Zayıf Hadis İle Amel Edilir Mi? Sorusuna alimlerden bazılarının cevapları
Bu küçük makale imam Nevevi (rhm)’nin Kırk Hadis isimli eserine şerh yapan Muhammed b. Nazım b. Sultan’ın aittir.
Ta’lik
Cihan Elmas
31.10.2022
İmam Nevevi (rhm)[1] kendisine ait olan “Kırk Hadis” isimli eserine küçük bir mukaddimede bulunmuştur. Bu mukaddimede eseri neden te’lif ettiğini, bu eseri te’lif etmeye kendisini sevk eden hadisleri ve bu hadislerin bir kısmının da zayıf olduğunu ve kendisinin de bunu bildiğini ancak buna rağmen zayıf hadisle amel etmenin meşru olduğunu beyan eder. Devamında da “Fadailu’l A’mel” hususunda zayıf hadisle amel etmenin caiz olduğunu ilim ehli ittifakla kabul etmiştir” der.
Allah kendisine merhamet etsin ! Bu söz ile çok büyük bir şey iddia etmiş ve hatta gerek mutekaddimun gerek muteahhirun ve nukkattan olan muhaddisleri, bu iddiası ile ya yok saymış yahut da sözlerine itibar etmemiştir yahut da bu konudaki farklı görüşleri bilmemektedir (ancak bu muhaldir). Biraz sonra göreceğiniz üzere İmam Nevevi’nin bahsettiği gibi bir ittifak mevzu bahis değildir. Hatta neredeyse İmam Nevevi’nin savunduğu bu düşüncenin aksininde ittifak vardır. Bununla ulemanın muhaddis ve muhakkiklerini kastetmekteyiz.
İmam Nevevi (rhm)’nin bu sözüne muhtasar bir cevap veren şarih Nazım b. Sultan belli ki bu cevabı ile İmam Nevevi (rhm)’ye kamil bir cevap vermeyi murad etmemiş, sadece iddia ettiği gibi bir ittifakın mevzu bahis olmadığını ortaya koymuştur. Çünkü Nazım b. Sultan’ın cevabı çok muhtasardır.
Bizler de bu muhtasar mülahazayı mustakillen ele alarak mülahazada zikri geçen alimler ve eserler hakkında çok küçük bilgilendirmeler ekledik.
Gayemiz zayıf hadislerin ne akaid de ne de fadail de isti’mal edilmemesi ve istidlalde bulunulmaması gerektiğini öğretmeye vesile olmaktır. Ümmet üzerinde menfi neticelere sebep olan bu hadislerden uzak durulması gerektiğini anlatmaya vesile olmaktır.
Allah her ikisinden de razı olsun.
Ebu Yasir Cihan Elmas
31.10.2022 / BURSA
Kırk Hadis Şarihlerinden Muhammed b. Nazım b. Sultan’ın[2] Müellifin İddiasına Cevabı
İmam Nevevi hazırladığı 40 hadisin mukaddimesinde ifade ettiği “İlim adamları Fadailu’l A’mel[3] hususunda zayıf hadis ile amel etmenin caiz olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir” şeklindeki sözü, tartışılır bir iddiadır. Çünkü ilim adamları arasında hem ahkam hususunda hem de fadaile dair hususlarda zayıf hadis ile amel etmeyi uygun görmeyenler vardır.
Muhammed Cemaluddin el-Kasimi der ki: “Bilinmeli ki zayıf hadis hususundaki görüşler üç türlüdür.
- Görüşe göre ne ahkam ile ilgili hususlarda ne de fadaile dair meselelerde zayıf hadis ile amel edilmez. Bu görüşü İbni Seyyidu’n-Nas[4] Uyunu’l Eser[5] isimli eserinde Yahya b. Main’den[6] nakletmiş, Fethu’l Mugis’de de bunu Ebu Bekir İbni Arabi[7]‘ye nispet etmiştir. Buhari[8] ve Müslim[9]‘in bu husustaki kanaatlerinden açıkça anlaşılan da budur.
Ayrıca bu hususa Buhari’nin Sahih kitabına almak için hadislerde öngördüğü şartlar, İmam Müslim’in önceden belirtmiş olduğumuz gibi zayıf raviler hakkındaki ağır sözleri, her ikisinin de sahihlerinde bu tür bir hadisi zikretmemiş olmaları da delil teşkil etmektedir.
İbni Hazm’ın[10] (rhm) görüşü de budur. Çünkü o el-Milel ve-n Nihal[11] adlı eserinde şöyle demektedir:
“Doğu ve batı ilim adamlarının, yahut büyük kalabalıkların büyük kalabalıklardan veya güvenilir ravilerin güvenilir kimselerden Nebi (s.a.v)’ye kadar bu şekli ile ulaşmakla birlikte, rivayet yolunda yalan söylemekle yahut gafletle yahut durumu bilinmemekle (meçhul) tenkid edilmiş bir kişi varsa, Müslümanlar her ne kadar bu hadisi kabul etmiş olsalar da, bize göre onu tasdik etmek de, böyle bir hadise göre görüş belirtmek de, böyle bir hadisi herhangi bir şekilde delil olarak kabul etmek de helal değildir.”
(Nazım b. Sultan devamla ) Bu ilim adamlarının kabul ettiği görüş kanaatimce tercihe değer olan görüştür. Doğrusunu da en iyi bilen ise Yüce Allah’tır. Büyük ilim adamı Şeyh el-Elbani[12] der ki:
“Bunun böyle oluşunun sebebi şudur: Zayıf hadis bildiğim kadarıyla ilim adamları arasında görüş ayrılığı söz konusu olmaksızın ağır basmayan bir zan ifade eder. Böyle olduğuna göre gereğince amelin caiz olduğu nasıl söylenebilir. Halbuki Yüce Allah Kitabı Kerimin de birden çok ayet-i kerimede bu tür zannı yermiş bulunmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır
وَاِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْن۪ي مِنَ الْحَقِّ شَيْـًٔاۚ
“Şüphesiz zan hak namına hiçbir şey ifade etmez” (Necm 28)
اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ
“Onlar ancak zanna uymaktadırlar” (En’am 116)
Rasulullah (s.a.v) de şöyle buyurmuştur
إيَّاكم والظنَّ، فإن الظنَّ أكذبُ الحديث
“Zandan sakınınız çünkü sözün en yalan olanı zandır.” (Muslim 2563)
Şunu da bil ki tercih ettiğim bu görüşe muhalefet edenlerin ileri sürebilecekleri kitap ve sünnetten herhangi bir delilleri yoktur”
Şeyhülislam ibn-i Teymiyye[13] (rhm) şöyle söyler: Ahmed ibn-i Hanbel[14] de ve imamlardan onun benzeri olanlar da şeriatte bu tür hadislere güvenmezlerdi. Ahmet’ten onun sahih de olmayan, hasen derecesine de ulaşmayan zayıf hadisi delil göstermiş olduğunu nakleden kimseler onun hakkında yanlış yapmaktadırlar.
İmam Ahmed, Abdurrahman bin Mehdi[15] ve Abdullah ibn Mübarek’ten[16] nakledilen “Biz helal ve haram hususunda rivayet ettik mi işi sıkı tutarız fakat fadail ve benzeri hususlara dair rivayet ettik mi nispeten gevşek tutarız” şeklinde söyledikleri, nakledilen söze gelince; Ahmet Muhammed Şakir[17] (rhm) bu ifade ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
“Tercih ettiğim kanaate göre onlar bu sözleri ile şunu kast etmektedirler : Burada işi nispeten gevşek tutmaktan kasıt sahih derecesine ulaşmayan hasen hadisi alıp kabul etmek demektir. Çünkü sahih ile hasan arasındaki farkı belirtmek için kullanılan istılah, onların çağlarında henüz tam oturmuş ve açıklık kazanmış bir terim değildi. Aksine mutekaddimun alimlerinin büyük çoğunluğu hadisi ya sahih ya da zayıf olmakla nitelendirirdi. Başka bir vasıf kullanmazlardı.”
Şeyh El-Elbani de aynı şekilde bu ifadeleri ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
“Onların sözü geçen ‘İşi nisbeten gevşek tuttuklarına’ dair açıklamaları adetleri olduğu üzere rivayetleri senetleri ile birlikte nakletmeleri şeklinde anlaşılmalıdır. Çünkü bu senetler vasıtasıyla hadislerin zayıf olduğu bilinebilmektedir. Dolayısıyla senedin zikredilmesi hadisin bunu açıkça ifade etmeye ihtiyaç bırakmamaktaydı. Halefin izlediği yol olan senetleri zikretmeksizin rivayet edip yine halefin çoğunluğunun yaptığı gibi bunların zayıflıklarını açıklamadan bırakmak şeklindeki rivayetlere gelince hiç şüphesiz onlar böyle bir şeyi yapmayacak kadar Allah’tan korkan kimselerdi ve bunu yapmayacak kadar büyük ilim adamlarıydılar. Yine de doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.”
Diğer taraftan gerek teşvik gerekse de korkutma ile ilgili
Zayıf Hadisleri Rivayet Etmenin Olumsuz Bir Takım Etkileri Vardır
bunların bazısını şöyle sıralayabiliriz.
- Bu tür rivayetler ameller arasında bir karşılaştırma yapmak hususunda ayrılıklara götürürler. Bu tür rivayetlerden kimisi zikre kendisini vermeyi, Allah yolunda cihad etmenin önüne geçirmektedir. Buna sebep ise zikri teşvik hususunda aşırı ifadeler ihtiva eden hadislerdir.
- Sahih olmayan bu hadislerde çoğunlukla teşvik ve korkutmalar da aşırılığa gidildiği görülmektedir. Bunun da ferdin eğitiminde olumsuz etkileri vardır. Bu alanda mütehassıs olanlar bunu bilirler. İşte bundan dolayı ilim adamları kısa anlatıcıları ile birlikte oturup kalkmaktan sakındırmuşlardır. Müslim’in mukaddimesinde Asım’dan onun şöyle dediği nakledilmektedir.
لَا تُجَالِسُوا الْقُصَّاصَ
“Kıssa anlatıcıları ile oturup kalkmayınız.”[18] Kıssa anlatıcıları ise; mescitlerde insanlara vaaz ederken sahih olan hadisleri olmayanlarla birlikte ayırt etmeksizin rivayet eden kimselerdir.
Tergib Ve Terhib (Teşvik Ve Sakındırma) Konularında Zayıf Hadis Rivayet Etmenin Şartları
Teşvik ve korkutma hususlarında muhakkik alimlerin ortaya koymuş olduğu şartlara riayet etmeksizin zayıf hadisi rivayet etmenin caiz olduğunu kabul eden pek çok kimse vardır. Eğer bu kimseler bu muhakkiklerin koymuş olduğu şartlara riayet edecek olsalar hiç şüphesiz Müslümanlar arasında zayıf hadislerin yaygınlaşması gerilemiş olacaktır. Sözü geçen şartlar ise aşağıdaki gibidir
- 1- Hadisin zayıflığı ileri derecede olmamalıdır. Yalancıların yahut yalan söylemekle itham edilmiş olanların ya da aşırı derecede yanlışlık yapanların hadislerini rivayet etmek caiz değildir. Bu şartın anlamı şudur : Zayıf hadisi ancak hadis ilminde yeterli bilgisi olanlardan rivayet etmek caiz olabilir bu ise herkes için ulaşılması kolay bir şey değildir. Zira bu hadisi rivayet edecek kişi rivayet ettiği bu hadisi ileri derecede zayıf olduğunu nasıl bilecektir? Bunu ancak hadis ilmine vakıf olanlar bilebilir.
- Zayıf hadis kendisi ile amel olunan bir aslının kapsamına girmelidir. Hiçbir hadisle sabit olmamış yani ibadeti ortaya çıkarmaya davet eden zayıf hadislerle amel etmek caiz değildir.
Şeyh Elbani bu şart ile ilgili olarak şöyle demektedir: “Bu şarta bağlı olarak zayıf hadis ile amel etmenin subutu hakiki değildir, şeklidir ve maksat da budur.”
- Böyle bir hadisle amel edildiği vakit bunun sabit olduğuna inanmayıp aksine bu konuda ihtiyatlı olunmalıdır. Yine Elban’in bu şart ile ilgili olarak şöyle bir açıklaması vardır :
“Böyle bir hadisin sabit olduğuna inanmamak için bu üç şart da hadis ilmini bilmenin zorunluluğu hususunda birinci şart ile aynı noktada birleşmektedir. Amel hususunda zayıf hadisler ile amel eden bir çoğunluğun bunların zayıflığını bilmedikleri bilinen bir husustur. Bu ise benimsenen maksada muhaliftir.”
سبحانك اللهم وبحمدك أشهد أن لا إله إلا أنت أستغفرك وأتوب إليك
İsmi Geçen Alimler Hakkında Kısa Bilgi
İmam Nevevi Kimdir
[1] İmam Nevevi, Muhyiddin Ebu Zekeriyya Yahya b. Şeref b. Muri b. Hasan b. Hüseyin b. Hizam b. Muhammed b. Cumua el-Hizami el-Havrani eş-Şafi’dir.
Adı : Yahya’dır.
Künyesi : Hiç evlenmediği halde adı Yahya olanların genellikle yaptığı gibi Ebû Zekeriyyâ künyesini almıştır.
Lakabı Muhyiddin’dir
Nisbeti ise Nevevi’dir. Doğduğu köy Neva’ya nisbet edildiği içindir.
Doğumu Tarihi : Muharrem Ayının ikinci on gününden birisinde 631 (1234) de dünyaya gelmiştir.
Doğum Yeri : Neva’dır. Burası Havran’a bağlı küçük bir kasabadır. Havran ise Dımeşk’in (Suriye) güneyinde, köyleri ve kasabaları çok, oldukça verimli bir bölgedir.
Vefat Tarihi ve Yeri : 676 / Doğduğu yer olan Neva’da vefat etmiştir.
Ta’lik : Alimlerin mezheplere nisbeti ile alakalı olarak Şeyh Muhammed Ebu Said el-Yarbuzi’nin “Alimlerin Mezheplere Nisbeti” isimli dersini youtube üzerinden dinleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=X6sEVM__h-Y Dinleyenlerinde göreceği üzere alimlerin mezheplere nisbeti katiyetle taklid ve taassub değil, nakledilen ilimler arasında bir alime yakın olmak kastedilmektedir.
[2] Muhammed b. Nazım b. Muhammet b. Sultan Mahmudel-Misbah 1951 yılında Kuveyt’te dünyaya gelmiştir. Kendisi insanları Allah’a çağıran bir davetçidir. Kuveyt’de Ulu Cami imamıdır. İslam Kültürünü İhya Cemiyeti’nin idame meclisi ve aynı cemiyetin fetva kurulu üyesidir. Fıkıh, davet, vaaz ve ahlakla alakalı bir çok dersi vardır.
Fazilet sahibi bir çok hocadan ilim tahsil etmiştir. Bunların bazıları şunlardır: Prf. Dr. Muhammet b. Süleyman el- Eşkar, Prof. Dr. Hasan Eyyub, Prof. Dr. Abdurrahman Abdulhalık el- Yusuf, Prof. Dr. Muhammed el-Mısri.
Başlıca eserleri ise şunlardır : Kavaid ve Fevaid (40 Hadis Şerhi) – Hidayetu’n Nasik li- Ahkami’l Menasik – Muhtasaru Ahkamui’l Hayz ve bunun duşunda bazı konferansları.
[3] Bununla kast edilen ahkama değil amallere taalluk eden meselelerdi. Nafile namazlar, oruçlar, zikirler vb meseleler kastedilmektedir. (not sahibi)
[4] Ebü’l-Feth Fethuddîn Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Ya‘merî (ö. 734/1334). Hocaları arasında bunlar arasında hadis ve usûl-i fıkıh okuduğu Takıyyüddin İbn Dakīkul‘îd, Arap dilini öğrendiği İbnü’n-Nehhâs el-Halebî, Ebü’l-Hasan Ali b. Ahmed el-Garrâfî, Emetülhak Şâmiye bint Bekrî zikredilebilir. Ayrıca Endülüs, Irak ve İfrîkıye’de birçok âlimden istifade edip icâzet aldı. ( Not sahibi)
[5] Uyûnü’l-es̱er fî fünûni’l-meġāzî ve’ş-şemâʾil ve’s-siyer ( Not sahibi)
[6] 158’de (775) Bağdat yakınlarındaki Enbâr’ın Nikyâ köyünde doğdu. “Emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs, imâmü’l-cerh ve’t-ta‘dîl, hüccetü’l-İslâm, imam rabbânî, seyyidü’l-huffâz” gibi ünvanlara sahiptir. Kendisi hakkında tafsilatlı malumat için teracim kitaplarına müracaat edilebilir.
[7] Ebû Bekr Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-Meâfirî. 2 Şâban 468’de (31 Mart 1076) İşbîliye’de (Sevilla) doğdu. en meşhur eserleri Aḥkâmü’l-Ḳurʾân.ʿÂriżatü’l-aḥveẕî’dir. Kendisi hakkında tafsilatlı malumat teracim kitaplarında mevcuttur.
[8] Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî el-Buhârî
13 Şevval 194 (20 Temmuz 810) Cuma günü Buhara’da doğdu.Hadis alimlerinin imamıdır. Kur’an’dan sonraki ilk kaynak olan Sahih’in sahibidir. Hayatı hakkında birçok eser te’lif edilmiştir. Teracim kitapları ve daha başka alanlarda kendisi hakkında tafsilatlı bilgiler mevcuttur.
[9] Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî’dir. 206’da (821-22) Nîşâbur’da dünyaya geldi. Buhari’nin Sahihi ile beraber Muslim’in de sahihi beraber zikredilelerk “sahihayn” adını almış kendisi de yine Buhari ile zikrdilerek hadiste “İmameyn” lakabını almıştır. İmam Buhari’nin hem arkadaşı hem talebesi olarak da kabul edilmiştir. En meşhur eseri “Saihi” ve “el-Esma ve’l Kune” isimli eseridir. Teracim kitaplarına müracaat edebilirsiniz.
[10] Ebû Muhammed Alî b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endelüsî el-Kurtubî (ö. 456/1064). Zahiri Mezhebinin kurucusu olarak nisbet edilse de eserlerinde devamlı taklid, taassubu tenkid etmiş, mukallitlere şiddetli ifadeler kullanarak reddiyeler vermiştir. Kendisi mezheb kurmamış, onun görüşlerini benimseyenler ona nisbet edildiği için böyle tesmiye edilmişlerdir. Çok fazla eser veren alimler arasına girmiştir. Muhalla ve el-İhkam da meşhur olan kitaplarından sadece iki tanesidir. (Not ekleyen)
[11] Eserin tam adı el-Faṣl fi’l-milel ve’l-ehvâʾ ve’n-niḥal” şeklindedir. İbn Hazm eseri te’lif etme sebebini şöyle açıklar : dinler ve mezheplere dair pek çok kitap yazıldığını, fakat bazıları çok hacimli olduğundan güç anlaşıldıklarını, bazıları da muhtasar olduğundan inceledikleri konuları yeterince tahlil edip eleştiremediklerini, kendisinin ise İslâm dışı dinlerin ve İslâm içinde ortaya çıkan mezheplerin görüşlerini belirleyip değerlendirmek amacıyla orta hacimde bir kitap yazdığını söyler.
Muhammed Nasıru’d-Din el-Elbani Kimdir
[12] Muhammed Nasıru’d-Din el-Elbani dir. Arnavuttur. Arnavutluk İşkodra’da 1914 de doğmuş, 1999 da vefat etmşti. Asrın muhaddisidir. Ortalama 220 eser te’lif etmiştir. Silsiletu’s Sahiha ve Daifa gibi eserleri başta olmak üzere ümmete faydalı eserler bırakmış, bid’atlarla ilmi mücadeleler vermiştir. Muhaliflere ilmi reddiyeler içeren eserler te’lif etmiştir. Bu asırda hadislerin sahihini zayıfından ayıran en büyük muhaddistir.
[13] Ebü’l-Abbâs Takıyyüddîn Ahmed b. Abdilhalîm b. Mecdiddîn Abdisselâm el-Harrânî’dir.10 Rebîülevvel 661’de (22 Ocak 1263) Harran’da doğdu. Bazı kaynaklara göre 702 eseri vardır. Hapis hayatı yaşamasına rağmen bir çok eser te’lif etmiş ve İslam alemine İbn Kayyım, İbn Kesir gibi büyük talebeler hediye etmiştir. Yaşadığı andan günümüze kadar devamlı İslam aleminin gündeminde yer alan İbn Teymiyye hakkında onlarca kitap te’lif edilmiştir. Teracim eserlerinde tafsilatlı malumat bulunduğu gibi hayatını, mücadelesi, görüşlerini konu alan özel eserler de te’lif edilmiştir.
[14] Ebû Abdillâh Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî’dir. 164 (780) yılı Rebîülevvelinde (veya Rebîülâhir) Bağdat’ta doğdu. İslam aleminin en büyük alimlerindendir. Tevhidin kalesi ünvanına sahip aynı zamanda büyük bir hadiscidir. En meşhur eseri Müsned’dir. Döneminde bid’at ehlinden çok eziyetler görmüş ancak mücadelesinden asla vazgecmemiştir. Kendisi hakkında Tabakatu’l Hanabile ve teracim eserlerine müracaat edebilirsiniz.
[15] Ebû Saîd Abdurrahmân b. Mehdî b. Hassân el-Basrî el-Anberî’dir.İnci ticaretiyle meşgul olduğu için el-Lü’lüî nisbesiyle de anılır. 135’te (752) büyük bir ihtimalle Basra’da doğdu. Abdurrahman b. Mehdî, Mu‘tezile ve Cehmiyye fırkalarının Allah’ın sıfatları konusundaki tartışmalarına şiddetle karşı çıkmış, müslümanlar arasında ihtilâfı körükleyen, çok kere fitne ve karışıklığa sebep olan fikir münakaşalarında Kur’an’a ve sahih hadislere uygun İslâm akaidini müdafaa etmiş, bu akîdeye ters düşen çarpık fikirleri yaymaya çalışanlarla mücadele etmiştir.
[16] Ebû Abdirrahmân Abdullāh b. el-Mübârek b. Vâzıh el-Hanzalî el-Mervezî’dir.118’de (736) devrin kültür merkezlerinden biri olan Merv’de doğdu.Babası Türk’tür, annesinin de Hârizmli bir Türk olduğuna dair rivayet vardır. Zühd, Cihad vb konularda eserleri mevcuttur. Kaynaklarda Abdullah b. Mübârek’e atfedilen ve kırk hadis türünün ilk örneği olan el-Erbaʿûn ile Kitâbü’l-İstiʾẕân ve Kitâbü’l-Menâsik adlı eserler de günümüze ulaşmamıştır.
[17] Ebü’l-Eşbâl Ahmed b. Muhammed Şâkir b. Ahmed b. Abdilkādir (1892 Kahire doğumludur. 1958 de vefat etmiştir. Eserleri arasında Ahmed’in Müsned’in bir kısımına yaptığı tahkik çalışmaları mevcuttur. Yine Tirmizi’nin Süneni üzerindeki çalışmasını bitirememiştir. Ancak bu esere geniş bir mukaddime yazmıştır. İmam Şafii’nin er-Risale isimli fıkıh kitabına hem mukaddime hem ta’lik yaparak ilim sahasına kazandırmıştır. Bunun dışında da değerli eserleri mevcuttur. İlmi meselelere değindiği eserleri çoğunluktadır.
[18] Muslim / Mukaddime b. 6