Değerli kardeşlerim … ! Unutmayınız ki Allah’a imanın başı ve birinci esası Rububiyet Tevhididir… Bir kul, Allah’ın üzerindeki en büyük hakkını yerine getirip Muvahhid olmak istiyorsa, bu konuda O’nu birlemesi şarttır.
Rububiyet Tevhidinin İcmali anlamı şudur : Allah’ın her şeyin Rabb’i olduğuna ve Ondan başka da Rabb olmadığına itikat etmektir.
Rububiyet Tevhidinin tafsili anlamı ise : Mahlukatı yaratan, rızkı veren, onların sahibi olup terbiye eden, gökten yere kadar bütün işleri idare eden Rabb olarak bilinmesi ve birlenmesi demektir…
Rabb kelimesi sözlükte, sahip olma, terbiye etme ve işleri idare etme gibi anlamlara gelir.
Allah’ın mahlukatı üzerindeki Rububiyeti ( Rablığı ) ise ; O’nun mahlukatı var edici, onların sahibi, onlara hayat verici, vefat ettirici, fayda ve zarar verici, bollukta ve darlıkta dua edenlerin duasına cevap verici, onlara gücü yeten, dilediğine dilediği kadar veren ve dilediğini de mahrum bırakan bir ma’bud olarak birlenmesi demektir… Yaratma O’na ait olduğu gibi emir verme de sadece Ona aittir. Rabbimiz şöyle buyurur :
“ İyi bilin ki, yaratma ve emir verme O’nundur….. “ A’raf : 54.Ay
Bu Tevhid dalına ; Allah’ın kaderine iman etmek de girer. Yani her hadisenin Allah’u Teala’nın bilgisi, iradesi ve kudreti dahilinde olduğuna iman da bu kısımdandır.
Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak bu tevhidin manası şudur ; Allah’u Teala bu kainatta varetme, kainatın işlerini idare etme, bozma, yapma, yaşatma, öldürme, artırma, eksiltme gibi fiilleri yapan fail olduğuna ve bu fiillerde O’na hiçbir yaratığın ortak olmadığına iman etmektir.
Kur’an da Rububiyet Tevhidinin zikredilmediği sure hemen hemen yok gibidir. Bu Tevhid dalı, diğer Tevhidin dallarına nispeten temel taş gibidir. Çünkü yaradan, işleri idare eden ve her şeyin sahibi olan bir varlık, ibadetlerle boyun büküp kendisine yönelinmeye tek hak sahibi demektir. Çünkü bunları O’ndan başka hiçbir mahluk hak edemez..
O, hamd edilmeye, şükredilmeye, dua edilmeye, ümit edilmeye, korkulmaya, tevekkül edilmeye, istenmeye ve bunlar gibi bütün ibadetlere hakkıyla layık olan bir zattır.
İbadetlerin en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi de, yaratma ve emir verme hakkına sahip olan Allah’ındır.
Yaratan, bütün işleri idare eden ve her şeyin sahibi olan Allah, celal, cemal ve kemal sıfatlarla sıfatlanmaya hakkıyla layık olan varlıktır… Bu sıfatlar sadece ve sadece Alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur. Zira hayatı ezeli olmayan, yaratamayan ve her şeye güç yetiremeyen bir varlığın Rububiyeti mümkün değildir.
Bundan dolayıdır ki ; Allah’a hamdetme, ibadet etme, bağlanma, teslim olma gibi hususlardan bahsedilirken Kur’an bu Tevhidi dile getirmiştir.
Ve yine Kur’an’da Allah’ın güzel isimleri ve yüce sıfatları anlatılırken de Rububiyet Tevhidinden bahsedilip onun açıklaması yapılmıştı… Müslümanlar Allah’a hamd makamında kıldıkları namazlarının her rekatinde ;
“ Hamd alemlerin Rabb’i Allah içindir. “ Fatiha : 2 Ayetini okurlar.
Ve yine Allah’a teslim olma ve Ona bağlanma konusunda :
“ … De ki hidayet ancak Allah’ın hidayetidir. Bize alemlerin Rabb’ine teslim olmamız emredildi. “ En’am : 71 Ayetini okurlar.
Allah’a teveccüh ve ihlasla yönelme konusunda :
“ De ki benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hep alemlerin Rabb’i Allah içindir. “ En’am : 162 Ayetini okurlar.
Allah’tan başka varlıkların velayetini – yani dostluğunu – reddedip sadece Allah’ın velayetini kabul edip O’na sığınma konusunda da :
“ De ki, gökleri ve yeri yoktan vareden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah’tan başka veli mi edineyim ? Ben Müslüman olanların ilki olmakla emrolundum…… “ En’am : 14 Ayetini okurlar.
Rabb’lerine dua konusunda da :
“ … İyi bilin ki yaratma ve emir – verme – O’nundur. Alemlerin Rabb’i Allah ne yücedir. Rabb’inize yalvararak ve gizlice dua edin, çünkü 0 haddi aşanları sevmez. “ A’raf: 54 – 55 Ayetlerini okurlar.
Eşi ve ortağı olmayan Rabb’lerine ibadet konusununda da :
“ Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki korunasınız. 0 Rabb ki, yeri sizin için döşek, göğü de bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızk olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse sizde bilerek Allah’a eşler koşmayın. “ Bakara : 21 – 22 Ayetlerini okurlar.
Göklerin, yerin ve onların içindekilerin yaratıcısı olan Allah, ilah ve dost edilmeye, teslim olunmaya, dua edilmeye ve kendisine yönelmeye tek layık varlıktır.
Kur’anı kerim Allah’ın, göklere, yere ve onların içindekilere sahip olma ve onları idare etme şeklinde ifade edilen Rububiyetini, Onun güzel isimleri ve yüce sıfatlarını birleştirmiş ve Bakara suresinde şöyle buyurmuştur :
“ O Allah ki kendinden başka ilah yoktur. Daima diri ve yaratıklarını koruyup gözetendir. Kendisini ne bir uyuklama ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir ki ? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden, kendisinin dilediğinden başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları korumak kendisine ağır gelmez. o yücedir, büyüktür. “ Bakara : 255.Ay
Gökleri ve yeri yaratan zat, ölmeyecek olan tek diri varlıktır. o yüce varlık ki ; Kayyum’dur. – yani koruyup gözetendir – Alim’dir. – her şeyi hakkiyle bilendir – Hafiz’dir. – en iyi şekilde gözetip muhafaza edendir – Aliyyu’l-Ağladır. – yücelerin yücesidir.
Değerli kardeşlerim …! Şunu aklınızdan asla çıkarmayınız ki, Tevhidin hangi bölümü olursa olsun, onu gerçekleştirmek isteyen bir kimse, bu konuda olmazsa olmaz kuralı olan İsbat ve Nefy kaidesini çok iyi bilmesi ve ona uygun hareket etmesi gerekir… Taki Allah’ın üzerindeki hakkı olan Tevhidi yerine getirmiş olsun.
Bu kural gereği bilinmesi gereken en önemli şey ; Allah için isbat edilen bir şeyin, mahlukatından nefyedilmesidir.
Bunu anlamak için bir örnek vermemiz gerekirse şöyle diyebiliriz ; Bir kul Allah’ın yaratıcılığını kabul edip isbat etti mi, artık bu işin hiçbir mahluk tarafından da yapılamayacağına iman etmesi gerekir.
Burada ; “ Allah yaratıcıdır ” sözü ve inancı ile, “ Allah’tan başka yaratıcı yoktur ” sözü ve inancı birbirinden çok ayrı şeyler olduğu çok iyi bilinmelidir.
“ Allah yaratıcıdır ” sözü ve inancında isbat, “ Allah’tan başka yaratıcı yoktur ” sözü ve inancın da ise isbat ve nefy bir aradadır.
Bu aynen ; tevhidin kısa ve öz ifadesi olan la ilahe illallah cümlesindeki gibidir….Yani, “ Allah ilah’tır ” sözü ve inancının delaleti ile, “ Allah’tan başka ilah yoktur ” sözü ve inancının delaleti bir birinden farklı şeylerdir…
Çünkü, Allah ilah’tır sözü, Allah’tan başka ilahları reddetmez. Halbuki la ilahe illallah ifadesi, ilahlığı sadece ve sadece Allah’a has kılıp, O’nun dışındaki ilahları reddeder. İşte bu kaide Tevhidin diğer cüzleri için geçerli olduğu gibi, Rububiyetin şumulüne giren bütün meseleler için de geçerlidir. Dolayısıyla ;
= Allah’ın öldüren ve dirilten olduğunu kabul edip, O’ndan başka da hiç bir varlığın öldürme ve diriltme gücüne sahip olmadığını kabul etmek, O’nu bu konuda Tevhid etmek demektir…
= Kainatı idare edenin Allah olduğunu kabul edip, O’ndan başka da hiçbir yaratığın kainatı idarede en ufak bir tasarrufunun olmadığına inanmak, Allah’ı bu konuda Tevhid etmek demektir…
= Gökten yağmuru ve karı yağdıranın Allah’u Azze ve Celle olduğunu kabul edip, bu hususta hiçbir kimsenin kar ve yağmur yağdırma gücüne sahip olmadığına inanmak, O’nu bu konuda birlemek – yani Tevhid etmek – demektir…
Hulasa, Rububiyete ait olan bu ve emsali hangi husus olursa olsun, o konuda Tevhidi gerçekleştirmek isteyen bir kimse, mutlaka isbat ve nefy kaidesi çerçevesinde hareket etme mecburiyetindedir. Yani, Neyi Rabbi için kabul etti ise, onu mahlukatından reddetmelidir…
Rabbim bütün inananları, Tevhidin bütün cüzlerini yerine getiren Muvahhid kullarından eylesin …
Amin
Rububiyet Tevhidi Tacuddin el Bayburdi