Müslümanlar arasında bilgisizce ve cahilce tartışılan ve yerli yersiz birbirlerini Tekfir etme derecesine kadar varan meselelerden birisi de, Tağuta muhakeme konusudur…
Konu, Kur’an ve Sünnet çizgisinde hakkıyla anlaşılmadığından dolayı, veya anlaşıldığı zannedildiğinden dolayı inananlar, gerek hakları olan bir şeyi alma konusunda olsun, gerek birilerini tercih etme konusunda olsun ve gerekse haksızlığa uğradıkları zaman haklarını aramak için Tağuti idarelere başvurduklarında, işi anlamayanlar tarafından tekfir edilmelerine sebeb olmaktadır …
1 = Doğru nerden ve kimden gelirse gelsin o alınır :
Halbuki bu konuda ki kural ; “ doğru nerden ve kimden gelirse gelsin onun alınmasıdır… Hatta doğru şeytandan da gelse alınır “ … Çünkü doğru ve hakkı olan bir şey müslümanın yitik malıdır… Onu nerde ve kimde bulursa alır…
” … İbn Mesud r.a’dan. Şöyle der : Kim sana hakkı getirirse kabul et, getiren kimse velev ki buğzettiğin uzak kimse olsa da. Batıl da kim’den gelirse gelsin, onu reddet, getiren kimse velev ki sevdiğin yakın kimse olsa da ….”
Hilyetü’l-evliya : 1/134 – Şerhu’s Süne : Hayatu’s Sahabe : 4.c.342.s
Allah Rasulü s.a.v’in ilim dağarcığı dediği Abdullah İbn Mes’ud’un bu güzel ifadeleri gösteriyor ki, doğru nerden kimden gelirse gelsin, veya hakkınızı aradığınızda onu alacağınız merci hangi kurum ve kuruluş olursa olsun, oraya rahatlıkla başvurup, hakkınız olan o şeyi yine aynı rahatlıkla alabilirsiniz…
Eğer zikredeceğim şu hadisi şeriflere de dikkat ederseniz, bize doğruları anlatan kim olursa olsun, hatta kendi anlattıklarına ters düşen birileri dahi olsa, anlatılan doğruları almak bizim görevimizdir…
“ … Aişe r.anha şöyle demiştir : Benim yanıma Medine Yahudilerinden iki yaşlı kadın girdiler de konuşma arasında bana :
– Şüphesiz, kabir ehli kendi kabirlerinde azab olunurlar ! dediler. Ben o kadınların bu sözünü kabul etmedim, onları tasdik etmem bana güzel gelmedi. Sonra çıkıp gittiler. Bu sırada Peygamber s.a.v de benim yanıma girdi. Ben kendisine :
– Ya Rasulallah ! İki koca karı benim yanıma geldiler de kabirdekiler kabirlerinde azab olunurlar dediler, diye zikrettim. Rasulullah s.a.v de :
– Onlar doğru söylemişler. Kabir ehli, öyle bir azabla azab edilirler ki, onların azaplarını hayvanların hepsi de işitir, buyurdu.
Bundan sonra Rasulullah’ı, kıldığı her namaz’da muhakkak kabir azabından Allah’a sığınırken görmüşümdür. “ Buhari : 14.c.6311.s
“ … Ebu Hureyre r.a’dan. O şöyle demiştir : Rasûlullah s.a.v beni ramazân zekâtını muhafazaya tevkil etti. Bir gece bana birisi geldi. Sadaka hurmasından avuçlamaya başladı. Ben onu yakaladım ve :
— Seni muhakkak Rasûlullah’ın huzuruna çıkaracağım, dedim. Nihayet o kimse :
— Yatağına girdiğinde ” Ayete’l-Kursi’yi bitirinceye kadar oku ! ( Sabaha kadar ) seninle beraber Allah tarafından bir muhafız bulunmakta devam eder. Sabaha girinceye kadar sana şeytân da yaklaşamaz, dedi. – Ben bunu peygamber s.a.v’e anlatınca. Bunun üzerine Peygamber :
— O, çok yalancı bir şeytan olduğu hâlde, bu sefer sana doğru söylemiştir, buyurdu. ” Buhari : 11.c.5104.s
Hulasa bu ve emsali delillerde anlatıldığı gibi sen, hakkı nerde kimde bulursan onu almakla mükellefsin… Velev ki sana anlattığı hakka hakikata kendisi inanmayan biri de olsa … Sahih olan doğrularla kendisi amel etmeyen birisi de olsa… Bununla beraber velev ki seni nehyettiği çirkin şeylerle kendisi amel eden birisi de olsa…
Hatta ve hatta adına Tağut dediğiniz batıl idareler dahi olsa, size sunulan hak veya başvurduğunuzda alacağınız doğlular asla reddedilmemelidir… Çünkü insanların batıl inançları, kötü söz ve tavırları, anlattığı hakkın inkar edilip reddedilmesine mani değildir.
Allah’u Teala’dan niyazım ; beni ve siz değerli kardeşlerimi, hak geldiğinde ona tabi olan Salih kullarından eylesin… Ve bizi razı olacağı kullarının arasına katsın …
2 = Tağuta muhakeme, hak dururken batılı taleb edip onu almak demektir :
Değerli kardeşlerim … ! Şunu asla unutmayınız ki, Tağuta muhakeme demek, hak dururken batılı taleb edip onu almak için çeşitli mercilere başvurmak demektir… Hatta bu konudaki Ayetin nuzul sebebi de budur… Yani ortada hak varken, batılın peşine koşan ve ona razı olan kimseler hakkında inmiştir Ayeti celile…
Hatırlayacağınız gibi bu konuda Allah’u Azze ve Celle şöyle buyuruyor :
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيداً
“ Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun ? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. ” Nisa : 60.Ay.
Allah Teala bu Ayet-i kerime’de Rasûlullah’a ve daha önce gelip geçen Peygamberlere indirilene iman ettiğini iddia etmekle birlikte, ihtilafların çözümünde Allah’ın Kitabı ve Rasûlünün Sünnetinden başka şeyleri hakem kılmak isteyenleri kötülemekte ve onların bu davranışlarını kınamaktadır…
Değerli kardeşlerim … ! bu konuyu hakkıyla anlayabilmek için, Ayetin nuzul sebebini çok iyi bilmemiz gerekir…Bu Ayet-i kerîme’nin nüzul sebebi olarak zikredilen rivayetlere göre ; Ayet, Ensardan biri ile bir Yahûdî hakkında nazil olmuştur. Bunlar ihtilâfa düşmüşler ve Yahûdî : Benimle senin aranda Muhammed hakemdir, derken öteki de : Benimle senin aranda Kâ’b İbn Eşraf hakemdir, demiştir…
Diğer bir rivayete göre ise, bu Ayet-i kerîme ; zahiren müslüman olup da câhiliyye hâkimlerini hakem kılmak isteyen bir grup münafık hakkında nazil olmuştur…
“ … Şa’bi r.h diyor ki : ” Bir münafık ile bir yahudi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Yahudi, münafığa, rüşvet kabul etmeyeceğini bildiğinden dolayı, Rasulullah’a muhakeme olmayı teklif etti. Münafık ise yahudilerin rüşvet aldığını düşünerek Kab bin el-Eşref’in huzurunda muhakeme olmak istedi. Nihayet, Cuheynelilerden bir kahinin huzurunda muhakeme olmaya karar verdiler. Bunun üzerine Allah-u Teala, Nisa : 60 Ayetini indirdi.
Taberânî diyor ki : Bize Ebu Zeyd Ahmed İbn Zeyd’in… İbn Abbas’tan naklettiğine göre ; o şöyle demiştir : Ebu Berze el-Eslemi kahin olup ihtilâf ettikleri konularda Yahudiler arasında hüküm verirdi. Müslümanlardan bir kısmı ihtilâflarında ona gidince Allah Teâlâ : “ Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun ? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. ” Nisa : 60 … Ayetin indirdi.
Bu konuda başka rivayetlerde vardır… Ama hemen hemen hepsi anlam olarak aynı şeylerden bahsettiği için, Ayet-i kerime hepsi hakkında genel olup, Ortada hak varken Kitab ve Sünnet’ten yüz çevirerek bunların dışındaki batılları hakem kabul eden herkesi kötülemektedir…
Dolayısıyla bu gösteriyor ki, iman ettiğini söyleyen bir kimse, önünde hak dururken, batılın peşine koşar, onu almak ister veya hakkı olmayan bir şeyi almak için Batıl muhakemelere baş vurursa, işte Tağuta muhakeme budur… Değilse hakkı olan bir şeyi almak için oralara başvurmak, Tağuta muhakeme olmak değildir… Çünkü – az önce de ifade ettiğimiz gibi – doğru nerden ve kimden gelirse gelsin o alınır…
Konunun daha net anlaşılması için şöyle bir iki misal verebiliriz ;
“ Örneğin miras paylaşımında Kur’an ve Sünnet, bayana bir erkeğe de iki verilmesini beyan etmişken, bayan kalkarda erkek kardeşleriyle miras paylaşırken ; “ hayır bana da aynen sizin aldığınız kadar pay verilmelidir “ dese ve bu konuda Allah’ın taksimine rıza göstermeyipte başka mercilerin miras tağıtımını kabul ederek muhakemeye baş vurursa, işte bu tavır Tağuta muhakemedir. “
“ Ve yine bu konuda, hakkı olmayan bir şeyi almak için, ki, bu tarla, ev, araba veya her ne olursa olsun, Tağuti bir idareye baş vurur ve oralara rüşvet yedirerek hakkı olmayan o şeyleri alırsa, işte Tağuta muhakeme budur. “
Değilse bir müslümanın evi soyulduğunda bu mercilere şikayet gitmesi, bununla alakalı muhakemeye başvurması ve hakkını araması Tağuta muhakeme değildir …
Çoluğuna çocuğuna bir zarar geldiğinde, bu konuda şikayette bulunması, hakkını araması ve zalimlik yapanların cezalandırılmalarını istemesi, Tağuta muhakeme değildir…
Kısacası bu konuda talepte bulunduğunuz yer değil, taleb ettiğiniz şey çok önemlidir.
Tacuddin el Bayburdi