Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duanıza cevap vereyim! Bana kulluk etmekten kibirlenenler, aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْعِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ Mumin 60
وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهاً اٰخَرَۙ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِه۪ۙ فَاِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ Muminun 117
Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıtı olmaksızın başka bir ilaha dua ederse, artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz kafirler kurtuluşa eremezler.
Mumin Suresindeki ayette; Allah dua’yı, kulluk olarak isimlendirmiştir. Ondan başkasına dua edeni ise (bir kere bile olsa) cehenneme girdireceğini kesin olarak belirtmiştir. Sonraki ayet ise, kişinin dua ettiği varlığın, ilah makamında olduğunu tesbit eden çok manidar bir ayettir. Bu makama ya Allah’ı yada Allah’tan gayrısını layık görmek, dua edenin takdirindedir. Sonucuna katlanmak şartıyla.
Rabbimiz, bizi ve soyumuzu sadece sana ibadet edenlerden eyle.
Tdv Dua Tanımı:
Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” mânasındaki da‘vet ve da‘vâ kelimeleri gibi masdar olup, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” anlamında isim olarak da kullanılır.
Yetiş! Ya……. Medet! Ya…….. Şefaat! Ya……..
Ancak Allah’ın güç yetireceği ve kendisinden bir başkasına tamda o anda sığınılmasını istediği en değerli bir ibadet olan ‘DUA‘ , yukarıdaki şekilde başlayan bir cümle kurarak Allah’a yapılması gereken bu seslenmeyi/çağırmayı, Allah’tan başkasına yapmayarak ancak Tevhidi ikame edebilir.
Dua kelimesinin, Kuranda hangi şekillerde kullanıldığına bakarsak birisine seslenmek/çağırmak manasında çokça kullanıldığını görürüz.
وَإِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِ وَادْعُوا شُهَدَاءَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ bakara 23
Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin)
***
ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا وَاعْلَمْ أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ….
Bakara 260. Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
***
إِذْ تُصْعِدُونَ وَلاَ تَلْوُونَ عَلَى أحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غُمَّاً بِغَمٍّ لِّكَيْلاَ تَحْزَنُواْ عَلَى مَا فَاتَكُمْ وَلاَ مَا أَصَابَكُمْ وَاللّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
Ali İmran 153. Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
***
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلاً۟
AHZAB 52. Allah’ın sizi (kabirlerinizden) çağıracağı, sizin de O’na hamd ederek emrine hemen uyacağınız ve (kabirlerinizde) pek az kaldığınızı sanacağınız günü hatırla!
***
يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُوْلَئِكَ يَقْرَؤُونَ كِتَابَهُمْ وَلاَ يُظْلَمُونَ فَتِيلاً
İSRA 71. Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar
***
وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم مُّعْرِضُونَ
NUR 48. Aralarında hüküm vermesi için Allah’a (Kur’an’a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir.
***
فَجَاءتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاء قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا فَلَمَّا جَاءهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
KASAS 25 Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, “Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi. Mûsâ, onun (Şu’ayb’ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şu’ayb, “Korkma, o zalim kavimden kurtuldun” dedi.
***
لَا تَهِنُوا وَتَدْعُوا إِلَى السَّلْمِ وَأَنتُمُ الْأَعْلَوْنَ وَاللَّهُ مَعَكُمْ وَلَن يَتِرَكُمْ أَعْمَالَكُمْ
Muhammed 35. Sakın za’f göstermeyin. Üstün olduğunuz hâlde barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. Sizin amellerinizi asla eksiltmeyecektir.
***
فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطَى فَعَقَرَ
Kamer 29. Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.
***
سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ – فَلْيَدْعُ نَادِيَه
Alak 17. Haydi, taraftarlarını çağırsın. 18. Biz de zebânileri çağıracağız.
Dua’nın Yalnızca Allah’a Yapılması Gerekir
Kurandan alıntıladığımız bu ayetler dua’nın seslenmek/çağırmak manalarına açık örnektir. Türkçemizdeki yetiş! yada Medet yada Şefaat diye başladığımız cümlelerle mabudumuza ancak seslenebileceğimizi unutmayalım. Dua bir ibadettir ve bunuda Allaha has kılmamız gerekir. Hem de bütün cüzlerinde.
قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا
Furkan 77 (Onlara): “Rabbim, dualarınız olmasa size değer vermez. Oysa siz yalanlamıştınız. Fakat (azap) kaçınılmaz olacak.” de.
وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ
Furkan 68 Onlar, ALLAH ile birlikte başka ilah çağırmazlar;
Çok çarpıcı bir ayet! Allah’a inanan ona dua eden ve bununla beraber O’ndan başkasına da dua eden bir kişi Allah’tan başkasına ibadet etmiş ve onu ilah edinmiştir.
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
“Rabbinize için için ve yalvararak dua edin. O, taşkınlık yapanları gerçekten sevmez.” (Araf 7/55)
Allah’ın kitabında yasakladığı her dua şekli taşkınlıktır.
أَمَّنْ يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt alıp düşünüyorsunuz. Neml 62
Yine bu ayette de çağrılanın Allah olmadığında; diğer çağrılanın ilah olduğuna sarih bir delil vardır.
Bir başka konu ise Müşriklerin Allah’a inandıklarını artık öğrendin. Hala öğrenemediysen aşağıdaki ayeti de oku:
“Andolsun onlara: ‘Göklerle yeri kim yarattı?’ diye sorsan, onlar elbette: ‘Allah’ diyeceklerdir.” (Lokman 25)
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
Yunus 18. Ve onlara fayda ve zarar vermeyen Allah’tan başka şeylere kulluk (ibadet) ediyorlar. Ve “Bunlar, Allah’ın yanında bizim şefaatçilerimiz.” diyorlar. De ki: “Yeryüzünde ve semalarda bilmediği bir şeyi Allah’a haber mi veriyorsunuz?” O, Subhan’dır (münezzehtir), onların ortak koştuğu şeylerden yücedir.
(Müşriklerin hem Allah’a inanıp hem de şirke düştüklerine delil. Zaten Allah inancı taşımdan birisi müşrik olmaz)
Yunus 18 ayetimiz Şefaat hakkının da Allah’a ait olduğunu, Allah ile aralarını sokmaya çalıştıkları bu eyleminde ayette yasaklandığını gördün.
قُلْ لَا أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلَا ضَرًّا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ وَلَوْ كُنْتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لَاسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
“(Ya Muhammed) De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim.” (A’râf 188)
Hal böyle iken nasıl olurda “Şefaat ya Rasulallah” diyebeliriz. Bu isteğimizde istenenin (yani Muhammed s.a.v’in ) bize şefaat etme yetkisi yoktur. Bilakis Şefaat yetkisi tamamıyla Allah’a aittir.
قُل لِّلَّهِ الشَّفَاعَةُ جَمِيعًا لَّهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
De ki: “Şefaatin hepsi Allah’a mahsustur. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (Zumer 44)
“Kişinin, Allah’tan başkasını duasının kabulüne sebep kılması ve onunla tevessülde bulunması caiz değildir… O şöyle demek ister, “Falanca senin salih kullarından olduğu için duamı kabul eyle.” Onun Allah’ın salih kulu olmasıyla berikinin duası arasında ne ilgi, ne bağlantı olabilir? Bu, duada taşkınlıktır.
Dua da Rasulun beyanıyla öğrenilmesi gereken ibadetlerdendir.