Rasulullahın Seriri (Divanı)

1056) Enes şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) seririnde yatarken yanına girdim. Seririn üzerine hurma dallarından yapılmış bir hasır örtülmüştü. Başının altında da, yüzü deriden, içi hurma lifi dolu bir yastık vardı. Yanına ashabından bazıları geldiler. Ömer de geldi. Rasulullah (s.a.v.) yana döndü. Ömer, böğrüyle hasır arasında hiçbir örtü göremedi. Hasır, Rasulullah’ın (s.a.v.) böğründe iz yapmıştı. Ömer ağladı. Rasulullah (s.a.v.) ona:

– “Seni ağlatan nedir?” dedi. Ömer:

-Vallahi, ağlamamın sebebi, senin, Allah katında Kisra ve Kayser’den daha değerli olduğunu bilmemdir. Kisra ile Kayser, dünyada nasıl yaşıyorlar, sen ise, Allah’ın Rasûlü olduğun halde bilip gördüğün yerdesin, dedi. Rasulullah (s.a.v.):- “Dünyanın onların, ahiretin de bizim olmasına razı olmaz mısın?” dedi. Ömer:

– razı olurum, dedi. Rasulullah (s.a.v.):,- “Bu, mutlaka böyledir” dedi…….Beyhakî, Delaılu’n-Nubuvve, 1/337Bu manada Ömer’den de rivayet edilmiştir: Müslim, Sahih, kıtabu’t-talak, bab: 5; Beyhakî, Delailu’n-Nubuvve, İ/335

Rasulullah’în Hasırı

1058) Hz. Aişe şöyle dedi: “Rasululah, geceleyin odasına bir hasırı alır, onun üzerinde namaz kılardı. Gündüz de serip üzerinde halk ile otururdu……….. Buharı, Sahih, VII/200

1063) Hz. Aişe şöyle anlattı: “Yanıma Ensar’dan bir kadın geldi, iki abadan ibaret olan, Rasu­lullah’ın (s.a.v.) yatağını gördü. Gitti. Bana içi yün dolu bir yatak gön­derdi. Rasulullah (s.a.v.) yanıma gelip: -“Bu nedir?” dedi. Bende:

-Ensar’dan falanca kadın yanıma gelmişti. Senin Yatağını görünce bunu sana gönderdi, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

–  “Bunu geri ver” dedi. Ben de geri vermedim. Onun evimde bu­lunması hoşuma gitmişti. Rasulullah bunu üç defa söyledi. Sonunda:- “Aişe! Bu yatağı geri ver. Vallahi, isteseydim, Allah, altın ve gü­müş dağlarını benim yanımda yürütürdü” dedi.Sonunda o yatağı, getiren kadırna geri verdim

 

Rasulullah’ın Dünyaya Önem Vermemesi

859) Abdullah şöyle dedi:  Rasulullah (s.a.v.) bir hasırın üzerine yatıp uyumuş, hasır böğ­ründe iz yapmıştı. Ben:

-Ya Rasulellah! Keşke bize bildirseydin de, altına ondan daha yu­muşak birşey serseydik, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

– “Dünyalık şeyler, benim neme gerek? Benimle dünya arasındaki durum: Sıcak bir günde yola çıkıp bir ağacın altında dinlendikten sonra onu bırakıp yola koyulan yolcunun durumu gibidir.” Buharî, Sahih, 111/213

 

Rasulullah’ın Dünyalık Az Birşeyle Yetinmesi

862) Ebu Hureyre şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v.):

“Allah’ım! Al-i Muhammed’in (Muhammed’in ev halkının) rızkını ölmeyecek kadar ver” dedi. Mus, Sahih, 730, 2281

Rasulullah’ın Yiyecek Ve İçeceği

867) Zeyd îbn Selâm’dan rivayet edilmiştir:

Bana Abdullah el-Hevazinî yani Ebu Amir şunu anlattı: Rasulullah’ın (s.a.v.) müezzini Bilal’le karşılaştım ve:

-Bilal! Bana Rasulullah’ın (s.a.v.) yiyecek ve içeceğinin neler oldu­ğunu anlatır mısın? dedim. Bilal:

-O’nun azıcık bir malı vardı ki, Aziz ve Celil olan Allah O’nu pey­gamber olarak gönderdiğinden beri, şu gününe kadar, o malın idare­cisi bendim.

Müslüman birisi O’na gelip de, O’nu çıplak olarak görünce, bana borç para bulmamı emreder, ben de bir burde satın alır, onu o fakire giydirir, ayrıca onu doyururdum.

Bir defasında müşriklerden birisiyle karşılaştım. O:

-Bilal! Benim maddi gücüm yerinde. Benden borç alabilirsin, dedi ve ondan borç para aldım.

Bir gün, abdest alıp ezan okumağa kalkınca, bir grup tüccarın arasındaki o müşrik beni görüp:

-Ey Habeşli! dedi. Ben de:

-Buyur, dedim. Asık bir suratla karşıma çıkıp kaba bir şekilde: -Ne kadar süren kaldığını biliyor musun? dedi. Ben de: -Kısa bir zaman var, dedim. O:

-Sadece dört gecen var. Sendeki paramı alacağım. Çünkü ben sana verdiğimi, senin ve arkadaşının üstünlüğünden dolayı vermedim. Fakat sana, benim kölem olman ve bundan önceki gibi sürüyü otlatman için verdim, dedi.

Başka insanlar gibi benimde canım sıkıldı. Namaz için ezan okudum. Yatsıyı kıldığımda, Peygamber (s.a.v.) ailesinin yanına döndüm. Yanına girmek için izin istedim. Girmeme izin verdi. Şöyle dedim:

-Ya Rasulellah! Babam ve annem sana feda olsun! Sana, kendi­sinden borç aldığımı söylediğim müşrik şöyle şöyle dedi. Sende benim namıma ödeyeceğin birşey yok. Bu, yüz kızartıcı birşey. Benim, müslüman olan bazı mahallelere gitmeme izin ver. Belki, Allah, Rasulü’ne be­nim namıma ödeyeceği bir şeyi lütfeder.

Çıktım ve evime geldim. Kılıcımı, mızrağımı ve ayakkabımı başı­mın yanma koydum. Yüzümü ufka yönelttim. Devamlı uyuyup uyanı­yordum. (Geceleyin borçlu olduğumu düşününce uyanıyordum.) Nihayet sabahın ilk aydınlığı belirdi. Kalkıp gitmek istedim. Koşan bir insan:

-Bilal! Rasulullah’a (s.a.v.) icabet et diye sesleniyordu.

Yola koyuldum ve O’na geldim. Bir de ne göreyim! Üzerinde yükleriyle birlikte dört deve. Bana:

–  “Müjde! Allah sana ödeyeceğin borcu gönderdi” dedi. Allah Ta’âla’ya hamdettim.

– “Çöktürülmüş dört deveye rastlamadın mı?” dedi. Ben: -Rastladım, dedim.

– “Develerin hem kendileri hem üzerindekiler senindir. Develerin üzerindekiler Fedek büyüğünün hediye ettiği giyecek ve yiyeceklerdir. Kalk, borcunu öde” dedi.

Dediğini yaptım. Develerin üzerindeki yüklerin bir kısmını indir­dim. Daha sonra onları bağlayıp sabah ezanını okumağa gittim. Rasulullah (s.a.v.) namazı kıldırınca, Baki’a gittim. Parmağımı kulağıma koyup: Rasulullah’tan (s.a.v.) borç isteyen varsa gelsin, diye seslendim.

Devamlı satıyor ve ödüyordum. Nihayet, Rasulullah’ın yeryüzünde hiç borcu kalmadı. Yanımda iki veya bir buçuk okıyye arttı.

Gündüzün çoğu geçtikten sonra mescide gittim. Bir de baktım ki, Rasulullah mescidde tek başına oturuyor. Ona selam verdim. Bana:

– “Yanındakiler ne oldu?” dedi. Ben:

-Aziz ve Celil olan Allah, Rasulullah’ın (s.a.v.) borcu olan herşeyi ödedi. Geriye hiçbirşey kalmadı, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

– “Biraz arttı mı?” dedi. Ben:

-Evet, iki dinar arttı, dedim. Rasulullah (s.a.v.):

–  “Beni o iki dinardan kurtarmaya bak. Sen, beni o iki dinardan kurtarmadıkça, ailemden hiçbirinin yanına girmeyeceğim” dedi.

Bizim yanımıza hiç kimse gelmedi. O, sabah oluncaya kadar mescidde kaldı, ikinci günde devamlı mescidde kaldı. Günün sonuna doğru, iki yolcu geldi. Onları götürüp üzerlerine elbise giydirdim ve karınlarını doyurdum. Yatsıyı kıldıktan sonra bana:

– “Yanındaki ne oldu?” diye seslendi. Ben de:

-Allah seni ondan kurtardı, dedim. Bunun üzerine tekbir getirip kendisinin ölmesinden korktuğu için -ki bu onda devamlı vardı- Allah’a hamdetti. Daha sonra onu takip ettim. Hanımlarına geldi, tek tek onlara selam verdi. Sonunda geceyi geçireceği odaya girdi.

İşte senin bana sorduğun şey budur. ibn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Vl/55; Beyhakî, Delailu’n-Nubuvve, 1/350

Rasulullahın Dünyadaki Yaşayışı

868) Ebu Hazim şunu anlattı:

Ebu Hureyre’nin, parmağıyla birkaç defa işaret ederek şöyle dedi­ğini gördüm:

-Ebu Hureyre’nin canı elinde olan Allah’a yemin olsun! Rasulullah’la (s.a.v.) ailesi, dünyadan ayrılıncaya kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.”  Buharî, Sahih, kitabu’l-eyman, bab: 22, kitabu’l-et’ime, bab: 23, kitabu’r-rikak, bab: 17

869) Simak Ibn Harb şöyle demiştir:

en-Nu’man Ibn Beşir’in (Ömer Ibnu’l-Hattab’ı hutbe okurken din­ledim dediğini duydum), Ömer insanların dünyadan elde ettiklerini an­dıktan sonra:

Rasulullah’ın bütün gün kıvranıp karnını doyuracak kötü hurma bulamadığını gördüm, dedi. Müslim, Sahih, kitabu’z-zuhd, 36

Rasulullahın Mirası 

1493) Cuveyriye  Bintu’l-Haris’in erkek kardeşi,  (Rasulullah’ın s.a.v.kayınbiraderi Amr Îbnu’l-Haris) şöyle dedi:

Vallahi, Rasulullah (s.a.v.) öldüğünde, ne dinar, ne dirhem, ne köle; ne cariye ne de koyun bıraktı. O, sadece beyaz katır ve vakfettiği bir araziyi bıraktı

Similar Posts