Şeyh Elbani kendi hayatından bahsedildiği bir vakitte şöyle demiştir: “Eğer vakit yönünden rahat olsaydım, çoğunuzun duyamayacağı kıssalar anlatırdım.” (eş-Şeybani “Elbani’nin hayatı)
Asıl ismi Muhammed Nasirud-Din b. El-Hac Nuh Necati el-Elbanidir. Arnavutluk adı ile bildiğimiz Elbaniya diye literatürlere geçmiş olan ülkenin İşkodra şehrinde 1914 senesinde doğmuştur. Daha sonrasında çıkan karışıklıklardan dolayı babası Şam’a hicret etmiştir.
Şeyh Elbani Şam günlerinde iken Dımeşkte henüz ilkokul sayılan “إسعاف الخيرية” okulunda okumuştur. Ancak babasının bu türlü okullara iyi bakmaması neticesinde kendisini okuldan almış ve dini bir eğitim müfredatına dâhil etmiştir. İlk önce Kuran sonra tecvid, sarf ve nahiv ilimlerini öğrendikten sonra kendi mezhebi olan Hanifiliği de öğretmeyi zorunlu kılmıştır.
Şeyh bu öğrenimi tamamladıktan sonra babasının arkadaşları sayılan Suriye’nin ileri gelen hocalarından icazet almıştır. Said el-Burhani de “Meraki-l Felah” (Hanefi fıkıh kitabı)’nı okumuştur. Daha sonra kendisinde bazı belağat ve hadis kitapları da okumuştur. Daha sonra Muhammed Rağıb et-Tabbah’dan hadis alanında icazet almıştır. Kendisi Halep’te zamanının en önde gelen hocası idi. Kendisi Muhammed el-Mübarek aracılığı ile et-Tabbah’a götürülmüş ve kendisine onun gayreti ve hadis ilminde ki gayreti söylenmiştir.
Hadis İlmine Yönelmesi
Kendisi Muhammed Reşid Rıza’ya ait olan “Mecelletu-l Menar” aldı dergi mahiyeti ile basılmış risaleleri okuyarak hadis ilmine yönelmiş ve sevmiştir. O vakitlerde ise yaşı henüz yirmi civarlarıdır. Hatta kendisinin Reşid Rıza’nın eserleri hakkında konuşurken, Muhammed Meczub şöyle dediğini aktarmıştır:
“Onun kitaplarına ilk olarak romanlarını okuma ile başladım. Daha sonra Arsen Lüpen, Antera ve Kral Seyfeddin’in hikâyelerini okumakla başladım. Sonrasında ise, tarihi okumalar ile devam ettim.”
“Bir gün kitap satıcılarının birisinde onun basılmış cilt halinde ki dergilerinden birini gördüm. Kitabı açtım ve içinde Reşit Rıza’nın üzerinde el yazılarının bulunduğu Gazali’nin “el-İhya” kitabını gördüm. Öyle ki Reşit Rıza orada o kitabın güzelliğine işaret ediyordu. O vakittir ki benim ilk defa ilmi eleştiriye girdiğim gündür. Bu ise beni o cüzü okumaya sevk etti. Daha sonrasında Hafız el-İraki’nin “el-İhya” üzerinde yaptığı çalışma hakkında bilgi edinmek istedim. Ancak kitabı kiralayabildim çünkü onu alacak param yoktu. Daha sonra kitabı okumaya başladım. Öyle ki içerisinde gördüğüm dakik tahriç beni benden aldı götürdü. Sonrasında kitabın nüshasını buldum. Öyle ki çabaladım ve sonucunda bana malumatları tesbit için bana yardımcı olan doğru bir yol ikame oldu.”
Şeyh Muhammed Meczub şöyle dedi: “Ben o nüshadan onun yanında üç cilt halinde dört cüz olarak gördüm. Sahife sayısı iki farklı hat halinde iki bin civarı idi. İlk hat, normal idi. İkinci hat ise dakik bir hat idi. İkincisinin üzerine ise kendisinin istidrak ve tefsir olmak üzere haşiye attığını gördüm.”
Şeyh Elbani kendisi için şöyle der: “Allah’ın benim üzerimde ki nimetleri o kadar çoktur ki saymaya kalksam bitmez. Herhalde bunlardan en önemlilerinden biri babamın Şam diyarına hicret etmesi, diğeri de saatleri tamir ederken çektiği eziyetleri anlatmasıdır.”
Kendisine saat tamirini nasıl öğrendiği sorulunca şöyle demiştir: “Saat tamiri işinde öyle bir incelik vardır ki benim sünneti öğrenmem ile arasında bir mani yoktur. İkisi de dakik ilimlerdir. Ben Salı ve Cuma günleri hariç bütün günlerimi o işe ayırırdım. Günde ise üç saat çalışırdım. Bu ise benim ve ailemin iaşesini kazanmam için yeterli bir vakitti.”
İlk olarak istinsah edip üzerine talikler attığı kitap ise daha önce ismi geçtiği üzere İraki’nin tahric ettiği adlı kitaptır.
المغني عن حمل الأسفار في الأسفار في تخريج ما في الأحياء من الأخبار
Babası İle Arası
Şeyh Elbanin babası Hanefi ulemasından taasupçu olan birisiydi. Kendisi ile birçok kez ters düşmüş ve babası ile arası açılmıştır. Çünkü babası sürekli olarak ona “ya bu menheci terk edersin, ya da evlatlığımı” diyerek kızan birisiydi. Ancak Şeyh Elbani “Tahziru-s Sacid Min İttihaz-il Kuburi Mesacid” adlı eserini telif ettikten sonra babası o kitaba muttali olmuş ve okumuştur. Sonrasında ise oğluna kitabı beğendiğini ve kendisinin ilim sahibi biri olduğunu söylese de Hanefi mezhebine dönmesi için ısrar etmiştir.
Şeyh Elbani’nin İhya Ettiği Sünnetler
Allah kendisine rahmet etsin! Kendi yaşadığı çağda ve hatta günümüze kadar gelen ihya edilmiş sünnetler vardır. Bunların başlıca olanı kadınların hicabı ile ilgili olan kısımdır.
- Kadınların örtüsünün istisna hali hariç bütün bedeni kapatması:
- Giydiği elbisenin süs mahiyeti taşımaması
- Dar olmayacak şekilde bol olması
- Kokulu ve parfümlü elbise olmaması
- Erkeklerin elbisesine benzememesi
- Kâfir kadınların giydiklerine benzememesi
- Şöhret elbisesi olmaması
Keza ramazan aylarında yapılan bidatları def ederek ihya ettiği sünnetler:
- Cemaat ile teravihin kılınmasının meşruiyeti
- Kadınların cemaat olmasının meşruiyeti
- Teravih namazının rekât sayısı
- Teravih namazının nasıl kılınacağı
- İtikâfın meşruluğu, şartları caiz olanı ve olmayanı
Şeyh Elbani Hakkındaki Bazı Şüphelerin Def Edilmesi
- Şüphe: Elbani Afgan mücahitlere yardım edilmemesi gerektiğini söylemiştir?
Cevabı:
فالأمر كما قيل قديما ” وما آفة الأخبار إلا رواتها ” وإنه مما يأسف له كل مسلم أن يسيطر عَلى كثير من “الم!سلمين اليوم مخالفة الإسلام في كثير من أحكامه الكريمة ومنها عدم احتياطهم في نقل الأخبار وروايتها، وكما يقتضيه قول رسول الله ب! ” كفى بالمرء كذبا أًن يحدث بكل ما سمع ” على الرغم “إذا جاءكم فاسق . . .”وهذا الحديث الصحيح نجد كثيرا مًن الناس يتابع بعضهم بعضا فًي نقل الأخبار دون تثبت أو ترو وٍلا يسعني تجاه هذا الخبر إلا أن أردد ماتعلمناه من علمائنا السابقين : ” سبحاتك هذا بهتان عظيم “والمقصود أن هذه الأية ف ىِ زماننا هذا تنطبق تمام الانطباق على إخواننا المجاهدين الأفغان لأنهم أخرجوا من ديارهم ظلما وبغعا . وإنه لمما يؤسف له أن المسلمين جميعا في كل بلادهم قد شغلوا بما فيهم من المصاثب والبلايا عن المجاهدين الأفغانيين ، فلا أقل من أن يساعدوهم بمدهم بالأموال التي تساعدهم على مقاومة أعداثهم إلى أن يأذن الله عز وجل بنصرهم عليهم ، لذلك فالذي بلغني من الخبر فإنما هو محض كذب وافتراء . . وأسال الله تبارك وتعالى أن يهدي المسلمين جميعا ليتمسكوا بدينهم في كل ماجاءهم به كتاب ربهم وهدي نبيهم.
- Şüphe: Elbani Hadis Âlimidir Fakih değildir?
Cevabı: herkesin bilmesi gerekir ki herkesin kabul etmiş olduğu bir hadisçi ve o alanda mütemekkin olan birinin aslen fakih olmama ihtimali yoktur. Şeyh Elbani bunu birçok kitabında koyduğu başlıklar ile göstemiştir. Özellikle “Temamu-l Minne”, “Et-Talikatu-r Radıyye” “Es-Semeru-l Mustetab” kitaplarında açıkça tasrih etmiştir.
- Şüphe: Arapçası iyi değildi.
Birincisi kendisi Arap değildir. İkincisi ise, El-Azami bunu “Elbani ve Şuzuzatları” adlı kitabında beyan etmiştir?
Cevabı: Birçoğu bu konu hakkında konuşmuş ve ortalık safsata dolmuştur. Örnek olarak Azami o kitabında Elbani’nin özellikle Arapçada ve hadis ilminde cahil olduğuna on yedi delil vermiştir.
Talebesi şöyle der: “Biz ise bu şekilde konuşanları münazaraya davet ediyoruz. Görelim bakalım lügat bakımından Elbani mi zayıf yoksa onlar mı?”
Onun talebesi olan Muhammed Şakra’nın önünde birisi Elbani için Arapçası iyi değil dedi. Bunun üzerine Şakra şöyle dedi: “Onun yazdığı mukaddimelerden birini al oku ve aynısı gibi yaz. Sonra getir karşılaştıralım dedi. Adam bunun üzerine susup gitti.”
Onun Arap olmamasına gelince biz deriz ki: “İbn Faris, Zeccaci, el-Müberrid, Buhari, Tirmizi, Zemahşeri, Sibeveyh ve birçoğu sanki Arap mıydı?”
Şeyh Elbani Mürcie Mi? Vad Ve Vaid Meselesi
İbn kayyım Allah’ın vaidinden dönmeyeceğini söylemiştir. Yani Allah’ın günahkârlara vadetmiş olduğu ebedi cehennemi hiçbir istisna olmaksızın geçerli saymıştır. Şeyhi İbn Teymiyye ise kendisine muhalefet ederek Allah’ın aslen vaidinden dönmeyeceğini ancak şirki affetmeyeceğini söylediğini zikretmiştir. O yüzden günahkârların ebedi cehennemde kalmasını engelleyen sebepler olduğunu söylemiştir. Bunlar, Şefaat, makbul tövbe, Allah’ın rahmeti ve mağfireti, günaha kefaret olan musibetler gibidir. Şeyh Elbani ise şöyle devam eder: “İbn Kayyım’ın şartsız ve kayıtsız bir şekilde vaidin ebedi olduğunu söylemesi ve bunu ehlisünnete azvetmesi hatadır. Bu hatası ise kendisinde kat’i sahih nasları tevil etme hatasını doğurmuştur. Kendisi de hissetmeden hata da vaki olmuştur.”
Şeyh Elbani’ye bu ve bunun gibi birkaç mesele hakkında ki görüşlerinden dolayı tekfirci guruplar Mürcie demişlerdir. Hâlbuki bu beyhude bir töhmettir.
Şeyh Elbani’nin Mürcie Olduğuna Dair Gelen İthamların Sebepleri:
- Kendisi bazı ses kayıtlarında İmanın tasdik ve ikrar olduğunu ve amellerin imanın kemalinin şartı olduğunu söylemesi
- Kişinin tekfir edilmesini ancak itikadi bir sebepten dolayı görmesi
- Namazı terk eden kimseyi tekfir etmemesi
Bu İthamlara Cevap
Birincisi: Şeyh Elbani ilim ehli olan biri ve ehlisünnet olduğu sabit olan biridir. Buna rağmen hiç kimse hatadan masum değildir.
İkincisi: Şeyh Elbani ircadan beridir. Bunun delilleri ise: şayet imanın mücerret olarak tasdik ve ikrardan olduğunu söylemekse, İmam Tahavi de akide kitabında imanın sadece dil ile ikrar ve azalar ile amel olduğunu söylemiştir. Tahavi’nin bu sözü üzere Şeyh Elbani şöyle bir not düşmüştür: “ Bu selefin itikadına ters olan Hanefi ve Maturidi akidesinin mezhebidir. Öyle ki kendileri İmam Şafi, Ahmed, Evzai bunun dışında ki büyük âlimlere muhalefet etmişlerdir. Onlar ise şunu ziyade etmişlerdir. İman kalp ile tasdik dil ile ikrar azalar ile ameldir.”
Üçüncüsü: Şeyh Elbani “Zebbu-l Ahmed” adlı kitabında Maturidi ve Hanefiler için şöyle der:
عبد القدوس الهاشمي أن الرجل حنفي المذهب،ماتريدي المعتقد،ومن المعلوم أنهم لا يقولون بما جاء الكتاب والسنة وآثار الصحابة،من التصريح بأن الإيمان يزيد وينقص، وأن الأعمال من الإيمان،وعليه جماهير العلماء سلفاً وخلفاً، ما عدا الحنفية، فإنهم لا يزالون يصرون على المخالفة،بل إنهم ليصرحون بإنكار ذلك عليهم
Dördüncüsü: Şeyh Elbani’ye bu töhmetler ulaştığı vakit kendisi şöyle demiştir: “Ben bu mesele hakkında 20 seneye aşkın bir süre önce selefin itikadı ve ehlisünnet itikadı hakkında yazacağımı yazdım. Bunlar da imani meseleler ile alakalıydı. Sonra bazı cahiller ve yeni yetmeler geliyor bizi irca ile itham ediyorlar. Onları Allah’a şikâyet ediyorum.”
Şeyh Elbani Hakkında Alimlerin Sözleri
- Muhibbuddin el-Hatib
“Sünneti ihya için hayatını adamış kardeşlerimizden biri de, gaybi kardeşimiz Muhammed Nasır el-Elbani’dir.”
- AbdulAziz b. Baz
Kendisine Allame diyerek, hadis alanında verdiği hükümler ile hüccet olduğunu söylemiştir.
- Muhammed b. Salih el-Useymin
“ Her hâlükârda Elbani, ilimli, ıttılası geniş ve fehmi kuvvetli olan biridir.”
- Abdurrahman AbdulHalik
Kendisini uzun bir mukaddimede övmüştür.
- Şeyh Mukbil b. Hadi
“Her kim Şeyh’e muhalefet edip akidesinin sorunlu olduğunu söylerse, ancak hasedinden muhalefet etmiş olur.”
Şaban 1969 senesinde Prof Dr. Tayyib Okiç Şeyh Elbani’ye şöyle bir mektup yazmıştır:
يقول فيها : ” حضرة صاحب الفضيلة العلامة البحاثة سماحة الأستاذ السيد أبي عبدالرحمن محمد ناصر الدين الألباني المحترم! . حفطه الله من كل مكروه ونفعنا بعلومه . سيدي وأستاذي المحترم . . أهنئكم بنجاحكم العظيم هذا في ميدان العلم ، كثر الله أمثالكم في العالم الإسلامي . والواقع أني أود أن أظفر على مؤلفاتكم القيمة كافة ، فمن فضلكم أن تأمروا ناشريكم أن يرسلوها على عنواني ولكم الشكر سلفا “
Aynı şekilde kendisine Vehbi yavuz da kendisi Uludağ üniversitesinde fıkıh öğretmeni iken Şeyh Elbani’nin namaz kitabı hakkında kendisine övgü içerikli bir mektup yazmıştır.
Vasiyeti
Eşime, evlatlarıma arkadaşlarıma ve beni sevenlere; kendilerine vefat haberim ulaşınca benim için rahmet ve mağfiret dilesinler. Yüksek sesle ağlayıp feryat etmesinler. Defnimde acele etsinler! Defnimi arkadaşlarımdan ve yakınlarımdan ancak hızlıca yardımcı olacaklara haber versinler. Beni ise komşum ve yakın arkadaşım İzzet Hıdır Ebu Abdullah yıkasın! Kendisine yardımcı olmak amacı ile birisini yanına seçebilir.
Beni en yakın mekâna defnedin! Öyle ki cenazemin arabaya konulup götürüleceği kadar uzak olmasın. Çökmeyeceğini düşündüğünüz eski bir kabristana defnedin! Çocuklarımdan belde dışında olanlara ancak beni defnettikten sonra haber verin! (onlara erken haber edipte telaşlandırmayın!) öyle ki ortalık karışır da beni defnetmekte geç kalırsınız.
Allah’tan ona, yaptığım bütün günahları bağışlanmış olarak kavuşmayı ümit ederim.
Kütüphanemin tamamını, gerek matbu olsun gerek mahtut olarak benim hattım veya benim hattım dışında olsun; hepsini Medine Üniversitesi Kütüphanesine bağışlıyorum. Çünkü benim orada öğretmen olduğum zamanlarda, Kitap ve Sünnete ve selefin menhecine davette çok güzel anılarım vardır.
Allah’tan okuyanlara ve talebelere, aynı sahibine fayda verdiği gibi fayda vermesini dilerim. Onların ihlası ve daveti ile bana fayda vermesini dilerim.
“Rabbim! Bana ve anne babama lütfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle, pişmanlıkla dönüp senin kapına başvurmaktayım ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!” (Ahkâf 15)
27 Cumadiye-l Ula 1410
2 Ekim 1999
Hazırlayan: Oğuz Önder