Değerli kardeşlerim … ! Bilindiği gibi Tevhidin üç ana bölümü vardır. Rububiyet Tevhidi, İsim ve Sıfatlar Tevhidi üçüncü kısmı ise Uluhiyet Tevhididir.
Uluhiyet Tevhidinin anlamı ; Allah’ın gerçek ilah olduğuna, O’ndan gayri gerçek ilah olmadığına kesin itikat etmek ve ibadetlerle Onu birlemektir.
Yani ; “ la ma’bude bi hakkın illallah “ Allah’tan başka kendisine ibadet edilecek hakiki Ma’bud yoktur.
Değerli kardeşlerim … ! İlah kelimesi ma’but manasına gelmektedir. Ma’bud kelimesi ise dilimizde ; kendisine boyun eğilen, kulluk olunan varlık demektir.
İbadet kelimesi ise ; sözlükte bağlanmak, zelil olmak, itaat etmek ve boyun bükmek anlamlarına gelmektedir.
Uluhiyet Tevhidi, açık olsun gizli olsun bütün ibadet çeşitlerini sadece ve sadece Allah’a has kılmak üzere bina edilmiştir… Dolayısıyla ibadet adı altında zikredilen hiç bir şey O’ndan başkasına takdim edilemez.
Allah’a hakkıyla iman eden bir kişi sadece O’na ibadet eder, O’ndan başkasına asla ibadet etmez..
Bahsini ettiğimiz bu Tevhid dalı, aslında diğer bütün Tevhid çeşitlerinden daha farklı bir Tevhid dalıdır…Yani gerek Rububiyet Tevhidi gerek İsim ve Sıfatlar Tevhidinden daha farklı olan bir Tevhid dalıdır… Hatta onları da içerisine alıyor diyebiliriz…
Bir kulun Rabbini Rububiyet konusunda birlemesi, onun Allah’ı uluhiyet konusunda birlemesi demek değildir… Kişi Rububiyetle alakalı sıfatlarını ikrar ettiği varlığa ibadet etmiyor olabilir… İsim ve Sıfatlar Tevhidi de diğer Tevhid çeşitlerini şumulüne almaz… Fakat Allah’ı Uluhiyet konusunda birleyen bir kul, ibadete sadece Allah’ın layık olduğunu, O’ndan başkasının ibadete layık olmadığını ; alemlerin Rabbinin Allah olduğunu, O’nun güzel isimleri ve yüce sıfatları olduğunu ikrar eder.
İşte bunun içindir ki “ la İlahe İllallah “ bütün Tevhid çeşitlerini içerisine almaktadır…
Değerli Müslümanlar … ! Bilindiği gibi la İlahe İllallah’ın ilk akla gelen manası, Allah’ın Rububiyeti ve İsim ve Sıfatlarındaki Tevhidini içeren uluhiyet Tevhididir. Dolayısıyla Uluhiyet Tevhidi dinin başı ve sonu kabul edilmiş ve mahlukat da bu Tevhid için yaratılmıştır.
Allah’u Teala bu konuda şöyle buyurmaktadır :
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
“ Ben Cinleri ve insanları sadece ve sadece bana kulluk etsinler diye yarattım. “ Zariyat : 56.Ay
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئاً
“ Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın ” Nisa : 36.Ay
Şeyhul İslam İbni Teymiyye Tevhidin bu kısmı ile alakalı şunları söylemektedir :
“ Bu Tevhid, muvahhid ve müşriği birbirinden ayıran, dünya ve ahirette kişiyi mes’ud veya bedbaht eden Tevhiddir. Uluhiyet Tevhidini yerine getirmeyen Muvahhid değil müşriktir. “
İnsanlığın yaradılış gayesi, Rasullerin gönderiliş nedeni, Kitapların indiriliş sebebi bu Tevhid içindir… Allah’ın kullarına gönderdiği her Rasulün daveti işte bu Tevhide olmuştur… Rabbimiz bu konu da şöyle buyurur :
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
“ Senden önce hiçbir Peygamber göndermedik ki ona “ benden başka ilah yoktur ; bu itibarla bana ibadet edin ” diye vahyetmiş olmayalım. ” Enbiya : 25.Ay
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَّسُولاً أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ وَاجْتَنِبُواْ الطَّاغُوتَ
“ Biz her ümmete, yalnız Allah’a ibadet edin, tağut’tan da sakının diye bir Peygamber göndermişizdir…… “ Nahl : 36.Ay
“ … Allah Rasulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : Kıyamete yakın kılıçla gönderildim. Ta ki , ortağı olmayan tek Allah’a ibadet edilsin. Rızkım, mızrağımın gölgesinde kılındı. Emrime karşı gelenler için ise zillet ve aşağılık vardır. Her kim bir kavme benzerse, o onlardandır. ”
Ahmed Müsned : 2.50.92
Allah’u Teala bize Nuh, Hud, Salih, Şuayb ve diğer Rasullerin – Allah’ın selamı üzerlerine olsun – toplumlarını bu Tevhide çağırdıklarını bir çok Ayeti celilesinde bildirmektedir ;
“ Ad kavmine kardeşleri Hud’u gönderdik “ Hud : 50.Ay
“ Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik “ Hud : 61.Ay
“ Medyene de kardeşleri Şuaybı yolladık “ Hud : 84.Ay
Bunların hepsi de kavimlerine şunu söylediler :
“ Allah’a kulluk ediniz, sizin için O’ndan başka hiç bir ilah yoktur. “
Mu’minun : 23 – A’raf : 46 – Hud : 61.Ay
Bu Tevhit İslam dininin hakikatıdır. Onun içindir ki ; “ La İlahe İllallah Muhammeder Rasulullah “ bu dinin esaslarından ilk esas olmaktadır.
“ … Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur : İslam beş esas üzere bina edilmiştir. Allah‘tan başka ilah olmadığına, Muhammed‘in Allah’ın Rasulü olduğuna şahadet etmek, Namazı kılmak, Zekatı vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Beytullahı haccetmektir. “
Buhari : 8 – Müslim : 45 / 2
Değerli kardeşlerim … ! Uluhiyet konusunda Allah’ın birlenmesi demek ; kulun bütün ibadet çeşit ve şekilleriyle sadece ve sadece Allah’a yönelmesi, ibadetlerinde Allah’a karşı ihlaslı ve samimi olması anlamına gelmektedir. Daha açık ve net bir ifadeyle şöyle sıralayabiliriz :
Birinci olarak ; Kişi Allah’ı severken ihlaslı ve samimi olacak. O’na başkalarını eş ve ortak edinmeyecek. Allah’ı sever gibi bir başka şeyi sevmeyecek.
Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
“ İnsanlardan bazıları Allah’tan başka eşler edinirler ve AlIah’ı sever gibi onları severler…… “ Bakara : 165.Ay
Bilindiği gibi Tevbenin dışında Allah’ın affetmeyeceği büyük şirk ; kulun Allah’tan başka eşler edinip, onları AIlah’ı sever gibi sevmesidir.
İnsanın kendi nefsini, babasını, çocuklarını ve en yakınları olan kimseleri sevme üzere yaratıldığı göz önünde bulundurulursa, bu anlamda Allah’a ihlasla kulluk, fıtratı değiştirip sevgileri yok etmek değil, – ki bu fıtri hasleti asla değiştiremezsiniz – bu, Allah sevgisini onlara tercih etmeyi gerekli kılar. Ve sevgiyi de sürekli Allah’a itaat anlamında değerlendirmek gerekir.
Ayet ve Hadislerde iman edenlerden istenen şey ; her şeye sevgiden hakkını verecek ama, Allah’ın sevgisini önde ve her şeyin üstünde tutacak.
Hatta gerekirse her şeyi Allah’ın sevgisi için feda edecek ve tercih edilen Allah’ın sevgisi olacaktır… Allah’u Teala ; geçici ve basit dünyevi değerleri kendisinin ve Rasulünün sevgisinden üstün görüp onları tercih eden kimseleri tehdit etmiş ve kerim kitabında şöyle buyurmuştur :
“ De ki : Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hısım ve akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Rasulünden ve O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili geliyor ise, o halde Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.” Tevbe : 24.Ay
İkinci olarak : Allah’u Teala’nın dua’ da tevekkül konusunda, korku ve ümit etme de ve sadece Allah’ın yapabileceği, başkasının yapamayacağı hususlarda da birlenmesi şarttır…
Bu hususta Allah’u Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır :
“ Allah’tan başka sana ne fayda ne de zarar veremeyecek olan şeylere yalvarma. Eğer böyle yaparsan o takdirde sen muhakkak zalimlerden olursun. “ Yunus : 106.Ay
“ … Eğer gerçekten iman etmiş kimseler iseniz Allah’a güvenin.“ Maide : 23.Ay
“ O’na ibadet et ve sadece O’na tevekkül et ! “ Hud : 123.Ay
“ Allah’a tevekkül et, Allah sana vekil olarak yeter ! “ Ahzab : 3.Ay
Üçüncü olarak : Kul sadece Allah’tan korkarak, bu konudaki ibadetiyle de Allah’ı birleyecek.
Kim yaratıklardan her hangi bir şeyin kendi dilemesi ve gücüyle zarar vereceğine inanır ve ondan korkarak ibadetlerden yüz çevirirse, korktuğu o varlığı Allah’a ortak koşmuş olur…
Rabbimiz bu konuda da şöyle buyurur :
“ …… Sadece benden korkun. “ Bakara : 40.Ay
“ Ey iman edenler ! eğer gerçekten inanan kimseler iseniz ( başkalarından değil sadece ) Allah’tan korkun …… “ Bakara : 278.Ay
“ Allah buyurmuştur ki ; iki ilah edinmeyin. O sadece tek bir ilahtır. Bu itibarla sadece benden korkun. “ Nahl : 51.Ay
“ Eğer Allah sana bir zarar dokundursa onu yine O’ndan başka kaldıracak yoktur. Ve yine eğer senin hakkında bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. Hayrını kullarından dilediğine verir. 0 bağışlayan esirgeyendir. “ Yunus : 107.Ay
Dördüncü olarak : Namaz, zekat, oruç, tavaf gibi bütün bedeni ve mali ibadetlerle ve kula gerekli olan adak, istiğfar, dua, tekbir, tesbih, tahlil gibi kavli ibadetlerle Allah’ı birlemek gerekir…
Rabbimiz bu konuda da şöyle buyurmaktadır :
“ De ki : Benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hep alemlerin Rabb’i olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim. “ En’am : 162 – 163.Ay
Hulasa değerli kardeşlerim … ! bu ve benzeri ibadetlerin hepsi Allah’a hastır ve O’na yapılması vaciptir… Bir kimse bu ibadetleri veya onlardan her hangi bir ibadeti Allah’tan başkasına yaparsa, o ibadetinde başkasını Allah’a ortak koşmuş olur… Rabbimiz şöyle buyurur :
“ Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan gerçekten büyük bir günah işlemiştir. “ Nisa : 48.Ay
GEREKLİ BİR İZAH : konuyu bitirmeden önce, korku hasleti ile alakalı önemli bir noktaya işeret etmeyi ihtiyaç görüyorum. O da şu ;
“ İbadet sınıfından sayılan korku ile fıtri olan korkuyu birbirine karıştırmamak gerekir “
İbadet sınıfından sayılan korku ; gücü ve iradesiyle zarar vermeye kadir olan tek varlığın sadece ve sadece Allah olduğuna itikat etmektir…
Bununla beraber ; Allah dilemediği sürece bir yaratığın bir başka yaratığa ne yarar ne de zarar veremeyeceğine inanmaktır… Ancak Allah’u Teala diler de mahlukatından birini diğerine bir zarar dokunmada sebep ve vasıta kılarsa bu müstesnadır…
Dolayısıyle bir kul Allah’a itaate yönelirken ;hiçbir şeyin korkusu buna mani olmamalıdır... Sadece ve sadece Allah’tan korkup, başkalarının korkusu nedeniyle O’na isyan edilmemelidir…
Fıtri korkuya gelince o da şudur ; Vahşi hayvanın saldırısında veya öldürücü bir silahın kendisine doğrultulduğunda veya da emsali her hangi bir durumla karşı karşıya geldiğinde kulun kalbinde meydana gelen endişesidir… Bu şekildeki korku, kişinin Tevhidine zarar vermez. Çünkü bu fıtratın gereyi bir korkudur, Allah kullarını bu hal üzere yaratmıştır…
Burada dikkat edilmesi gereken husus ; Bu korku, – tedbir almakla beraber – kişinin mükellefiyetinden hiçbir şeyi terk etmesine sebeb olmamalıdır…
Rabbim bütün inananları, Tevhidin bütün cüzlerini hakkıyla gerçekleştiren basiretli Muvahhid’lerden eylesin …
Amin
Tacuddin el Bayburdi