Biz bu meseleye yani marufu emredip münkerden alıkoymaya İslam Hukukunda Müdahale Hukuku diyoruz.
Müdahele hukukunun anlamı nedir?
Sizden gayrının bir başkasının bu bir başkasının ailenizden de olsa veyahut çok uzak birisi de olsa onda görünün bir münkere mani olma alıkoyma veyahut ona marufu emretme bu bir başkasının ifade edilibiliceği şekliyle işine karışmadır. Ama işlediği münkere mani olma o münkerin karşılığı olarak marufu emretme yapılması gereken budur. Tavsiye veyahut nasihat niteliğinde kendisine söylenilir. Münker ise yaptığı bir kötülükten alıkoyma kastıyla onun işine mani olmadır.
Gördüğünüz gibi islam hukukunun dışındaki hukuklarda müdahele hukuku ancak devlete karşı işlenilen bazı hareketlere dönük yani devletin yasakladığı bazı şeylerin önüne geçme kastıyla bu onların emniyet görevlisi dediği güçlere verdiği bir haktır. Bazen toplum buna bile itiraz edebiliyor. Bazen hürreyiten tarifiyle gündeme getiriyor. Bazen kişilek hakkı olarak gündeme getiriliyor. Bazen ise ifade özgürlüğü tipinde gündeme getiriliyor. Bunların hepsi mutlak yani sınırsız ve çok genel bir şekilde ifade ediliyor.
İslam hukuku ise münkerden alıkoyma yani marufu emretme münkerden alıkoyma Allah azze ve cellenin bizim üzerimizdeki hakkı olarak gündeme geliyor biz öyle bir meseleye ne zaman müdahele ediyoruz onun Allah’ın yasakladığı bir şey olduğunu bildikten sonra çünkü ilrede de gelgceğe gibi hadisi şerifte
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
Müslim
Sizden herhangi biriniz bir münker gördüğünde ona eliyle mani olsun
فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ
Ona eliyle mani olsun diyor. Münkeri gördüğümüz kişi kim olursa olsun kadın erkek farketmiyor neseben yakın uzak farketmiyor sadece onun yaptığı işin veyahut sölediği sözün münker Allah’ın ve Resulünün razı olmadığı işlerden bir iş olması yeterlidir. Doğrudan doğruya bize o kişiye müdahele hakkı veriyor.
Bu toplumda ise müdahele hukuku bir suç işleme niteliği başkalarının hürriyetini kısıtlama ifade özgürlüğünü kısıtlama giyim ve kuşamını kısıtlama gibi Allah’ın emirlerine onun isteklerine zıt tavırlar olarak gündeme gelebiliyor. Biz burada bu meseleye Müslim(rh) ın sahihinde imam nevevinin koymuş olduğu bir başlık ile ele alacağız çünkü maruff emretme münkerden alıkoyma bizim için imanın cüzlerinden bir cüzdür. Yani amelden olan bir imani meseledir. Binaenaleyh
20 – بَابُ بَيَانِ كَوْنِ النَّهْيِ عَنِ الْمُنْكَرِ مِنَ الْإِيمَانِ ، وَأَنَّ الْإِيمَانَ يَزِيدُ وَيَنْقُصُ، وَأَنَّ الْأَمْرَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّهْيَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاجِبَانِ
Müslim kitabul iman 20 bab başlığı
Yani münkerden alıkoyma imandan bir iştir. Zira iman ziyadeleşir ve noksanlaşır. Şüphesiz marufu emretme ve münkerden alıkoyma Müslüman üzerine 2 vaciptir.
Bunun için biz marufu emretmeyi münkerden alıkoymayı imanın cüzlerinden bir cüz olarak görürüz. Şimdi imanın cüzlerini bu cüz ile karşılaştırdığımızda zaten emredeceğimiz cüzler imanın muhteviyatındaki zikredilen cüzlerdir. Alıkoyacağımız cüzler ise bunlara zıt olan bunların aksi olan fiillerdir. Bi zatihi kendisi imandan bir cüzdür. Ama emretmde alıkoymada sair cüzlerin edası veyahut onların zıttından kaçındırmak için gündeme gelen bir eylendir. Yani ameldir. O zaman bi zatihi imanın cüzlerinden olduğu gibi sair cüzleri emretmede maruf olanı emretmede onların zıttı olandan sakındırmada onların üzerinde çok faal tesiri nüfüzu olan bir ameldir. Bunun içindir ki bu ümmeti muhaamedin Allah Resulünün zamanından kıyamete kadar kendisini bu ümmetten olduğuna inanan bu toplumun çok bariz niteliklirinden yani sıfatlarından bir sıfattır. Allah zze ve celle kuranı kerimde
كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ
Ali imran 110
Siz insanlığın iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz diyor.
Şimdi bir toplum bir ümmet iğir bir hayır ifade eden kelime ile zikrediliyor ise onun mutlak o niteliği ona kazandıran bir ameli vardır. Bunun için de diyor ki
لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ
Marufu emredersiniz ve münkerden de alıkoyarsınız diyor.
وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ
Ve Allah’a inanırsınız diyor
Şihdi bu ayiten mantukunun lafızların serahatindeki tertibe baktığınızda önce marufu emreden bir ümmetsiniz münkerden alıkoyan bir ümmet ve Allaha inanan bir ümmetsininz diyor.
Halbuki marufu emretme münkerden alıkoyma imaın cülerindindir Allah’a imanın cüzlerindendir. Ama önce marfu emritmeden bahsediyor sonra münkerden alıkoymada sonra Allah’a yinanırsınız diyor.
Bizim bildiğimiz tertep imanın cüzlerindin Allah’a imanın cüzlerinden olan bu iki şeyi öncelikli zikrediyor sonra Allah’a imandan bahsediyor. Neden?
Ebu said el hudri den gelen hadise de baktığınızda hadisin tertibi şöyle:
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
Sizden biriniz münker gördüğünüzde onu eliyle düzeltsin eğer buna gücü yetmez muktedir olamaz ise diliyle mani olsun buna da mani olamazsa yani muktedir olamazsa o zaman kalbiyle buna mani olsun bu ise imanın en zayıf mertebesidir diyor. Bu hadisi bu ayetin altına getirdiğimizde ne anlaşılıyor.
—12:20—
Önceden Allah’a iman ederek Allah’a imanını cüzlerinden olan bu amelleri işlemek imanımızı koruma unsurlarından kabul edildiği için. Yani siz marufu emrederek münkerden alıkoyarak Allah’a imanınızı koruyorsunuz diyor. Çünkü bu amellerin gücü yetmeden iktidarı sağyamadan mani olamadan yerine getirememe en son sadece kalple yetinerek yani buğuz ederek ancak bu işi yapabiliyorsunuz
وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
Bu ise ymanın en zayıfıdır diyor. Öyleyse hasbelkader diyelim Allah’ın kulları üzerindeki hüccetinin ikamesi diyelim iman derslerin de de duyduğunuz gibi insanoğlu imanla mutlak tanışacaktır. Sorun imanla tanıştıktan sonra onu muhafaza ile başlıyor. Çünkü iman ettim dedikten sonra imanın cüzlerinden olan her amelle mutlak imtihan ediliyoruz. Onun emri, vücubiyeti bize ulaşıyor. Sonra onu eda da ne kadar gayret gösteriyoruz, ne kadar gayretliyiz, emek veriyoruz, ve ne kadar bayarıyoruz, bu bir imtihan sürecidir. İşte bu cüzlerle imtihan olurken sorun imanı korumaktadır. Burada da imanın morunmasından bahsediyor. Tertip bize bunu gösteriyor. Bu ümmetin en bariz niteliklerinden birisi bu. Tabi ki örneklik makamında yani siz insanlığın iyiliği için ortaya çıkarılmış bir ümmetsininz derkin bu ayetin iym muhatabı Alah Resulünün muhatabı olan sahabeyi kasteder, ve sonra ta kıyamete kadar en son mümin kimse bu ayet hepsine hitab eder ama örneklik makamında bizim zikredeceğimiz ilk taife Allah Resulünün ashabı yani arkadaşlarıdır.
Diyor ki onlar için Ebu Hureyre(ra) ‘ dan nakledilen bir hadisi şerifte
4557 – حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ مَيْسَرَةَ، عَنْ أَبِي حَازِمٍ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، كُنْتُمْ خَيْرَ [ص:38] أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ، قَالَ: «خَيْرَ النَّاسِ لِلنَّاسِ تَأْتُونَ بِهِمْ فِي السَّلاَسِلِ فِي أَعْنَاقِهِمْ، حَتَّى يَدْخُلُوا فِي الإِسْلاَمِ»
Buhari كتاب التفسير القرآن
Yani insanlığın hayrı için en hayırlı insanlar… bunlar insanların islama girmeleri için o kadar hırslı o kadar gayretliler ki sanki islamı anlattıkları kişinin boynuna zincir takıyorlar onları islama çekiyorlar. Bu denli gayretli ve hırslıdırlar. Bu onların Allah resulüne arkadaş olarak seçilmelerindeki hususiyetlerindendir. Öyle olması gerekiyordu çünkü 23 senede indirilen vahyin kıyamete kadar insanlığın hayat nizamı olucak olan düsturlar bu insanlar tarafından öğreniliyor ve bu insalnlar tarafından kendilerinden sonrakilere aktarıyorlardı. Bunların bu denli nitelikleri onların kadir yani mevkilerini bildiren özelliklerdendir ve de kendi yetişterdekleri bu ayetin başka bir yerdeki sahabenin adaletinden bahsederken
“o denli hırslıydılar ki gayeleri hedefleri vesile olarak kullanılan herşeyin önüne geçirilmiş herhayükarda muhatabına islamı uyaştırmaktı, ölüm anında bile. Onlarla muhareke harp halinde bile onları islama davet ediyorlardı.
Yani bizim buradaki kastımız maksadımız sizinle kıtal yapmak mücadele muharekede bulunmak değildir. Size İslam’ı ulaştırmak yani sizin İslam’ı kazanmanızı sağlamaktır diyor.
Bu ayrıca bu ümmetin aslında ümmet ifadesi başlı başına yeterlidir burada ümmetten erkekleri kastetmiyor sadece. Sadece kadınları da kastetmiyor. Kadın ve erkek bu ümmetten olan herkesin sahip olması gerektiği niteliklerdendir. Cümleyi tersine okuyalım.
İnsanlığın en hayırlıları olmak isteyorsanız yapmanız gereken şey yaptıklarınızın fevkinde yani mümin olmak için imanın cüzlerini eda etme zorunda olduğumuz gibi bir de bunların kendinize faydanız imanınınzı koruma çünkü gördüğünüz gibi münkeri işleyen bir başkası mani olan gören onu o münkerine mani olmak işi senin imanını koruyor.
Elle mani olmaya muktedir olamayınca dille mani olmaya muktedir olamayınca kalp mertebesine düştüğünde zayıflayan senin imanındır. Zaten onun yapmış olduğu o münker ona kendiliğinden zarar veriyor. Onun için biz öncelikli olarak biz burada kendimize faydası olan yönüyle ele alıyoruz bu meseleyi. Yani edasına mecbur olduğunuz bize vacip olan şeyleri eyleme dönüştürürken dikkat etmemiz gerekiyor. Bunları koruyacak unsuru da sahip olmamız gerekiyor. Bunları kazanma bir yerde pek maharet değildir. Koruma onun için iman derslerinde şu ifadeye çokça rastlarsınız imanın muhafazası yani imanı korumak onu kazanmaktan daha zordur. Onu kazanmaktan daha zordur.
Onun için mümin kadın ve erkek hiç ayırt edilmeden ümmet kelimesi müstakillen yeterli aslında ama Allah bunu anlamak istemeyenler diyelim şeytanın irvasına muhatab olan kimseler teşfişe yani zihin karıştırmaya muhatab olan kimseler ayırt edebilecek bahane bulamasınlar şeklinde
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Tevbe 71
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ
İnanan erkekler ve inanan kadınlar
———-19:13———–
بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridirler yani dostlarıdırlar.
Burada karı kocadan bahsetmiyor. Bir erkek kardeş bir kız kardeşten de bahsetmiyor. Umuman inanan erkekler umuman inanan kadınlar… bunlar birbirlerinin dostlarıdır. Bu dostluğu şöylece de ilişkilendirebileriz:
Zaten iman etmekle Allah’ın islam kardeşliğini üzerine bina ettiği değerlere sahep olmakla bunlar kardeştirler. Bunlar kardeştirler ama bu toplum kardeşliklerinin farkında değiller. Bazen bunu örnek verirken Müslüman bir erkek evlenirken kendisine daha önce bacım dediği Müslüman dediği bir kıza muhatabdır. Evleniyor eşi oluyor. Müslüman kardeşiyken evleniyor eşi oluyor ama yine Müslüman kardeşi İbrahim as ın hanımı Sera için kardeşim dediği gibi. Ama ayrılırlarken birbirlirne öyle iftiralar atıyorlar öyli töhmet altında bırakıyorlar ki kardeşlik hukuku tamamen unutuluyor. Halbuki nasıl evlenirken Müslüman bir kardeşinle evlendiysen ayrılırken de Müslüman kardeşinden ayrılma usulüne kaidesine hukukuna riayet etme zorundasın. Burada bize hissettirmek istenen kardeşlik var zaten ama bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar.
Bu dostluğun sebeplerinin anlatırken hemen devamında
يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ
Onlar marufu emrederler münkerden alıkorlar. Aralarındaki dostluğun ilk niteliği böyle zikrediliyor. Sonra
وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ
Onlar namazı kılarlar ve zekatı da eda ederler diyor.
Görüldüğü gibi namaz kelime şehadetin telaffuzundan sonra ilk emredilen vaciptir. Ama burada marufu emretme münkerden alıkoyma yine namazdan önce zikrediliyor. Nasıl ki Allah’a imandan önce zikrediliyorsa ve o imanı koruma unsurlarından olduğunu beyan ediyorsa, anlıyorsak burada da namazın muhafazası da bununladır. Çünkü namaz da kelime i şehadetten sonra emredilicek ilk vaciplerdendir. İleridi göreceksiniz lokman as ın oğluna nasihati içerisinde de bunu görürsünüz.
وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Allah’a ve Resulü’ne itaat ederler diyor. Burada kadınlar erkekler inanan erkekler ve kadınlar birbirlerinin dostlarıdır bu dostluğu kazandıran niteliklerden marufu emrederler münkerden alıkoyarlar namazı ederler kılarlar, zekatı ederler, Allah’a ve Risulüne itaat ederler. Diyor. İşte Allah , onlara merhamet edicidir diyor. Şüphesiz Allah azizdir hakimdir yani hikmet sahibidir.
—–22:55—–
Lokman as nın öyle ki bu daha çocuk iken, bir babanın çocuğuna nasihatinin içinde bulunan esaslardandır. gördüğünüz gibi ayeti kerime de
يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
Lokman 17
Ey oğulcağızım namazını kıl! – burada islam aleminin umumuna baktığınızda bir babanın çocuğuna nasihati şeklinde ele alınır. Ama burada babanın yaşından, oğulcağızım dediği çocuğun yaşından bahsedilmez. Çünkü doksan yaşında olan bir babayı düşünün. Bunun yetmiş yaşında oğlu olabilir, ona da oğulcağızım diyecektir. Ama herhalde yetmiş yaşına gelmiş birisine etme edası yok burada. Daha çocukken onu hayata alıştırcak yaşama zorunda kalacağı bu hayat içinde Allah’ın onları mükellefe kıldığı şeylere dönük. Lokman suresinin başlarına baktığınız zaman Allah’ın hukukunu korumasını istedikten sonra anaya babaya saygıyı ve bu devam ediyor en son bölümlerinde bizimle alakalı olan kısımda:
يَا بُنَيَّ أَقِمِ الصَّلَاةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
Ey oğulcağızım namazı kıl, marufu emret ve münkerder alıkoy diyor. Marufu emret ve münkerden de alıkoy. Burada tabi ki kişinin ilahi emirlerle mükellef oluşu onun baliğ ve akil olmasıyla alakalıdır. Bu gösteriyor ki baliğ olan herkes akil olan herkes bu emirlerle mükelleftir. Kız erkek önemli değildir. Ve namazın akabindi ki namaz ilk emredilen esastır. Ama hemen akabinde sahip olduğun elde ettiğin kelime-i tevhidih telaffuzu bunun esaslarını gerçekleştirme ilk emrolunduğun şey namazken dikkat et bunları korumanın tek bir yolu vardır marufu emretmek ve münkerden alıkoymaktır.
وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ
Hemen bu emirleri gündeme getirip meseleyi bırakmıyor.
Dikkat et! Bu yolda marufu emrederken münkerden alıkoyarken sana isabet edecek ne olursa olsun mutlak eziyet edileceksin işkence edileceksin reddeliceksin bu yaptığın işe dönük sana toplumun tepkisi olacak. O zaman da
وَاصْبِرْ عَلَى مَا أَصَابَكَ
Sana isabet edenlere sabret.
Nedir?
Onların seni itmesi tepkiyle karşılaması senin marufu emredip münkerden alıkoymana mani olmasın. Her ne kadar buna dönük bir tepki alsan bile sabrederek devam etme zorundasın. Birinde ikisinde seni bıktırmamalıdır. Çünkü bu da tehlikeli bir unsur. Nasıl bunu anlarız?
Çünkü hadisi şerifte
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
Sizden biriniz bir münker gördağande ona eliyle mani olsun. Yapamazsa…
Yapamazsa ne anlama gelir? Yapmazsa anlamında değil. Ama mükellef olan ki herkes mükellef burada katiyetle gördüğünüz bir münker diyor. Burda münker nekiralı geliyor.
o münkerin ne olduğunu söylüyor mu? Söylemiyor. Herhangi bir münker. Herhangi bir münker derken 30-40-50 tane değil heralde en önemlisinden başlayarak. Gördüğün münker ne olursa olsun hemen o mevzuda bilgiden de bahsetmiyor. Zaten normal bir seyir içerisinde o bilğiye sahep olacaksın eğitimle. Aynen ibn abbasa daha buluğ çağına ermemiş bir çocuğu
2516 – حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ مُوسَى قَالَ: أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ المُبَارَكِ قَالَ: أَخْبَرَنَا لَيْثُ بْنُ سَعْدٍ، وَابْنُ لَهِيعَةَ، عَنْ قَيْسِ بْنِ الحَجَّاجِ، ح وحَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ: أَخْبَرَنَا أَبُو الوَلِيدِ قَالَ: حَدَّثَنَا لَيْثُ بْنُ سَعْدٍ قَالَ: حَدَّثَنِي قَيْسُ بْنُ الحَجَّاجِ، المَعْنَى وَاحِدٌ، عَنْ حَنَشٍ الصَّنْعَانِيِّ، عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ، قَالَ: كُنْتُ خَلْفَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمًا، فَقَالَ: «يَا غُلَامُ إِنِّي أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ، احْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ، احْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ، إِذَا سَأَلْتَ فَاسْأَلِ اللَّهَ، وَإِذَا اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ، وَاعْلَمْ أَنَّ الأُمَّةَ لَوْ اجْتَمَعَتْ عَلَى أَنْ يَنْفَعُوكَ بِشَيْءٍ لَمْ يَنْفَعُوكَ إِلَّا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ، وَلَوْ اجْتَمَعُوا عَلَى أَنْ يَضُرُّوكَ بِشَيْءٍ لَمْ يَضُرُّوكَ إِلَّا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَيْكَ، رُفِعَتِ الأَقْلَامُ وَجَفَّتْ الصُّحُفُ» هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ “
__________
[حكم الألباني] : صحيح
—–27:38—
Ey çocuk sana bazı kelimeler öğreteceğim. Diyor. Orada ne diyor?
Yardım istediğinde Allah’tan iste bir şey istedeğende Allah’tah iste. Diyor. Hiç izah yok burada. O çocuk bu sözleri anlıyor ki hitab ediyor ama meselenin önmeni binaen tekrarlıyor dikkat et! Ne olursa olsun yardım Allah’tan istenir. Ne istersen iste Allah’tan istemesini bil önce. Katiyetle bir başkasına ne yardım için ne de talep için ona yönelmeyesin. İşte buraya kadar da gelen bir münkeri gördüğünde ne anlama geliyor? Onun münker olduğunu bilmen gerekiyor. Ha sana göre senin hoşuna gitmeyen değil Allah’ın hoşuna gitmeyen bir münker olması gerekiyor.
Munkeri bilmen gerekir. Buna elinle mani olman gerekir. Yapamazsan yani
…………arapça
Yapamazsa yapmazsa değil. Biz ise münkerden alıkoymamayı muktedir olamamakla bahanelerle sorumlu olmadığımızı gündeme getiriyoruz. Normalde ciddin yapamazsan ancak ondan sonra kalbe bir iniş vardır. O zaman bu imanın en zayıfıdır. Ancak o zaman bu sözü söyleyebiliriz. Ama kendi gayret göstermeden çünkü bu mevzuda sana isabet edecekler var. Yapamazsan ne anlama geliyor?
Tepki göreceksin, şimdi düşünün islamın emirleri net açık, nasların serahati tevile ihteyaç bırakmıyor. Naslar o kadar sarihtir ki o kadar açık beyan edilmiştir ki ihtimal mana yüklenemez.
Böyle de anlaşılır böyle de anlaşılır diyemezsininz ancak tafsilatı gerekirse bunu zaten resul yapar. Ki resulün sözleri di nasların beyanı sadedinde geldiği için hiç tevile ihtiyaç yoktur. Yapamazsa…
Yani sana tepki gösterecekler diyelim ki nasıl tepkiden korkuyup kaçılır. Tepki göreceğini … ya insanlar ne der bana? Biz şöyle diyoruz:
Biz müstehcenliği Allah’ın hoşlanmadığı bu fiili Adem’in, Allah’ın yasakladığı ağaca yaklaşarak bu günahı irtikabla Adem il Havva nın yaşadığı olay nedir orada?
O ağaca yaklaşır yaklaşmaz artık ne yaptılarsa üzerlerindeki elbise düşer ayıp yerleri açılır. En yakınlarındaki ağaçların yapraklarından kopararak üzerlerini kapamaya çalışırlar. Birz sonra da diyor ki Allah:
“sakın ha şeytan ananızın babanızın elbisesini soyduğu gibi sizin de elbisenizi soymasın diyor”
———31:12—–
Hemen dönüyoruz biz neden soyunuyorsunuz kendiliğinden soyunanlara demediğimiz iöin onlar bize “ neden giyiniyorsunuz?” biz onlara neden açılıyorsunuz demediğiniz için onlar bize neden kapanıyorsunuz diyorlar. Biz burada bu münkeri ilk gördüğümüz en yakınımızda gördüğümüzde ne kadar bu münkere mani olmak istiyoruz. Şimdi bazı münkere mani olma fücüeten aniden görülen şeye tepki gösterme değildir. Diyelim ki müstehcenliğe karşıysanız bu hiçbir zaman birisinin kişilik hürriyetinenden değildir. Müstehcenliğe mani olma birisinin hürriyetini kısıtlama da değildir. Bu münkerdir. Fıtraten aslında kadın bunu anlar ama düşüncesizlik bunu oraya götürmüş bir bütün bu kargaşayı düşünerek bu müstehcenliğe nasıl mani olabilirz korkarız göreceğimiz tepkiden dolayı o zaman bunu terkettiğimizde muktedir olmadığımızdan mı terkediyoruz korkudan dolayı mı? Bize bununla isabet edecek bela ve musibetlerden çekindiğimizden mi?
Tabi çekindğimizdendir. Daha küçükten çocuğu
“ oğalcağızım namazını kıl, marufu emret münkerden de alıkoy ve bu yolda sana isabet edecek şeylerden korkma sabret onlara diyor yani metanet göster işte
إِنَّ ذَلِكَ مِنْ عَزْمِ الْأُمُورِ
“işte işlerin en azimi budur.” Lukman 31/17
Doğrusu bunlar azim gerektiren işlerdir ne anlama geliyor*
Mücerred bir temnni ile ah bu insanları hepsi kapansa.
Kendiliğinden kapansa mı? Allah’ın emirleri hatırlatılarak mı? Tabi ki hiçbirşeyin istibdadi uygulaması uygulanması bizim talebimiz değildir tercih ettiğimiz şey değildir. Ama bazı emirlere muhatab olan insanlar o mevzuda o istikamette içimizde haya dersini dinleyenler vardır. Haya imanın cüzlerinden olan her amelin aslıdır. Yani o ameli edada bize en güçlü takviyeyi veren unsurdur azmi veren unsurdur. Onun o işin yapılma …. Yapılırsa kadrini anlatan unsurdur ancak biz onu o duyguyla yakalayıp anlayabiliriz.
Ademin isyanının ilk sebep olduğu elbisesinin soyulması hemen etraftan yaprakları koparıp üzerlerini kapamak isterler. Ve ikaz edilir
Sakın ha iblis ananızın babanızın elbisesini soyduğu gibi sizin de elbisenizi soymasın!
Şimdi biz müstehcenlği sadece görünür şekliyle fuhşa ittiğinden dolayı kötü görürüz. Öyle alışılır ki bunu en yakınımızdaki kızımız sağımız solumzdakiyle müstehcenlik hayanın yokluğuyla ilk evde başlayan bir unsurdur. Burada marufu emretme heralde fücceten doğrudan doğruya diklemesine kazık gibi o amelin terkiyle alakalı bir şey olarak görmemek gerekir. O amelin terkine sebep olan asla inmek zorundasın. Onun için burada lokman as çocuğuna meselelerin başlıklarını telkin ediyor. Yani sen namaza dikkat et namazı katiyetle kaçırma.
Bu şekilde gelen namazın teferruatına baktığımız zaman biz namazın önemini ehemmiyetini anlıyoruz. Onu öğrenme onun ne anlama geldiğini ha bunları korumak için de onların ne anlama geldiğini münkerden alıkoyma yani lokmanburada şimdi oğluna neyi emrediyor?
Namazı kılmayı. Neyi emredeiyor marufu emretmeyi neyi emreymeyi münkerden alıkoymayı. Tabi ki erkek ve kadın bu mevzuda aynı şeyin sıfatla nitelikle sıfatlanmış olmalarına rağmen ayetler seraheti yorumlanarak demicem. Hiç kimse bir taifeui bir başka taifeye dönük yorumlayarak ondan muaf tutmuyor. Yani herhangi bir bahane utdurarak bunu gündeme getiriyor. Asıl olarak muaf tutulduğu bir yer göremezsiniz. Nasıl? Sizden biriniz bir münker gördüğünde buna mani olsun derken münkeri gören bir erkektir. Ama münker bir kadında görülmüştür. Münkeri gören bir kadın da olabilir ama münkerin görüldüğü bir erkek de olabilir. İkisi de birbirine marufu emretme zorundadır. Münkerden alıkoyma zorundadır. Ama münker eğer erkek görür erkekte görülürse, kadın görür kadında görülürse erkeğin belki rahatlıkla yapamayacağı veyahut kadının erkeğe karşı rahatlıkla yapamayacağı bir işi onlar kendi aralarında bunu daha rahatlıkla eda ederler. Veyahut birisinin noksan bıraktığı bir kısmı diğerinin tamamlamasını gündeme getirir. Onun için kadın ve erkek müşterek sorumlıdırlar. İkisi de aynı mertebe de aynı derecede sorumludurlar bunda.
Ancak kadın ve erkeğin müştereken aynı sorumluluğa shaip olmadığı amelleri biz nasıl anlarız? Bu genel ifadelerde müstesna kılınan ifadelerle. Yani Allah Resulü bir taifeyi diyelim ki erkekleri kıtalde mükellef tutmuştur. Kadınlara gelince ki geliyor
“ ey allahın resulü erkekler kıtal yaparak cihada giderek büyük sevaplara nail oluyorlar biz ise bundan mahrumuz sizin kıtalınız hacdır diyor.
O amelden muaf tutulmuştur. Ha ama ona bedel başka amelleri vardır. Buna rağmen kadınlar cihada iştirakten toptan men edilmemişleridr. Maarekeyi güçleri yetmez ama yaralıları tedavide onlara yardım etmede onları tedavi etmede bir yükümlülükleri vardır bu da teker teker gündeme gelir. Burada marufu emretme münkerden laıkyoma ise bu denli müstesnlarala umumun anlamından çıkarılarbilir.
Ebu said el hudriden gelen hadisi şerifte ki yukarıdaki bir kısmını zikrettik
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ، فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ، وَذَلِكَ أَضْعَفُ الْإِيمَانِ
Müslim
Sizden biriniz bir münker gördüğünde o münkere mani olsun diyor. Eliyle mani olsun eliyle mani olsun sözü aslında en sonra gelen merhaledir. Çünkü beyan hücceti beyan lisanladır. Hüccetin beyanı önce lisanladır. Bu neyi gösterir. Lisanla beyan mertebesi gerçekleştirilmeden zaten o kişişyi sen sorumlu mükellef tutamıyorsun. O meselenin islamda Allah’ın dininde Kuran’da sünnette yasak bir iş olduğunu anlatmak zorundasın. Eğer bu denli bir kopukluk varsa islamın beyanı merhalesindeyseniz. İslama dönük hata işleyenleri cezalandırma hakkınız yoktur.
Bunu anladınız mı? Yani marufu emretmede münkerden alıkoymada beyan merhalesi işlenmemiş. Eda edilmemiş yerli yerince gerçekleştirilmemiş. Müstehcenliğe mani olma gibi bir merhale beyan başlamadıysa siz o müstehcen kişileri müstehcenliği yasaklayamazsını yani cezalandıramazsını buna hakkınız yok.
Çünkü Allah azze ve celle de hüccet ikame etmeden katiyetle onları cezalandırmayacağını azap etmeyeceğini söylüyor. Bunun ne denli anlaşıdığını anlamak isterseniz Kurana baktığınızda birçok namaz kılan insanların dahi bu müstehcenlikte birr payının olduğunu görürsünüz. Eğer cezalandırılması gerekirse birilerinin bence bilerek bu işi yapanların cezanladırılması gerekiyor. Ama annesinin babasının onu mahrum bıraktığı noktada onların beyan ile önce eğitilmeleri gerekiyor.
Herkesin tabi lokman (as) mın küçücük çocuğunu muhatab edinerek ey oğulcağızım namazı kıl marufu emret ve münkerden alıkoy. Bu yolda sana isabet edeceklerden de Sabret DİYOR.
Bu ebu said el hudrinin hadisini farklu bir boyutta ele alarak izah eden abdulluh bin mesudun bir nakli var. Diyor ki:
80- (50) عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «مَا مِنْ نَبِيٍّ بَعَثَهُ اللهُ فِي أُمَّةٍ قَبْلِي إِلَّا كَانَ لَهُ مِنْ أُمَّتِهِ حَوَارِيُّونَ، وَأَصْحَابٌ بَعَثَهُ اللهُ فِي أُمَّةٍ
Allah azze ve celle benden önce ne kadar nebi yollamışsa o nebilerin ümmetinden kendi toplumundan havarileri ve ashabı vardır. Bunların bazılarına havari diyoruz isa as ın arkadaşları gibi bazılarına da ashab sahabe diyoruz peygamberimizin arkadaşları gibi.
—–42:15 —–
onun sünnitene temessük ederler. Onun emirlerini yerine getirirler.
ثُمَّ إِنَّهَا تَخْلُفُ مِنْ بَعْدِهِمْ خُلُوفٌ
Sonra onlardan başka bir nesil gelir.
يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Yapmadıkları şeyi söylerler. Yani birşeyi anlatıyor tavsiye ediyor ama kendisi yapmıyor.
وَيَفْعَلُونَ مَا لَا يُؤْمَرُونَ
Emrolunmadıkları şeyleri yapıyorlar. Belki yapmaları gereken şeyleri konuşuyorlar. Yaptıkları şeyere bakıyorsunuz yine emredilmedikleri şeyler. Kendilirine göre… bir muamele şekli kendilirne göre bir muamele şekli muameleyi Allah’ın emir ve nehiylerine göre değil kendilirine göre biçimlendiriyorlar.
فَمَنْ جَاهَدَهُمْ
İşte onlarla kim cihad ederse eliyle mücadele ederse
بِيَدِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ
Eliyle cihadı gündeme getirdiğinizde burada da elle. Bunu ortama göre şöyle tevil edebiliriz. Bu ortamda … daha çok ulaşılıyordu biraz önce yoksa yazıyla mı? Yazıyla
Yakında göre elle bu mümkündür olması gerektiği şekliyle işte o mümindir.
وَمَنْ جَاهَدَهُمْ بِلِسَانِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ
Her kim diliyle onlarla mücadele ederse o da mümindir.
وَمَنْ جَاهَدَهُمْ بِقَلْبِهِ فَهُوَ مُؤْمِنٌ
Her kim kalbiyle onlarla mücadele ederse yani her kim eliyle mani olur diliyle mani olur veyahut kalbiyle mani olursa derken burada eliyle cihad eder, diliyle lisanıyla cihad ered ve kalbiyle cihad ederse bunlar mümindir.
Ama
وَلَيْسَ وَرَاءَ ذَلِكَ مِنَ الْإِيمَانِ حَبَّةُ خَرْدَلٍ
Ama artık bundan sonra bunun akabinde bir hardal tanesi kadar da iman yoktur. Bu gösteriyor ki bize imanın kazandığımız imanın hasbel kader kazandığımız imanın bekası marufu emredip münkerden alıkoymakla mümkündür. Ve bunun akabinde bir hardal tanesi kadar da iman yoktur.
Gördüğünüz gibi şihdi burada mücerreden marufu emretme münkerden alıkoyma yani namazı terkeden birisinin yaptığı bir iş değil sen namaz kılmadan ona dönük marufu emredemezsin münkerden de alıkoyamazsın. Birisine namaz kıl da diyemezsin dimi. Eğer sen namazı eda etmiyorsan namaz kılmıyorsan ona mani olamazsın. Marufu emretmen gerekiyor ki münkerden alıkoyasın.
Yani münkerden alıkoyma işi marufun tahribe yöneldiği meylettiği ortamlardandır.
Bu yaşadığımız ortamda az çok oluşturulmaya çalışılan marufa karşı verilen mücadeleye mani olmadır.
Burada ne kadar marufu emrediyor isek münkerden alıkoymanın yolları da işlenmelidir.
Aynı anda marufu emrettiğin gibi namaz kıl dediğin gibi çocuğuna sen marufu emrediyorsun münkerden alıkoy demek de maruftur.
—46:03—
Ama namazın terkindin de kaçırmış olmak gerekirdi. İfadesi de bunun içindedir. Ve bunun akabinde hardal tanesi kadar da iman yoktur derken zaten kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kişi ateşe girmez. Hardal tanesi kadar iman olan kişi iman nedir derken bunun tarifi budur işte. Burada buraya kadar zikrettiğimiz naslarda bu fiildin yani marufu emretmenin münkerden alıkoymanın bu ümmetin niteliklerinden ilk vasıflarından olduğu ne kadar önemli olduğu ve ne kadar sorumlu olduğunuzdur.
Bunun akabindeki gelen sorular şöyle diyelim:
Sadece bu hadisi duymuş ama marufu öğrenme menkri tanıma gibi bir eylemde bulunulmamış. Yani dün islamı yaşamaya başlamış buugün marufu emretmesi münkerdern alıkoyması gerekir şeklinde bir yükümlülüğü hemen algılamamak gerekir. Sen önce kendi nefsindeki münkerleri alıkoymaya başlıcaksın. Ama biz zannediyoruz ki hemen bir başkasından başlıyoruz. Hayır önce sen kendindike muünkere engelleyip marufu emredeksin veya sana emredilen marufu kabule izan oluşturman gerekiyor ve kendindike münkerleri terketmeye başlıyacaksın çünkü kişinin kendisine emretmesi kadar zor bir şey yoktur. Mendisini münkerden alıkoyması kadar da zor bir iş yoktur. Dikkat ederseniz birisini işlediği bir münkerle ikaz ederken çok cebbar heyecanlı meseleye hakin birisi gibi gireriz ama kendimizde bunu yaparken çok yumuşak şefkatli ve merhmetli davranırız.
Marufu emrederken başkasına o kadar nasihatkar bir edayla bunu sunarız ki ama yapmadığımız birşeyi monuşan konumunda olur bu. Bazen öyle olur ki yapmadığın birşeyi doğru ise söylenilmesi gerekiyorsa yapmadığın halde bunu söylemek gerekir.
—48:28–
Çünkü seni başka bir sorumluluktan kurtarır. Bu da yan çizmenin sapmanın başka bir versiyonu diyebilirsiniz. Yani şöye ben bunu yapmıyorsam başkasına da söylememeliyim. Ben bunu yapmamanın birçok sebebini bulabilirim ama en azından birisine doğruyu söyle. En azından hakkı söyleme sorumluluğundan kurtulursun söylememe sorumluluğundan ama kendin onun zıttını yapmakla sorumlusun yine onun cezasını verme zorundasın.
İkinci merhaleye geçmenden orası farklı bir boyutta ele alınması gerekiyor. Marufu emretme münkerden alıkoyma eğer bu iki şeye bir başlık bulmak isterseniz bu başlığın adı ne olur? Tebliğ olur. Tebliğ ne anlama gelir? Kurandan sünnetten öğrenilen alınan bir haberi başkasına ulaytırmadır. Şu bir gerçektir ki Allah, Resulüne bile diyor.
يَاأَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ
“ ey Rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan sen gödrevini yapmamış sayılırsın.” (maide 5/67)
Şimdi hiçbir zanam bundan şu anlaşılmıyor. Resul önce kendisisinin itaat etmediği kendisinin yapmadığı yasaklanan bir şey ise kendisinin uzak durmadığı birşeyi katiyetle bir başkasına emretmemiştir ve başkasını o fiilden yasaklamamıştır. Buna tebliğ diyebilirsiniz. Tebliğin altında başka kelimeler de kullanabilirsiniz.
Birincisi nasihat diyebilirsiniz. Ha tebliğ de nasihatta veya marufu emredip münkerden alıkoymada bunların hepsini sınıflandırıp o konuşman gereken meseleye hangi şefkat ve merhametle uyaştırman gerektiğini de …. Marufu emredenin münkerden alıkoyanın sahip olduğu nitelikler babında ele almak gerekiyor. Yani şefkat katiyetle ceza da kullanılamaz.
Ama ceza gerektiren birşeyi de anlatırken şefkatli olman gerekiyor. Bunları tefrik edebilme heralde ikinci merhalede anlatılır. Daha hoş kendi makamını bulur ama bunun adı bizde müdahele hukukudur. Bunu iyi anlamak gerekiyor. Çünkü bizdeki konuşmalara baktığınız zaman belki birisinin hakkı anlamadaki tedrici gecikmesi mazur görülebilir ama şu söz şu ifade ile oluşmamalı.
Yani biz herkesle geçinebiliriz. Yahudilerle de Hristiyanlarla da geçinebiliriz Mecusilerle herkesle geçinebiliriz ne anlamı gelir?
Yahudinin uzeyir’e Allah’ın oğlu demesine ses çıkaramayız. Hristiyanların İsa Allah’ın oğludur demesine susamayız. Birisine Allah’ın emrine karşı gelerek bir iş yapmasına susmamız gerekir. Onu hemen elimizle dövme anlamına gelmez bu. Bu haram ve yasaktır dememiz gerikiyor. Onu söylemenin mendisine has bir üslubu olur. Ama bu merhamet ve şefkatle yoğurarak. Eğer bir yahudiye ‘ Uzeyir Allah’ın oğludur” demek küfürdür derseniz bu sözde de şefkat var. Belki onun o sözü söylemesine ellen mani olma makamında değiliz. Bunun için biz açık kardeşlerimize de bir şey demiyoruz kapalı kardeşlerimize de bir şey demiyoruz. Bu acizliğin caresizleğen ifadesidir.
İmanı yeni anlamaya başlamış namaz gibi bir ibadet eda ediliyor ama tesettür gibi bir şey de bir gecikme varsa ha tesettürürün cürmü kadar konuşuruz. Tesettürün gerekliliği kadar konuyuruz. Ona namazı terkeden açık saçık bidisi gibi davranmayız. Çünkü namazın terki ile irtikab edilen günah ile tesettürürn terkiyle irtikab edilen aynı değildir. O zaman tesettürün terkine mani olan halleri sebepleri aşa aşa ……. Bunun da çaresi çocukları küçükken eğitmeye başlamaktır. Heralde 20 yaşına gelmiş bir kız çocuğuna hayayı anlatamazsınız bile bırak işlemeyi.
Kıçına kadar açık gezen birisine hayayı anlatamazsınız. Kadının ulu orta kahkaha ile gülmesi hoş bir şey değildir sözünü kimse anlamaz valla. Hiçkimse anlamaz. Çünkü ondaki noksan olan önce hayadır. Hem de bu noksanlık çocukluktan başlamıştır. O zaman en azından …. Yoksun olduğumuz bize verilmeyen birçok şeyi iyi tanırsak bari çocuklarımızı bundan mahrum etmemeye çalışırız.
(yazıya döken M.Furan)