Değerli kardeşlerim … ! Şüphesiz ki Şirki öğrenmenin ve şirkten uzak kalabilmenin en kestirme yolu, Allah Rasulü s.a.v’in kendilerine peygamber olarak gönderilen ve kendilerinden Müşrik olarak bahsedilen insanları iyi tanımaktan geçer …
Diğer bir ifadeyle ;
“… Acaba Mekkelilerin akidesi nasıldı … Onlar nasıl inanıyorlardı … Ve onları müşrik yapan kusurlar nelerdi ki, Allah’u Teala onları müşriklikle tavsif ediyordu …” sorularının cevabını bulmakla ancak şirk öğrenilir…
Değerli kardeşlerim … ! Kur’an ve Sünneti okuyanlar çok iyi bilirler ki ;Bahsi edilen bu insanlar – yani Mekkeliler – Allah’ı kabul eden ve O’nu razı etmek için birtakım ameller işleyen kimselerdi…
Ama buna rağmen Allah’u taala onların bu ibadetlerini kabul etmiyor ve onları kendisine ortak koşanlar olarak kabul ediyordu… Acaba neden … ?
Gelin şimdi bu soruların cevabını Kur’an’ın ve Sünnet’in tertemiz sayfalarından öğrenmeye çalışalım… Öğrenelim ki aynı arızalar bizlerden de sudur etmesin… Bununla beraber bu soruların cevabını öğrenelim ki, bu konudaki sıkıntısı olanlara da yardımcı olalım.
Ey Müslüman … ! şunu aslaunutmaki bu kimselerin arızalarının temeli ; Allah’la kendi aralarına vesile ve vasıta koymalarıydı… Yani ; Allah’a daha fazla yaklaşabilme amacı ile, bir takım Salih kabul edilen kimseleri, Allah’la kendi aralarına vasıta edinmeleriydi.
Rabbimiz bu hususu kerim kitabında şöyle zikreder :
أَلَا لِلَّهِ الدِّينُ الْخَالِصُ وَالَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِهِ أَوْلِيَاء مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَا إِلَى اللَّهِ زُلْفَى إِنَّ اللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِي مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ
“ İyi bilin ki, hadis din Allah’ındır. O’ndan başka veliler edinerek : ” biz bunlara, sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz ” Diyenlere gelince : Şüphesiz Ki Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri şeyde hükmünü verecektir. Allah, yalancı, kafir kimseyi doğru yola iletmez. ” Zümer : 31.Ay
Yine bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurur rabbimiz :
فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ قُرْبَاناً آلِهَةً
“ Halbuki Allah yanında O’na yakınlaştırıcı diye edindikleri ilahlar kendilerine yardım etselerdi Ya ! …… ” Ahkaf : 28.Ay
Görüldüğü gibi Kur’an Mekkeli müşriklerin arızalarının temelinin, Allah ile kendi aralarına vasıtalar koymak olduğunu anlatıyor bizlere…
Bununla beraber Kur’an ve Sünnet yine bizlere Mekkelilerin araya vasıta olarak koydukları bu şeylelerin, geçmişte yaşamış Salih kabul edilen insanlar olduğunu ve bunların adlarının da LAT, MENAT, UZZA ve HUBEL olduğunu zikreder.
Rabbimiz şöyle buyurur :
أَفَرَأَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزَّى وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَ
“ Gördünüz mü o Lat’ı, Menat’ı ve üçüncüleri olan Uzza’yı ” Necm : 19.20.Ay
Buhari İbni Abbas tan şu rivayeti zikreder : Lat, hacılara su ile sevik bulamacı yapıp onlara ikram eden bir adam idi. Buhari : 10.c.4805.s
Menat’a gelince ; O,Mekke ile Medine arasında Kudeyd dağının yanında Müşellel mıntıkasında idi. Huzaa, Evs ve Hazreç kabileleri cahiliye döneminde ona tazimde bulunurlar ve Kabe’ye haccetmek üzere gideceklerinde orada ihrama girip telbiye getirirlerdi. Buhari : 10.c.4807.s
“ … İbn İshak ise siretinde der ki: Araplar Kabe ile beraber puthaneler edinmişlerdi. Bu yerler, Kabe’ye tazimde bulundukları gibi tazim ettikleri türbelerdi. Oraların perdedarları ve kayyumları vardı. Kabe’ye kurbanlıklar götürdükleri gibi, onlara da kurbanlar götürürler ve Kabe’yi tavaf ettikleri gibi oraları da tavaf ederek oralara kurban keserlerdi … ” İbni İshak Siyre
Görüldüğü gibi Mekkelilerin problemlerinin temeli, Salih kabul edilen bu kimseleri Allah’a yaklaşma amacı ile araya vesile kılmalarıdır… Bu temel problemden dallanıp budaklanan arızalara gelince :
BİRİNCİ OLARAK : “ … Onlardan yardım beklemeleri … ”
“ Belki yardım olunurlar diye, Allah’tan başka ilahlar edindiler. Onlar kendilerine yardım edemezler. Tersine kendileri onlar için hazırlanmış askerlerdir. ” Yasin : 74.75.Ay
“ Allah’ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir. Oysa onlar ölüdürler, bunların yalvardıklarından habersizdirler. ” Ahkaf : 5.Ay
Halbu ki biraz önce de Ayet’ler de zikredildiği gibi bu kimseler denizde sıkıntıya uğradıklarında Allah’tan yardım istiyorlardı.
İşte burası yolların ayrıldığı noktadır. Yani, bir kimse hem Allah’tan hem de bir başka şeyden – ki, bu kim olursa olsun – yardım beklerse veya isterse Allah’a ortak koştuğundan dolayı, Allah bu kimsenin yolunu muvahhid’in yolundan ayırmıştır.
Binaenaleyh, her kim bu konuda muvahhid olmak istiyorsa, sadece ve sadece Allah’tan yardım istemeli ve sadece ve sadece Allah’tan yardım beklemelidir, O’ndan başka şeylerden değil… Çünkü Rabbimiz bizden şöyle söylememizi ve ona uygun hareket etmemizi emrediyor :
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
“ Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım bekleriz. ” Fatiha : 4.Ay
İKİNCİ OLARAK : “ … Onları şefaatçi kabul etmeleri … ”
Mekkelilerin ikinci çirkin arızaları ise, kabir ve türbelerde yatan Salih kabul ettikleri kimselerin kendilerine Allah katında şefaat edeceklerine inanmalarıdır. Rabbimiz bu hususta da şöyle buyurmaktadır :
وَيَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللّهِ مَا لاَ يَضُرُّهُمْ وَ لاَ يَنفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هَـؤُلاء شُفَعَاؤُنَا عِندَ اللّهِ قُلْ أَتُنَبِّئُونَ اللّهَ بِمَا لاَ يَعْلَمُ فِي السَّمَاوَاتِ وَلاَ فِي الأَرْضِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ
“ Onlar, Allah’ı bırakıp kendilerine ne fayda ve ne de zarar veremeyen şeylere ibadet ediyorlar ve : ” bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.” diyorlar. Onlara deki : ” Allah’ın göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi Allah’a haber veriyorsunuz ? ” O, anların koştukları ortaklardan uzak ve yüce’dir. ” Yunus : 18.Ay
“ Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler ? De ki : onlar hiçbir şeye güçleri yetmeyen ve düşünmeyen şeyler olsalar bile mi ? ” Zümer : 43.Ay
İşte ikinci probleri de buydu … Oysaki bu şekildeki bir şefaat anlayışı, Kur’an’ın ve Sünnet’in batıl gördüğü bir şefaat anlayışıdır. Çünkü ; Allah’ın kimden hoşnut olup, ona şefaat etme izni vereceğini kimse bilemez. Bununla beraber, kime şefaat edilmesi için izin verileceğini de kimse bilemez…
Dolayısıyla bu konudaki takip edilmesi gereken en sağlıklı yol ; Rabbimizin kerim kitabında buyurduğu gibi :
1 – “ Bütün şefaat – yetkisi – Allah’ın elindedir … ” Zümer : 4.Ay
2 – “ O’nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez… ” Yunus : 3.Ay
3 – “ O’nun, şefaat için izin vereceği kimseler, sözünden hoşlandığı kimseler olacaktır. ”
4 –“ Kendilerine şefaat etme yetkisi verilen kimseler, Allah’ın izin verip tarif ettiği kimselere şefaat edeceklerdir. “
ENBİYA : 28.AY – BUHARİ : 14.C.6465. S – MÜSLİM : 1.C. 193.N
İşte bu şartlara uygun bir şefaat anlayışı, Mekke’li müşriklerin şefaat inancının tam tersi olan ehli tevhidin şefaat inancıdır…
Ama Mekkelilerin ve onlara paralel inanca sahip olan kimselerin bu husustaki inancı ise :
1 – Allah’la kendi aralarına vesile edindikleri kimseleri, kendi kafalarına göre Allah’ın velileri – dostları – saymaları…
2 – Onların şefaat yetkisine sahip olduklarına inanmaları …
3 – Veli veya Evliya dedikleri bu kimselerin, kendilerine şefaat edeceğine inanmaları …
İşte bu şekildeki bir inanç sapık bir inançtır, hakkında hiçbir delilin bulunmadığı heva ve arzulara dayalı bir inançtır.
ÜÇÜNCÜ OLARAK : “ … Onları aşırı bir şekilde sevmeleri … ”
Mekkelilerin üçüncü çirkin arızaları ise, araya vasıta koydukları o kimseleri ; Allah’ı sever gibi sevmeleridir.
Allah’u Azze ve Celle bu konuda şöyle buyurmaktadır :
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَتَّخِذُ مِن دُونِ اللّهِ أَندَاداً يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللّهِ وَالَّذِينَ آمَنُواْ أَشَدُّ حُبّاً لِّلّهِ وَلَوْ يَرَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ إِذْ يَرَوْنَ الْعَذَابَ أَنَّ الْقُوَّةَ لِلّهِ جَمِيعاً وَأَنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ
“ İnsanlardan kimi, Allah’tan başka eşler tutar ve Allah’ı sever gibi onları severler. Hakkıyla iman eden kimseler ise, en çok Allah’ı severler O şirk koşanlar azabı gördükleri zaman bütün güç ve kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok çetin olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi. ” Bakara : 165.Ay
Rabbimizinde bildirdiği gibi Mekkeliler, Allah’ı sever gibi araya vasıta koydukları kimseleri seviyorlardı. Yani onların kabir ve türbelerine koşup oralarda ta’zim de bulundukları gibi, onlar adına uydurdukları bir takım kural ve kadilere de aşırı bir şekilde itaat ediyorlardı…
Halbu ki Allah’a hakkıyla iman eden tevhid ehli kimseler en çok Allah’ı sever, O’na gönülden bağlanır ve O’nun emirlerine itaat ederler… Çünkü Rabbimiz, kendisini sevmenin isbatını itaate bağlamıştır. O şöyle buyurur :
قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
“ De ki : Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın …. ” Ali İmran : 31.Ay
DÖRDÜNCÜ OLARAK : “ … Onlar için kurban kesmeleri … ”
Mekkelilerin şirklerine vesile olan arızalarından birisi de, kabir ve türbelerde yatan o kimseler için kurban kesmeleridir. Rabbimiz bu konu da şöyle buyurmaktadır:
وَ جَعَلُواْ لِلّهِ مِمِّا ذَرَأَ مِنَ الْحَر ْثِ وَا لأَنْعَامِ نَصِيباً فَقَا لُواْ هَـذَا لِلّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَـذَا لِشُرَكَآئِنَا فَمَا كَانَ لِشُر َكَآئِهِمْ فَلاَ يَصِلُ إِلَى اللّهِ وَمَا كَانَ لِلّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَى شُرَكَآئِهِمْ سَاء مَا يَحْكُمُونَ
“ Allah’ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah’a pay ayırdılar. Zanlarınca : “ Bu Allah’a bu da ortaklarımıza” dediler. Ortakları için ayrılan Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar. ” En’am : 136.Ay
İbn Kesir r.h’ın haber verdiğine göre, Abdurrahman İbn Zeyd İbn Elsem tefsirinde şöyle der : Allah için ayırmış olduklarından her kestiklerini, Allah’ın ismi ile birlikte diğer ilahlarının ismini de anmadıkça kat’iyyen onu yemezlerdi. İlahlar için ayırdıklarına ise, o ilahın ismiyle birlite Allah’ın ismini anmazlardı. İbni Kesir : 6.c.2839.s
“ … Enes r.a’dan ; Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : İslam’da kabir yanında hayvan kesmek yoktur.”
“ … Abdurrezzak şöyle dedi : – Cahiliye döneminde – kabirlerin yanında sığır veya koyun kurban ederlerdi. “
EBU DAVUD : 4.C.3222.N – ABDURREZZAK : 6690.N
Görüldüğü gibi bu hususta da Mekkeliler haddi aşmış, kabir ve türbelere adaklar adamış ve oralarda kurbanlar kesmişlerdir. Halbu ki Allah’ın Resülü s.a.v şöyle buyurmuşlardır :
“ … Allah’tan başkası için kurban kesen kimseye Allah lanet etmiştir … ”
Müslim : 6.C.1978.N
BEŞİNCİ OLARAK : “ … Onlar adına yemin etmeleri … ”
Mekkelilerin çirkin arızalarından birisi de, Allah’tan başka ilahlaştırdıkları kimseler adına yemin etmeleriydi. Halbuki bu konuda ;
“ … Rasulullah s.a.v şöyle buyurmaktadır : Kim yemin eder ve yemininde Lat ve Uzza hakkı için derse hemen, La İlahe İllallah desin. ” Buhari : 10.c.4806.s
“ Yinebir hadislerinde : Rasulullah s.a.v şöyle buyurur : “ Aziz ve Celil olan Allah sizleri babalarınızla yemin etmenizden nehyeder. ” Müslim : 5.c.1646.n
Bu ve emsali deliller de, Mekkelilerin Lat ve Uzza adına yemin ettiklerinin açık kanıtlarıdır. Halbu ki İslam, Allah’tan başkası adına yapılan yemini ŞİRK kabul etmiştir…
“ … Allah Rasulü s.a.v yine şöyle buyurur : Her kim Allah’tan başkası adına yemin ederse, kafir veya müşrik olur. “ Tirmiz : 3.c.1574.n – Ahmed : 2 . 125
“ … Yine bir Hadisi Şeriflerinde : “ Allah’tan başkası adına yemin eden şirke düşer ” buyrulmuştur. ” Ahmed : 1 / 47
Bu hususta tevhid ehli kimselere düşen ise, yeminlerinde Allah’ın adını zikretmesi ve Allah’tan başkası adına yemin etmemeleridir… Müslümanın yemin şekli ise :
“… VALLAHİ …” “ … BİLLAHİ … ” “ … TALLAHİ … ” dir. Neml : 49 – Yusuf : 91 – En’am: 23
Hulasa, Mekkelileri müşrik yapmaya yeterli olan bu ciddi ve çirkin arızaların yanında, daha birçok itikadi ve ameli arızaları vardı ki, artık onları zikretmeye gerek yoktur.
Çünkü amacımız, tevhidin anlaşılması ve bunu ihlal edenlerin içerisinde bulundukları birkaç çirkin problemi dile getirmekti… Allah’ın izniyle az da olsa bunu başardığıma inanıyorum.
Bu kısa çalışmamın hayırlara vesile olmasını diliyor ve siz değerli kardeşlerime son söz olarak şunşarı söylemek istiyorum :
Unutmayınız ki, teknolojinin göz boyadığı ve kafa bulandırdığı içerisinde bulunduğumuz şu hayal çağında, inananların en önemli sorunları Tevhid sorunudur.
Dolayısıyla tevhid akidesi istenildiği mana ve mahiyette öğrenilip ona uygun bir hayat yaşanmadığı sürece, içinde bulunduğumuz bu kargaşa, bu fitne ve bu zilletten kurtulmamız asla mümkün olmayactır.
Rabbimden niyazım ; bizlere tevhid akidesini istenildiği manada öğrenmemizi ve ona uygun bir hayat yaşamamızı nasip eylesin.
Amin
Vel hamdu lillahi rabbil alemin
Tacuddin el Bayburdi