B4302 | حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِى قِلاَبَةَ عَنْ عَمْرِو بْنِ سَلِمَةَ قَالَ قَالَ لِى أَبُو قِلاَبَةَ أَلاَ تَلْقَاهُ فَتَسْأَلَهُ ، قَالَ فَلَقِيتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ كُنَّا بِمَاءٍ مَمَرَّ النَّاسِ ، وَكَانَ يَمُرُّ بِنَا الرُّكْبَانُ فَنَسْأَلُهُمْ مَا لِلنَّاسِ مَا لِلنَّاسِ مَا هَذَا الرَّجُلُ فَيَقُولُونَ يَزْعُمُ أَنَّ اللَّهَ أَرْسَلَهُ أَوْحَى إِلَيْهِ ، أَوْ أَوْحَى اللَّهُ بِكَذَا . فَكُنْتُ أَحْفَظُ ذَلِكَ الْكَلاَمَ ، وَكَأَنَّمَا يُغْرَى فِى صَدْرِى ، وَكَانَتِ الْعَرَبُ تَلَوَّمُ بِإِسْلاَمِهِمِ الْفَتْحَ ، فَيَقُولُونَ اتْرُكُوهُ وَقَوْمَهُ ، فَإِنَّهُ إِنْ ظَهَرَ عَلَيْهِمْ فَهْوَ نَبِىٌّ صَادِقٌ . فَلَمَّا كَانَتْ وَقْعَةُ أَهْلِ الْفَتْحِ بَادَرَ كُلُّ قَوْمٍ بِإِسْلاَمِهِمْ ، وَبَدَرَ أَبِى قَوْمِى بِإِسْلاَمِهِمْ ، فَلَمَّا قَدِمَ قَالَ جِئْتُكُمْ وَاللَّهِ مِنْ عِنْدِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حَقًّا فَقَالَ « صَلُّوا صَلاَةَ كَذَا فِى حِينِ كَذَا ، وَصَلُّوا كَذَا فِى حِينِ كَذَا ، فَإِذَا حَضَرَتِ الصَّلاَةُ ، فَلْيُؤَذِّنْ أَحَدُكُمْ ، وَلْيَؤُمَّكُمْ أَكْثَرُكُمْ قُرْآنًا » . فَنَظَرُوا فَلَمْ يَكُنْ أَحَدٌ أَكْثَرَ قُرْآنًا مِنِّى ، لِمَا كُنْتُ أَتَلَقَّى مِنَ الرُّكْبَانِ ، فَقَدَّمُونِى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ ، وَأَنَا ابْنُ سِتٍّ أَوْ سَبْعِ ، سِنِينَ وَكَانَتْ عَلَىَّ بُرْدَةٌ ، كُنْتُ إِذَا سَجَدْتُ تَقَلَّصَتْ عَنِّى ، فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ الْحَىِّ أَلاَ تُغَطُّوا عَنَّا اسْتَ قَارِئِكُمْ . فَاشْتَرَوْا فَقَطَعُوا لِى قَمِيصًا ، فَمَا فَرِحْتُ بِشَىْءٍ فَرَحِى بِذَلِكَ الْقَمِيصِ . | -…….Bize Hammâd ibnu Zeyd, Eyyûb’dan; o da Ebû Kılâbe’den; o da Amr ibnu Seleme’den tahdîs etti. Eyyûb şöyle dedi: Ebû Kılâbe bana; — Amr ibn Seleme’ye kavuşur da ona sorar mısın? dedi. Ebû Kılâbe dedi ki: Akabinde ben Amr ibn Seleme’ye kavuştum ve kendisine sordum. Amr ibn Seleme şöyle anlattı: Biz aile ve kabî-lece insanların yol uğrağı bir yerde otururduk. Bize kervanlar uğrardı. Biz de o yolculara: — Bu insanlara ne oluyor, bu insanlara ne oluyor? Ve şu adam nedir? diye sorardık. Onlar da bize: — O adam, Allah’ın kendisini peygamber gönderdiğini, O’na vahy verdiğini yâhud Allah’ın O’na şu sözleri vahyettiğini söylüyor, derlerdi (yânî Peygamber’den öğrendikleri bâzı âyetleri bize haber verirlerdi). Ben de o sözleri ezber ederdim. Sanki o âyetler gönlüme yapıştırılır gibi nakş olunuyordu. Esasen (Kureyş’ten başka) Arab kabileleri de İslâm’a girmek için Mekke fethini gözlüyorlardı. Ve: — Peygamberlik iddia eden şu adamı kendi kavmi olan Kureyş’le başbaşa kendi hâllerine bırakınız. Eğer O, Kureyş’e gâlib gelirse, hiç şübhesiz O sözünde doğru hakk bir peygamberdir, derlerdi. Nihayet fetih ehlinin zaferi vak’ası olunca her kavim İslâm’a girmeye koştular. Babam Seleme de kavmimle beraber İslâm’a girmeye koştu. Mekke’den dönüp gelince, bize: — Vallahi ben size bir hakk peygamberin yanından geliyorum. O bize: “Şu namazı şu vakitte kılınız, şu namazı da şu vakitte kılınız ” dedi (ve bütün namaz vakitlerini bildirdi). Namaz vakti gelince de “Biriniz ezan okusun ve Kur’ân ‘ı en çok bileniniz size imamlık etsin” buyurdu, dedi. Bunun üzerine kabîle halkı baktılar. İçlerinde benden çok Kur’-ân bilen hiçbir kimse bulunmadı. Çünkü ben obamıza uğrayan kervanlardan Kur’ân alıp öğreniyordum. Kur’ân’ı çok bildiğim için kabîle halkı beni önlerine geçirip imâm yaptılar.Hâlbuki ben o sırada altı yâhud yedi yaşında çocuktum. Üzerimde de elbise olarak yalnız bir bürde vardı. Secde ettiğim zaman o bürde avret yerinden yukarı toplanıp aşağısı açılırdı. Benim secdede bu açık hâlimi gören kabilemizden bir kadın, cemâate: — Okuyucunuzun kıçını (yânî açık yerini)”bizden örtseniz, dedi. Bunun üzerine cemâat (Umman kumaşı) satın aldılar ve bana bir gömlek biçtiler. Artık ben bu gömlekle sevindiğim kadar hiçbir şeyle ferahlanmadım. | Buhari, Megâzî, 54 |
D587 | حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ مِسْعَرِ بْنِ حَبِيبٍ الْجَرْمِىِّ حَدَّثَنَاعَمْرُو بْنُ سَلِمَةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُمْ وَفَدُوا إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا أَرَادُوا أَنْ يَنْصَرِفُوا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ يَؤُمُّنَا قَالَ « أَكْثَرُكُمْ جَمْعًا لِلْقُرْآنِ » . أَوْ « أَخْذًا لِلْقُرْآنِ » . قَالَ فَلَمْ يَكُنْ أَحَدٌ مِنَ الْقَوْمِ جَمَعَ مَا جَمَعْتُهُ – قَالَ – فَقَدَّمُونِى وَأَنَا غُلاَمٌ وَعَلَىَّ شَمْلَةٌ لِى فَمَا شَهِدْتُ مَجْمَعًا مِنْ جَرْمٍ إِلاَّ كُنْتُ إِمَامَهُمْ وَكُنْتُ أُصَلِّى عَلَى جَنَائِزِهِمْ إِلَى يَوْمِى هَذَا . قَالَ أَبُو دَاوُدَ وَرَوَاهُ يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ عَنْ مِسْعَرِ بْنِ حَبِيبٍ الْجَرْمِىِّ عَنْ عَمْرِو بْنِ سَلِمَةَ قَالَ لَمَّا وَفَدَ قَوْمِى إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَمْ يَقُلْ عَنْ أَبِيهِ . | …Amr b. Seleme babasından nakletmiştir.(Seleme, kavminden bir gurupla beraber) Peygamber (s.a.s)’e elçi olarak, gitmiştir. (Memleketlerine) dönmek isteyince; “Ya Rasûlallah, bize kim imam olacak?” diye sormuşlar, Resûlullah (s.a.s) de; “Kur’ân-ı Kerim en çok (ezberine) olanınız” diye cevap vermiştir. (Seleme) dedi ki: “Cemaat içeri girdiler.(Bundan sonra) Cirm kabilesinden içinde bulunduğum her cemaatte imam oldum ve bugüne kadar da cenaze namazlarını kıldırdım. Ebu Dâvud dedi ki: Bu hadisi bir de Yezîd b. Hârûn, Mis’ar b. Habibi’l-Cermiy vasıtasıyla Amr b. Seleme’den nakletmiştir. (Bu rivayette ibn Seleme) “Kavmim, Nebiyy-i Ekrem (s.a.s)’e elçi olarak gitmişlerdi.” Demiş (fakat) babasından söz etmemiştir. | Ebu Davud, Salat, 60 |
N790 | أَخْبَرَنَا مُوسَى بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمَسْرُوقِىُّ حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ عَنْ زَائِدَةَ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ أَيُّوبَ قَالَ حَدَّثَنِى عَمْرُو بْنُ سَلِمَةَ الْجَرْمِىُّ قَالَ كَانَ يَمُرُّ عَلَيْنَا الرُّكْبَانُ فَنَتَعَلَّمُ مِنْهُمُ الْقُرْآنَ فَأَتَى أَبِى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « لِيَؤُمَّكُمْ أَكْثَرُكُمْ قُرْآنًا » . فَجَاءَ أَبِى فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لِيَؤُمَّكُمْ أَكْثَرُكُمْ قُرْآنًا » . فَنَظَرُوا فَكُنْتُ أَكْثَرَهُمْ قُرْآنًا فَكُنْتُ أَؤُمُّهُمْ وَأَنَا ابْنُ ثَمَانِ سِنِينَ . | Amr b. Seleme el Cermî (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bulunduğumuz yerden kervanlar geçerdi, biz de onlardan Kur’an okumasını öğrenirdik. Babam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek imamlık hakkında bazı şeyler sormuştu da Rasûlullah (s.a.v): “Kur’an’ı en iyi ve düzgün bilen imamlık yapsın” buyurmuştu. Babam da yanımıza gelerek: “Rasûlullah (s.a.v) Kur’an’ı en iyi okuyanınız size imamlık yapsın” dedi. Oradaki bulunanlar etraflarına baktılar o anda içlerinde Kur’an’ı en iyi okuyan ben idim. Sekiz yaşında olduğum halde onlara imamlık yapardım | Nesai, İmâmet, 11 |
BS5952 | أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ مُحَمَّدٍ الدُّورِىُّ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ أَخْبَرَنَا مِسْعَرٌ يَعْنِى ابْنَ حَبِيبٍ الْجَرْمِىَّ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ سَلِمَةَ أَنَّ أَبَاهُ وَنَفَرًا مِنْ قَوْمِهِ وَفَدُوا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- حِينَ أَسْلَمَ النَّاسُ فَتَعَلَّمُوا الْقُرْآنَ فَلَمَّا قَضَوْا حَاجَتَهُمْ قَالُوا : مَنْ يُصَلِّى بِنَا أَوْ لَنَا فَقَالَ :« يُصَلِّى بِكُمْ أَكْثَرُكُمْ أَخْذًا أَوْ جَمْعًا لِلْقُرْآنِ ». قَالَ فَجَاءُوا إِلَى قَوْمِهِمْ فَسَأَلُوا فَلَمْ يَجِدُوا أَحَدًا جَمَعَ أَوْ أَخَذَ مِنَ الْقُرْآنِ أَكْثَرَ مِمَّا جَمَعْتُ أَوْ أَخَذْتُ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ غُلاَمٌ وَعَلَىَّ شَمْلَةٌ لِى فَقَدَّمُونِى فَصَلَّيْتُ بِهِمْ فَمَا شَهِدْتُ مَجْمَعًا مِنْ جَرْمٍ إِلاَّ وَأَنَا إِمَامُهُمْ إِلَى يَوْمِى هَذَا. قَالَ مِسْعَرُ بْنُ حَبِيبٍ : وَكَانَ يُصَلِّى بِهِمْ عَلَى جَنَائِزِهِمْ وَفِى مَسَاجِدِهِمْ حَتَّى مَضَى لِسَبِيلِهِ. {ت} وَرُوِّينَاهُ فِى بَابِ الإِمَامَةِ عَنْ أَيُّوبَ السَّخْتِيَانِىِّ عَنْ عَمْرٍو وَقَالَ فِى الْحَدِيثِ : وَأَنَا ابْنُ سَبْعِ سِنِينَ أَوْ سِتِّ سِنِينَ وَفِى رِوَايَةٍ سَبْعٍ أَوْ ثَمَانٍ. | Beyhaki, Sünenü’l Kübra, III, 325 |
HM20598 | – حدّثني أبي – سَنَةَ ثَمَانٍ وَعِشْرِينَ وَمِئَتَيْنِ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا مِسْعَرُ بْنُ حَبِيبٍ الْجَرْمِيُّ حَدَّثَنِي عَمْرُو بْنُ سَلِمَةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُمْ وَفَدُوا إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمَّا أَرَادُوا أَنْ يَنْصَرِفُوا قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ يَؤُمُّنَا قَالَ أَكْثَرُكُمْ جَمْعًا لِلْقُرْآنِ أَوْ أَخْذًا لِلْقُرْآنِ قَالَ فَلَمْ يَكُنْ أَحَدٌ مِنْ الْقَوْمِ جَمَعَ مِنْ الْقُرْآنِ مَا جَمَعْتُ قَالَ فَقَدَّمُونِي وَأَنَا غُلَامٌ فَكُنْتُ أَؤُمُّهُمْ وَعَلَيَّ شَمْلَةٌ لِي قَالَ فَمَا شَهِدْتُ مَجْمَعًا مِنْ جَرْمٍ إِلَّا كُنْتُ إِمَامَهُمْ وَأُصَلِّي عَلَى جَنَائِزِهِمْ إِلَى يَوْمِي هَذَا | İbn Hanbel, V, 29 |
Kuranı iyi bilen büyük olduğunda;
İshâk b. İbrâhîm El – Hanzalî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdülvahhâb Es – Sekafî, Hâlid-i Hazzâ’dan, o da Ebû Kilâbe’den, o da Mâlik b. Huveyris’den naklen haber verdi. Mâlik şöyle demiş: Ben ve bir arkadaşım, Rasulullaha (Sas) geldik. Onun yanından dönmek istediğimiz vakit, bize şunu buyurdular : «Namaz vakti geldi mi ezanı okuyun! Sonra kamet getirin ve yaşça daha büyük olanınız, size imamlık yapsın!» | Müslim, Mesâcid ve Mevziu’s Salat, 293
M1538 |