve cehennem kapıları kapatılır. Allah sizlerin hayırda yarışmasına bakar. Allah’a, hayırlı amellerinizi gösterin. Mutlu kimse; Allah Teâlâ’nın rahmeti kendisine isabet eden, O’nun bağışlamasına ve rızasına erişendir. Bedbaht kimse ise; rahmet ve bağışlanma ayında, cehennemden âzâd edilme ayında Allah azze ve celle’nin rahmetinden mahrum kalandır.
Ey Müslümanlar!.. İhmâlkârın ihmâli ve vakti boşa geçirmesi, oyun ve eğlencesi arasında; gafilin gafleti ve unutkanlığı arasında uyanık ve samimi mü’min, Allah’ın kullarına bağışladığı ömür nimetlerini değerlendirmeye azimle gayret eder. Bu nimetlerin en başında gelenlerinden biri de oruç ayında tutulan oruç fırsatıdır. Dilediğini elde etmeyi ümit ederek vaktini değerlendirmeye çalışır. Böylece yaşantısı temiz olur. Dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik yapmak üzere kalktığı kıyamet gününde sonu güzel olur.
Orucun faydaları ve güzel sonuçları sayılamayacak kadar çoktur. Fakat bu mübarek farz ibadetin; azgın dilleri sakinleştirmede, düzeltip çirkin sözden ve kötü konuşmadan arındırmada belirgin bir sonucu vardır. Böylece Rasulullah (s.a.v)’in
ليس المؤمن بالطعان و لا باللعان و لا بالفاحش و لا بالبذي
“Mü’min; başkalarına çokça dil uzatan, çokça lanet eden, açık-saçık konuşan ya da kötü söz söyleyen biri değildir”[1]
buyurarak bildirdiği kâmil mü’minin sıfatı gerçekleşir.
Ey Allah’ın kulları!.. Şüphesiz, bu belirgin sonuca özen gösterilmesi gerekir. Dikkatleri ona çevirmeli ve gerçekleşmesi için en güzel şekilde gayret etmelidir ki bu akıl ve basiret sahiplerinin işidir. Dilin afetleri, zararından en çok korkulan ve sonucundan en çok sakındırılan şeylerdendir. Çünkü onunla problemler büyür ve tehlikeler kuşatır. Belalar yayılır ve hastalıklar iyice yerleşir. Çözüm bulunmaz olur ve düşmanlık doğar. Belki de, daha sonra çözüm bulma ümidi tamamen yok olur.
عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ، قَالَ: كُنْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي سَفَرٍ، فَأَصْبَحْتُ يَوْمًا قَرِيبًا مِنْهُ وَنَحْنُ نَسِيرُ، فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنِي بِعَمَلٍ يُدْخِلُنِي الجَنَّةَ وَيُبَاعِدُنِي عَنِ النَّارِ، قَالَ: «لَقَدْ سَأَلْتَنِي عَنْ عَظِيمٍ، وَإِنَّهُ لَيَسِيرٌ عَلَى مَنْ يَسَّرَهُ اللَّهُ عَلَيْهِ، تَعْبُدُ اللَّهَ وَلَا تُشْرِكْ بِهِ شَيْئًا، وَتُقِيمُ الصَّلَاةَ، وَتُؤْتِي الزَّكَاةَ، وَتَصُومُ رَمَضَانَ، وَتَحُجُّ البَيْتَ» ثُمَّ قَالَ: ” أَلَا أَدُلُّكَ عَلَى أَبْوَابِ الخَيْرِ: الصَّوْمُ جُنَّةٌ، وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الخَطِيئَةَ كَمَا يُطْفِئُ المَاءُ النَّارَ، وَصَلَاةُ الرَّجُلِ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ ” قَالَ: ثُمَّ تَلَا {تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ المَضَاجِعِ} [السجدة: 16]، حَتَّى بَلَغَ {يَعْمَلُونَ} [السجدة: 17] ثُمَّ قَالَ: «أَلَا أُخْبِرُكَ بِرَأْسِ الأَمْرِ كُلِّهِ وَعَمُودِهِ، وَذِرْوَةِ سَنَامِهِ»؟ قُلْتُ: بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: «رَأْسُ الأَمْرِ الإِسْلَامُ، وَعَمُودُهُ الصَّلَاةُ، وَذِرْوَةُ سَنَامِهِ الجِهَادُ» ثُمَّ قَالَ: «أَلَا أُخْبِرُكَ بِمَلَاكِ ذَلِكَ كُلِّهِ»؟ قُلْتُ: بَلَى يَا نَبِيَّ اللَّهِ، فَأَخَذَ بِلِسَانِهِ قَالَ: «كُفَّ عَلَيْكَ هَذَا»، فَقُلْتُ: يَا نَبِيَّ اللَّهِ، وَإِنَّا لَمُؤَاخَذُونَ بِمَا نَتَكَلَّمُ بِهِ؟ فَقَالَ: «ثَكِلَتْكَ أُمُّكَ يَا مُعَاذُ، وَهَلْ يَكُبُّ النَّاسَ فِي النَّارِ عَلَى وُجُوهِهِمْ أَوْ عَلَى مَنَاخِرِهِمْ إِلَّا حَصَائِدُ أَلْسِنَتِهِمْ
Ey Allah’ın kulları!. Muâz b. Cebel (r.a)’in şaşkın bir şekilde “Bizler konuştuklarımızdan da hesaba mı çekilecek miyiz?” diye sorduğunda Rasulullah (s.a.v)’in ona verdiği cevap bunu açıklamak için yeterlidir. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur: “Annen seni yitirsin ey Muâz! İnsanları cehenneme yüzleri üzerine, dilleriyle kazandıklarından başkası mı atar?”[2]
Bu nedenle, oruç tutan Müslümanın Yüce Rabbi’nin rızasını dilemesi ve Rasulullah (s.a.v)’in diliyle bildirdiği vaadi kazanmayı ümit etmesi gerekir. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:
مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
“Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”[3]
Oruçlu olan Müslüman sürekli şunu hatırlamalıdır:
سباب المسلم فسوق
“Müslümana sövmek fasıklıktır.”[4]
Bu; Rasulullah (s.a.v)’den sahih olarak rivayet edilmiştir. Fasıklıktan kasıt, Allah’ın emirlerine karşı gelmek ve sınırlarını aşmaktır. Kişi bu şekilde başkalarına dil uzatarak, lanet ederek, açık-saçık ve kötü söz söyleyerek imanını eksiltmiş ve kendine zulmetmiştir. Allah’ın mübarek kıldığı ve
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ
“Mü’minler ancak kardeştirler”[5]
buyurarak mü’minleri kendisiyle nitelendirdiği, temizliğini bozmak ve bağlarını gevşetmek isteyeni şiddetle kınadığı kardeşlik hukukuna nankörlük etmiş ve yine kendine zulmetmiştir.
Ayrıca şunu da hatırlamalıdır: Dili, oruçlu iken bu kötülüğün pisliğiyle kirletmek daha kötü ve daha çirkindir, haramlığı daha kuvvetlidir. Bu nedenle, ondan sakındırmak üzere nebevi direktif gelmiştir. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur:
عن أبى الزناد عن الأعرج عنه مرفوعا مختصرا بلفظ: ” الصيام جنة , فإذا كان أحدكم صائماً فلا يرفث , ولا يجهل , فإن امرؤ قاتله أو شاتمه فليقل , إنى صائم , إنى صائم
“Oruç kalkandır. Sizden birinizin oruçlu olduğu gün olunca, kötü söz söylemesin ve bağırıp çağırmasın. Şayet biri ona söver ya da onunla kavga ederse “Ben oruçluyum, ben oruçluyum!” desin.” [6]
Burada istenen; Müslümanın, kötülüğün başkaldırısını yerinde bastırmak için kendine oruçlu olduğunu hatırlatması ve aynı şekilde kardeşine de bunu hatırlatmasıdır. Belki ona da Rabbi’nin rahmeti isabet eder de yapmak istediği kötülüğü terk eder ve ortaya koyduğu düşmanlıktan vazgeçer.
Ey Allah’ın kulları!.. Bu yüce nebevi açıklamada; nefsi, kötülüğe aynı şekilde karşılık vermekten alıkoyarak zaptetmenin gereği ortaya konmuştur. Dili; cahillik çukuruna düşmekten, sövgüden, kin ve düşmanlık doğuran husumetten, iki kişinin arasını bozmaktan alıkoymanın gereği ortaya konmuştur. Bu açıklamada ayrıca, oruç ibadetinin bu çabayı alışkanlık haline getirmek ve bu arınma metodunu geçerli ölçü kabul etmek için büyük bir fırsat olduğu bildirilmiştir. Oruçlu Müslüman bu ayın gündüzlerinde ve gecelerinde bu ölçüyü uygular ve şiddetle değil şefkatle, Müslüman kardeşlerini de bunu uygulamaya teşvik eder. Böylece bu, onlar için gelecek günlere yönelik bir azık ve hazırlık olur. Orucun, takvâyı gerçekleştirerek hedefine ulaştığının da açık bir göstergesi olur.
Kovulmuş şeytandan, Allah’a sığınırım:
يا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
اَيَّاماً مَعْدُودَاتٍ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَريضاً اَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَ وَعَلَى الَّذينَ يُطيقُونَهُ فِدْيَةٌ طَعَامُ مِسْكينٍ فَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْراً فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ وَاَنْ تَصُومُوا خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç, sizin üzerinize de farz kılındı. Umulur ki takva sahiplerinden olursunuz. Oruç size sayılı günler olarak yazıldı. Sizden herkim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar. İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere fidye gerekir. Fidye, bir fakir doyumu miktardır. Bunun dışında kim gönüllü bir hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer gerçekleri anlıyorsanız, her güçlüğe rağmen oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”[7]
Allah, beni ve sizleri Kur’an’ın hidayeti ve Nebisini (s.a.v) sünneti ile faydalandırsın. Bu sözümü söyler ve Yüce Allah’tan kendim için, sizin için ve tüm Müslümanlar için her türlü günahtan bağışlanma dilerim. Siz de O’ndan bağışlanma dileyin. Çünkü O; çokça bağışlayandır, çokça merhamet edendir.
Salihlerin dostu Allah’a hamdolsun. O’nu her türlü noksanlıktan tenzih eder ve O’na hamd ederim. O, takvâ sahibi kullarını sever. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. Ve şehadet ederim ki nebimiz Muhammed, O’nun kulu ve Rasulüdür. Allah’ım!.. Kulun ve Rasulün, nebimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm ashabına, tâbiîne ve iyilikle onlara uyanlara din gününe kadar salât ve selam eyle!..
Bundan sonra.. Ey Allah’ın kulları! Bu mübarek ayda Allah’ın emrettiği ve Rasulullah (s.a.v)’in açıkladığı şekilde oruç tutmak, akıllara ve kalplere güçlü şekilde tesir eden bir mesaj konumundadır. Bu mesajı; Allah Teâlâ’ya kusursuz boyun eğmenin, O’nun emir ve yasaklarına tam anlamıyla uymanın ve Allah sevgisini bütün sevgilerin üzerinde görmenin apaçık delili olarak bütün dünyaya sunmak İslam ümmetinin hakkı ve görevidir. Bu mesaj ayrıca; nefsin arınmasının ve bu şekilde mükemmellik basamaklarında yükselmesinin, ilişkileri güçlendirerek kardeşlik bağlarını sağlamlaştırmanın, ümmet mensupları arasında şefkat ve merhamet duygularının yayılmasının da göstergesi olarak sunulmalıdır.
Ey Allah’ın kulları!.. Allah’tan hakkıyla korkun!.. Bu mesajı korumak ve ufuklara etkili bir şekilde ulaştırmak için ne gerekiyorsa yapın. Umulur ki Allah onunla kullarından dilediğine hidayet eder.
Sonra; takvâ sahiplerinin önderi, nebilerin sonuncusu ve alemlere rahmet olarak gönderilen Nebimize salât ve selam da bulunun. Şüphesiz sizler Allah’ın Kitabı’nda bununla emrolundunuz. Allah subhânehu şöyle buyurur:
اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيّ يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْليماً
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri peygambere salât ederler. Ey mü’minler! Siz de ona salât ve selam edin!”
سبحانك اللهم وبحمدك أشهد أن لا إله إلا أنت أستغفرك وأتوب إليك
Ramazanda Dilinizi Kötü Sözden Arındırın
Şeyh Usame b. Abdullah Khayyat
10/09/1423 Hicri
Tahric
Ebu Yasir el-Yarbuzi es-Selefi / Cihan Elmas
7 ramadan 1440 Hicri
Uludağ İslami Eğitim ve Araştırma Derneği / ULUDER
[1] Musned 1/404,405 – İbn Ebi Şeybe /Kitabu’l İman n.80 – Buhari / Edebu’l Mufred 332 – Tirmizi 1/357 , Hakim 1/12 – Hilyetu’l Evliya 4 /235
Elbani Silsiletu’s Sahiha 1 / 571 de yukarıda tahric edilen eserlerde rivayetin farklı tariklerini ve bazı tariklerinin zayıflık sebeblerini zikrettikten sonra “Sahih” hükmünü vermiştir.
[2] Tirmizi 2616 – Elbani “ Sahih” demiştir.
[3] Buhari 2014 – Muslim 760 –
[4] Muslim 28 – Buhari 48 -6044,7076, İbn Hibban 5939- Musned 3647 , Musned-u Ebu Avane 65 ,Nesei 4105,Tirmizi 635, İbn Maca 69,Sunenu’l Kubra Nesei 3568, Musnedi-u Humeyd 104
[5] Hucurat 10
[6]Muslim 3/157 – Ahmed 2/ 257 – Muvatta 1/310 ,57 – Ebu Davud 2363 , Ahmed 2/465
[7] Bakara 183 -184