Değerli Müslümanlar … ! unutmayalım ki Allah’u Teala savaş gibi ölüm korkusunun yaşandığı en şiddetli ortamlarda bile Müslümanlara cemaatle namaz kılmalarını emretmiştir … Rabbimiz bu hususta kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
وَإِذَا كُنتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلاَةَ فَلْتَقُمْ طَآئِفَةٌ مِّنْهُم مَّعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُواْ فَلْيَكُونُواْ مِن وَرَآئِكُمْ وَلْتَأْتِ طَآئِفَةٌ أُخْرَى لَمْ يُصَلُّواْ فَلْيُصَلُّواْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُواْ حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُم مَّيْلَةً وَاحِدَةً وَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِن كَانَ بِكُمْ أَذًى مِّن مَّطَرٍ أَوْ كُنتُم مَّرْ ضَى أَن تَضَعُواْ أَسْلِحَتَكُمْ وَخُذُواْ حِذْرَكُمْ إِنَّ اللّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَاباً مُّهِيناً
“ İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsın ; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da korunma araçlarını ve silahlarını yanlarına alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız – yani, erzak ve mühimmatınızdan – ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır. ” Nisa : 102.Ay.
E şimdi yeri gelmişken sormak gerekmez mi ; acaba bugün namazlarını terk edenlerin bundan daha önemli bir mazeretleri olabilir mi … ?
El cevap : elbette ki olamaz. Öyleyse düşünmemiz gerekmez mi ? . Allah’u Teala savaş gibi vahim bir ortamı dahi namazı terk etmek için bir mazeret kabul etmezken, bizler nasıl olurda havadan sudan şeyleri kendimize mazeret kabul ederek namazı terk ederiz.
Acaba bizim mazeret diye öne sürdüğümüz şeyleri Allah’u Teala mazeret olarak kabul eder mi … ? Elbette ki etmez… Neden ? Çünkü Rabbimiz nelerin mazeret olacağını Rasulünün dili ile beyan etmiştir… Bunlar da Uyuma hali, Unutma hali ve Ay hali dir … Uyuya kalan uyandığında kılar, unutan hatırladığında kılar, Ay hali olan bir kadın ise hasta iken Namazı terk eder ama temizlendikten sonra bile bu namazı kaza etmez… Bunların haricinde hiç kimse kendi kafasına göre namazı terk edip ardından da onun kazasını yapmaya yeltenmesin … çünkü böyle bir mazeret yoktur…
Eğer Allah Rasulü s.a.v’in Hendek savaşında birkaç namazı güneşin batımından sonra kılmasını, namazın kaza edileceğine delil sayanlar varsa, bunların bu iddialarına birçok yönden reddiye vardır.
BİRİNCİSİ … : Her şeyden önce bu namazların vaktinin dışında kılınma sebebi ihmal değil savaşın şiddetidir… Bundan dolayıdır ki Allah Rasulü s.a.v o gün onlara şu şekilde beddua etmiştir :
” ملأ الله قبورهم وبيوتهم نارا. كما حبسونا وشغلونا عن الصلاة الوسطى . حتى غابت الشمس”.
“ Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun . Zira onlar, ta güneşin batışına kadar bizi hapsettiler ve ikindi namazını kılmaktan alıkoydular. “
Müslim : 2.c.627.n
İKİNCİSİ … : Korku namazı ile ilgili Ayet henüz nazil olmamıştı.Yani, Müslümanlar savaşta dahi olsalar namazlarını mutlaka kılmaları gerektiğini anlatan Ayet henüz inmemişti. Bundan dolayıdır ki,bu Ayet’lerin inzalinden sonra Allah Rasulü s.a.v ve onun ashabı, savaşta dahi namazlarını kılmışlar ve onu vaktin dışına asla bırakmamışlardır.
{ … Rasulullah s.a.v ile beraber Zatu’r Rika gününde korku namazı kılanlardan Sehl İbni Hamse şöyle anlatıyor : “ Askerin bir kısmı Rasulullah s.a.v ile beraber namaz için saf bağladı. Öbür kısmı da düşmanın karşısında saf bağladı. Rasulullah kendisi ile beraber bulunanlara bir rekat kıldırdı. Sonra Rasulullah s.a.v ayakta sabit kaldı. Kendisi ile beraber bir rekat kılanlar kendi başlarına kılarak tamamladılar. Sonra çekildiler ve düşmanın yüzüne karşı saf bağladılar. Ve öbür taife gelip Rasulullah’ın geri kalan bir rekat namazını onunla birlikte kıldılar. Sonra Rasulullah s.a.v oturmakta devam etti. Cemaat da bir rekat kendi başlarına kılıp tamamladılar. Sonra Rasulullah bunlarla beraber selam verdi.” }
Müslim : 2.c.842.n
ÜÇÜNCÜSÜ … : Bu olay, savaş sebebiyle kılınamayan namazın kaza edileceğine de delil olamaz. Neden ? . Çünkü ümmet ilk defa böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya gelmektedir. Dolayısıyla, böyle anlarda namazı nasıl eda edeceklerini de bilmiyorlardı. Ne zaman ki Allah’u Azze ve Celle bu gibi durumlarda namazın nasıl kılınacağını Resulüne vayyetti , artık bundan sonra vahyin doğrultusunda hareket edilmiştir.
{ … Ebî Sa’îd el-Hudrî’den, O da babasından haber verdi ki, O şöyle dedi : Hendek Savaşında, geceden uzun bir zaman geçinceye kadar – namaz kılmaktan – alıkonulduk. Nihayet bize kifayet edildi, – yani biz, savaştan kurtarıldık – Bu, yüce Allah’ın şu sözünde – açıklanan durumdadır – : ” Allah savaşta – yardımıyle – müminlere yetti. Allah güçlüdür,üstündür ” Bunun üzerine Peygamber s.a.v Bilâl’i çağırdı ve O’na emretti de, O kamet getirdi de öğle namazını kıldırdı ve onu, vaktinde kıldırdığı gibi güzelce edâ etti. Sonra O’na emretti de ikindi namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Sonra O’na emretti de akşam namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Sonra O’na emretti de yatsı namazı için kamet getirdi, O da onu kıldırdı. Bu – olay – ; ” Fakat bir tehlikeden korkarsanız, yaya yahut binmiş olarak kılın ” âyetinin inmesinden önce olmuştu. }
Ahmed : 3/67.11250.n – Darimi : 3.c.1532.n – Tirmizi : 1.c.179.n
DÖRDÜNCÜSÜ … : Bilindiği gibi ibadetlerde asıl olan taabbudiliktir. Yani, bir ibadet Allah’ın istediği ve Rasulünün de gösterdiği şekilde yapılır. Dolayısıyla, namaz hususunda her şey en ince ayrıntısına varana kadar tarif edilmişken, insanların kendi kafalarına göre öne sürdükleri tarifler kabul edilemez
Özellikle namazın terki için kabul edilen özürler İslam tarafından anlatılmışken, hiç kimse kendi kafasına göre özür tayin edip, namazını terkedemez.
BEŞİNCİSİ … : Daha önce de zikrettiğimiz gibi ; “ Allah indindeki özrün tayini, insanların seçtikleri ile değil , Allah’ın seçtikleri iledir.”
Yani, bizim özür olarak gördüğümüz veya belirlediğimiz şeyler Allah katında özür kabul edilmez, özür kabul edilecek şeyler ancak Allah’ın belirlediği şeylerdir.
Öyleyse altını çizerek ifade edelim ki, bu hususta bir Müslüman için özür ancak, “ ay hali “ “ unutma hali “ ve “ uyku hali “ dir… Ki bunları zaten İslam özür kabul etmiştir. Bunun haricinde hiçbir özür, şer’i özür kabul edilmez.
Hulasa, sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Benim bu hususta problemi olan insanlara nasihatim şudur :
“ … Unutmayın ki namaz, insanın kıyamet günü hesabını vereceği ilk amelidir. Eğer namaz hususunda hesabınız kolay olursa, sair amelleriniz hususunda da hesabınız kolay olacaktır. Eğer namaz konusunda sınıfı geçemez iseniz unutmayın ki, diğer ameller hususunda da sınıfı geçemeyeceksinizdir…“
“ … Öyleyse hiç vakit kaybetmeden bu konuda Allah’ın Kitabı ve Resulü’nün Sünnetinde zikredilen hakikatlere koşun … Ve sakın bu konularda Radyo ve televizyonlarda şarlatanlık yapanlara da aldanmayın. Çünkü bu zavallı kağıt karalama alimleri, hiçbir delile dayanmadan sizlere – 10-15 sene de olsa – namazın kazasından bahsedeceklerdir … “
Sizler Allah Rasulü s.a.v’in şu hadisi şeriflerine güvenerek Allah’a yönelin ve namazınıza başlayın. Eğer namazınızı ara sıra da olsa ihmal ediyor iseniz, sakın bundan sonra namazınızı şer’i bir özür olmadan terk etmeyiniz … Bakınız Allah Rasulü s.a.v ne buyurmaktadır :
“ Adem oğullarının hepsi günah işler, günah işleyenlarin en hayırlısı ise çokça tevbe edenlerdir. “
İbni Mace : 10.c.4251.n
قَالَ رَسثولً اللهِ صلى الله عليه وسلم : التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ، كَمَنْ لاَ ذَنْبَ لَهُ
“ … Allah Rasulü s.a.v yine şöyle buyurmaktadırlar : Günahından tevbe eden kimse, tıpkı günahı olmayan kimse gibidir. “
İbni Mace : 10.c.4250.n
Öyleyse bu fırsatı kaçırmadan Rabbine yönel, O’na tevbe et ve namazına başla. Ve asla onu terk etme.
Allah’u Azze ve Celle bizlere, hakkı hak bilip ona ittiba eden ve batılı da batıl bilip ondan uzak duran kullarından olmamızı nasip eylesin.
Amin
Vel hamdu lillahi rabbil alemin
Tacuddin el Bayburdi