Ebu Said Hoca
Yazan: Ankaralı Mehmet Şahin
4 Nis 2021
Muhterem kardeşlerim!
Bu günkü sohbetimizin mevzusu daha önceki devam eden iki dersin devamı değil. Bu gün daha sonra izah edeceğim bu gün Ehli Sünnet kimliği adı altında Ehli sünneti binaenaleyh mensuplarını bu menhecde olduğunu söyleyen, inanan bunu böyle yaşayan kimselerin tanıtma kastı ile neden müstearlarından ki bu ifadeyi yerinde kullanmak doğrudur. Ehli sünnet olduğunu söyleyenler ile ehli sünnet arasında cidden birini birbirinden ayırt eden yani ehli sünneti ismen kendisine Ehli Sünnetten temyiz eden nitelikler ve bariz vasıflar vardır.
Önce mesela umumen Müslümanlara biz Allah’a inanıp ona teslim olanlara Müslüman deriz. Mümin deriz, tevhit ehli deriz. Veyahut imanın cüzlerinden olan bazı vasıflar ile özelliklerini zikrederek Müslüman olduğu halde sabredemeyenler sabredenlerden ayırt edilmelidir. Müslüman olduğunu, mümin olduğunu söylediği halde şükredenler ile etmeyenleri birbirlerinden bu vasıflar ile ayırt ederiz. Ahlaklı olan ile olmayanı birbirinden ayırt ederiz. Tabi ki bizim alameti farika dediğimiz farklılığı gösteren alametler ile cidden mümin ile hakikaten mümin olan Müslüman ismen kendisini İslam’a nispet eden ile hakikaten İslam’ın emirlerine teslim olmuş kişiyi biz temyiz ederiz. Yani nasıl ki sözünde sıdk sahibi olmayan birisine bu sıdk sahibi diyemeyiz. Doğru sözlü diyemeyiz. Hatta onun şehadetini reddederiz. Onun şehadeti kabul edilmez deriz. Yalan söyleyip, iftira atıyorsa bu müfteri deriz. Yine Müslüman olduğunu söylesin ama müfteri birisidir.
Şimdi ehli sünnet katiyetle İslam toplumunda bulunan mevcut cemaatler fırkalar gibi bir kişiye, şahsa nispet edilme değildir. Bu Allah azze ve celle’nin Kitabına onu beyan edecek ve tebliğ edici olarak yollanılan Resulünün Sünnetine Resule uyarak Allah’a kulluk eden, katiyetle hiçbir beşer müdahalesinin olmadığı bunun ile ne demek istiyoruz? Allah ve Resulü mutlak itaat ile emir olunduğumuz iki asıldır. Kuran ve Sünnet. Kuranı Sünnet ile anlayana biz ehli sünnet deriz. Kendi görüş kanaati veyahut bir başkasının görüş ve kanaati.
Mesela bu toplumu tarif etmeye kalksak dedelerinin, geçmiş alimlerin sözlerini Kuranın Sünnetin önüne alarak amel edenler geçmişteki bazı kişilerin sözler ile amel etmişlerdir. Muasır bazıları da geçmişteki alim sözlerini de teperek sadece kendi görüşlerini ortaya koymuşlardır.
Faraza iki topluluğu kıyaslasak geçmişteki alimlerin isabeti kendi görüşleri ile hareket edenlere nispeten yüzde yetmiş daha doğrudur, daha doğruya yakındır veyahut az hatada bulunmaktadır.
Şöyle bir örnek vereyim katiyetle Tasavvuf mantığı ile hercümerç olmuş karışmış yani eşit Hint felsefesi ile. Bunu anlamak istersek bizim Tasavvuf İslam’ın neresinde diye bir sohbetimiz var. Tasavvuf İslam’ın neresinde?
Katiyetle şu iyi bilinmelidir ki Tasavvuf düşüncesine sahip birisi Tasavvuf mantığı ile Allah’a inanan hatta ehli sünnet olduğun söyleyerek tasavvuf ile uğraşan veyahut ehli sünnet olduğunu söyleyerek Yunan felsefesi ile yani Sokratın Aristonun Eflatunun düşünceleri ile bunun adını değiştirerek İsagoji adı altında okutulan bu düşünceyi düşünün hem ehli sünnet olduğunu söyleyecek hem Yunan mantığı ile İslam akidesine yön verecek. Hem ehli sünnet olduğunu söyleyecek hem de Hint felsefe tasavvuru ile İslam’ı yaşamaya çalışacaktır.
Bunlar iyi bilinmelidir ki İslam’ın siyaset ile önü kesilmeye çalışıldığında İslam’a girenler iyi bir eğitimden geçmedikleri için eski dinlerindeki güzel gördükleri bazı şeyler beraberlerinde İslam’a taşımışlar. Onu çocuklarına, nesillerine İslam dan bir değer gibi göstermişlerdir.
Dürüst olmak gerekirse biz kimliğimizi tanıtırken Tasavvuf düşüncesi ehli sünnet değildir. Aynı anda muasır veyahut geçmiş cemaatleri hele bu ortamda hem Müslüman olduğunu söyleyecek hem de Tekfircilik düşüncesi taşıyacak, katiyetle tekfir düşüncesinde olan birisi, alel ıtlak insanları tekfir eden birisi, imandan önce imanı bozan نواقض الايمان dediğimiz küfrü öğrenmeden önce kadılığa kalkışıp insanlar hakkında hüküm verme yani Tekfircilik çok farklı şeylerdir. Biz hoş bulduğumuz bir ifade ile نحن دعاة biz davetçiyiz. Davetçileriz. Biz kadılar değiliz. Hüküm verenler değiliz. Katiyetle bu ehlinin işidir. Hele İslam hukukunda fertler katiyetle ceza veremez. Hüküm veremezler. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in doğru yolundan ayrılma anlamına gelir bu. Belki insan tabiatı itibari ile tebliğ yaparken bazen toplumdan bir fert olması hasebi ile o yapıya sahip olarak şiddetli olabilir ama katiyetle tekfir yoktur. Onun için ehli sünnet kimliği dediğimizde bu geçmiş ve muasır bütün fırka-ı dalle diye tarif ettiğimiz taifelerin hepsinden teberri edişimizi, beri oluşumuzu biz ehli sünnet yani selefin öncekilerin yolundan giden ehli sünnet topluluğuyuz. Bunun dışında hiçbir kimsenin bize bir isim takmasına ihtiyaç yok. Bizim böyle bir şeye ihtiyacımız yoktur. Biz ehli sünnet ama şuan ehli sünnet olduğunu söyleyen kimseler hatta geçmişte tamamen fırka-ı dalle adı altında yani Mutezile adı altında sapıklığı ile kenara itilmiş bir taife kurnazlık yaparak geçmişte Mutezileden bazı düşüncelerini inkar edip ehli sünnetten bazılarını kabul etmişlerdir kendilerini de ehli sünnet fırkasından saydırabilmek için.
Buna sebep de geçmişte bazıları “ehli sünnet-i hassa” diye Selefi menhec üzere yani hakiki ehli sünnet böyle anlatalım anlaşılması için. Olduklarını söyleyip Maturidiler, Eşariler de ehli sünnet ama Selefiler ehli sünnet-i hassa demişlerdir. Hatta bu ifadeleri yine bizim geçmişimizde İslam ansiklopedisine bakın veyahut Ahmet Hamdi Akseki gibi yakın dönem alimlerinden Selefilik hakkında, tarifi hakkında ne söylemiş bir bakın.
Kurana, Sünnete sahabenin aktardığı gibi inananlar. Buna sanki farklı bir tesmiye ile ehli sünnet-i hassa demişlerdir. Neden? Mutezili kaide, menhec üzere gidenlere ehli sünnet sahasında biraz yer açarak, onlara da yer vererek biz de sizdeniz dedirtebilmek için, onlar da bizden dedirtebilmek için bir yer açma sahası olmuştur. Değilse az önce dediğim gibi hassaten mesela bu ortamda bizim onlardan temyiz edilmemiz için kendilerine selefi diyerek veyahut ehli sünnet diyerek Tekfircilik yapan kimselerin zerre kadar tekfir ile ehli sünnet ile alakaları yoktur. Biz onlardan beriyiz, onlar da bizden beridirler. Onlar bizi tekfir ederek bizden beri olduklarını söylüyorlar çünkü bilmedikleri, anlamadıkları, keyfiyetini bilmedikleri bir isim ile yani irca ile itham ederek bizden beri olduklarını söylüyorlar. Biz de onlara Tekfirci yani ilk dönemin haricilerinin kırıntıları diye hatta onlar bunlarda daha dürüst daha istikametli söz sahibi idiler. Onlar sadece idareye karşı şiddet gösterenlerdi. Önüne gelen herkesi tekfir eden bir noktada değillerdi. Onun için ilk dönem bu denli şiddetli davrananlara biz Hariciler deriz. Bu sonrakiler bunu dahi hak etmeyecek vasıflara sahiptirler yani Tekfircidirler. Bazı ilim ehlinin söylediği gibi yedi tane Tekfirci bir araya geliyor istişare için, ayırılırken yedi grup olarak ayırılıyorlar. Benim bir tanıdığım vardı faslı bir arkadaş okulu bırakıp çekip gitti, faşta atlas dağlarına çıktı karısı çoluk çocuğu daha sonra karısı ile birbirlerini tekfir edip gittiler darmadağın oldular.
Hele ki bu günlerde bu söylediğimiz söz tam yerini bulduğu için söylemeliyim daha önceden de dediğim gibi bazı bozuk fırkalar için mesela Tekfircilere önce şu göz ile bakmayı bir durdurun. Önce biz Tekfircilik gibi bir fitnenin, hastalığın nasıl çıktığını, nereden kaynaklandığını tespit etmemiz gerekir. Bence Türkiye den tekfirciliğin temeli Chp zihniyeti ile atılmıştır. Çünkü o anlar Müslümanlar arasında eline geçirdikleri bütün fırsatı Müslümanların aleyhinde kullanan kimseler, hani geçmişte askeriyenin milli güvenlik kurulu toplanır öncelikli meseleleri ele alırlar her toplantının akabinde de en büyük tehlike, öncelikli tehlike Müslümanlar gösterilirdi. İnanın şuan Türkiye de Müslüman topluluğu için bu ifadeyi kullanmak zorundayım ben bu Türk topluluğuna Müslüman topluluğu derim. Ve laik topluluk, demokratik topluluk diye bir ismi bunlara kullanmak istemem. Ha isteyen kendisine bunu desin biz buna engel olamayız. Onlar istemedikten sonra engel olmaya da hakkımız yoktur. Türkiye de Türk toplumu için, Türkiye için en büyük tehlike nedir deseler, hani fikir hürriyeti var ya özgürlüğü var, en büyük tehlike ben Chp zihniyetidir derim. Her yönü ile tehlikedir Chp zihniyeti. Tabi burada ben Chp’liler demiyorum. Biraz düşünürseniz neden onu yani öyle bir ifade tercih etmedim anlarsınız. Chp zihniyeti sadece İslam ile din ile savaşan bir zihniyettir. İşte Chp zihniyetinde olan brokrasiler, askeriye herkes kim olursa olsun böyle bir fitneye Tekfirci zihniyetinin doğmasına sebep olmuştur. Bunlar bu toprakların çocuklarıdır. Hasta çocuklarıdır. Çocukları hasta olan bir anne baba çocuklarını kendileri için tehlike görmezler. Devlet de kendi sistemi, kendi eli ile hasta ettiği bu insanları bu toplum için tehlike görmemeliler. Hasta, tedaviye muhtaç kimseler olarak bakılmalıdır. Tabi devlet buna bakar derken himaye ederek herhalde tabiplere teslim eder. Bu gibi hasta bir zihniyette her halde İslam’ı temsil ettiklerini söyleyen diyanet personeli bunu sorun görmemeli. Amerika’nın kendi siyasetine rahatlıkla kazandığı bu gençler bakın Işide hepsi Müslüman kökenli ama akide de şirazeden çıkmış kimseler, Müslüman beldelerin çocuklarıdır. O insanlar hangi kabiliyet ile hangi imkanla bunları kendi emellerine kullanabiliyorlar. Neden çünkü yüz yüze kendi çocuklarından Müslüman beldelerinde savaşacak kimse yok. Ama Müslümanları rahatlıkla bu pisliğe bulaştırabiliyorlar. Bizim din adamlarımız, diyanet personeli, Araplar da bunun içerisine dahil. Güzide, nadir alimler bu çocukları nasıl ikna edemiyor da Amerika, İngiltere, Avrupa bu çocuklarımızı kendi lehlerinde davaları uğruna kullanıyorlar. Bırak tedavi etmeye çalışmalarını emniyet görevlilerini de görevlendirerek bunları suçlu gibi hemen veyahut suç işlemeye fırsat vermeden toplanması gerekir ki bunların suç işledikten sonra sanki o günü bekliyorlar, suçüstü yapabilmek için. Ya biz çocuğumuzun suç işlemesine müsaade mi etmeliyiz? Hayır. Bunun yanında tabi ki sistemin çok büyük payı var. Bu gençlerin bu denli aşırı şiddete başvurmalarının sebebi düşünün Avrupa bizim memleketimizde bizim memleketlerimizde idarecilerin mürebbisi. Eğiticisi. İdarecileri eğitiyor Amerika da yetiştiriyor, Avrupa da yetiştiriyor veyahut Fransa da, Almanya da yetiştiriyor. Herkes eğilime göre belli olur nerede yetiştiği. Ondan sonra bunları toplumu Müslüman olan halkın üzerine idareci seçiyorlar. Müslüman beldelerindeki idarecilerin mürebbileri bunlar. Ondan sonra toplumuna da zulüm etmeyi öğretiyor bunlara. Zulüm ede ede halkı tepkiye hazır ramak bir noktaya geliyor. Ondan sonra aradan bir fitneci bunları eğiterek, ıslah ederek değil eğer cidden toplumumuzda bu denli İslami sorunlar görüyorsak biz bunları anlatarak bir musli, ıslah edici diliyle, uslubu ile sevgisi ile yaklaşmamız gerekiyor. Az önce dediğim gibi Tekfirciler bizi tekfir ederek bizden beri olduklarını söylüyorlar. Biz ise onları bir sapık görüş ile itham ediyoruz. Ve Allah azze ve celle’nin hidayet vermesini istiyoruz. Değilse bunlar büyük tehlike değil bakın şimdi geçen gün bu Ebu Hanzala’nın adamları Hdp yi ziyarete gitmiş. Şimdi düşünün hangi mantık ile ben bunca çoluk çocuğun, askerin, polisin katili olan kimseleri, onları destekleyen kimseleri ziyarete giderim. Çünkü bu zihniyetin de bu noktaya gelmesine en büyük yardımcısı Chp’dir. İnönü zamanında ilk meclise girişleri onlar ile olmuştur Chp de. Yani Chp liler demiyoruz Chp zihniyeti aynı zamanda vatan hainidirler. Hangi Müslüman Türkiye de hangi Müslüman cemaat Chp kadar bu memlekete zarar verebilmiştir? Hangi zihniyet Hdp kadar bu memlekete zarar verebilmiştir ki? Bunlara arka çıkan Chp Müslümanlara en azılı düşman. O zaman düşmanınızı iyi tanıyın hatta Hdp den dahi önde gelen bir şer odağıdır Chp zihniyeti. En büyük tehlike Hdp den daha tehlikeli bir konumdadır bu ortamda. O zaman bizim inancımız ile harp edenler ile her halde biz onları kucaklayacak, hoş görü ile karşılayacak değiliz. Biz tamam müsamahalı, hoş görülü, yumuşak davranma bizim inancımızın gereği yapmamız gereken bir iş diyoruz ama aptal değiliz.
Bakın şimdi eğer birisi masa başına otursun Chp nin bu topluma verdiği zarar veyahut Hdp nin bu topluma verdiği zarar Müslümanların bu topluma verdiği zararı kıyaslayacak olursa Müslümanların sıfır noktada olduğunu görürsünüz.
Müslümanlar bu memleketin sahipleridirler. Bu toprakların çocuklarıdırlar. Hangi ırktan, hangi soydan olursa olsun biz kendi toplumumuza bir ümmet toplumu olarak bakarız Müslümanlara ha gayrı müslimler de bizimle beraber bu hayatı paylaşan kimselerdir deriz ama dürüstlükleri şart. İhanetten uzak. Katiyetle perde arkası hainlik düşünmemelidirler. Düşünün kendi gruplarından birisine Atatürk’ün resmini astıramadılar odasına ama Atatürk’ü çok seven insanlar. Billahi bunlar Atatürkü seven insanlar değillerdir ama sevmediklerini dürüstçe söyleyemiyorlar neden? Bunu Müslümanların aleyhine kullanabiliyorlar.
Ben şunu da sevmesem bunu da sevmesem ama bu vatan, bu toprak benim. Beni m dedelerimin kanları ile sahip çıktıkları yerlerdir buralar. Onun için hiçbir kimsenin çıkıp da hangi keyfiyet ile olursa olsun bir toplumu bir isim ile yaftalayarak şimdi düşünün insaf sahibi, izan sahibi, basiret sahibi birisi Ahmed Hamdi Akseki, veyahut diyanetteki o ansiklopediyi hazırlayanlar Selefiliğin güzel bir tarifini yapmışlar. Senelerdir bu tarifi orada görüyoruz. Hiç kimse bir şey demiyor. Ama birileri çıkıyor, Avrupa bizi İslam’ı bizim içimizdeki cemaatleri inan bizden daha iyi tanıyorlar. Bizden daha iyi tanıyorlar. Belçikalı bir televizyon kanalı, Belçika’daki o hava limanındaki patlamada bizim arkadaşlarımızdan birisi ile röportaj yapıyor, adam diyor ki emniyetten de tabi rapor almış. Diyor ki kırk senedir siz bu şehirde oturuyorsunuz Belçika’nın bir şehrinde. Katiyetle sizin bir kötülük ile temasınız olduğunu görmedik aksine gençleri bu ortamın bataklığından kurtarmaya çalışan kimselersiniz taa Ebu Said’in zamanından beri biz bunu biliyoruz diyorlar. Ya biz vatanımız, toprağımız olmayan sadece geçici çalıştığımız yerlerde bile biz insanlara huzursuzluk veren kimseler değiliz. Bizim oraları İslam fütuhatı adı altında nerelerde yaşamışsak o insanlar bizimle beraber huzur ile yaşamışlardır. Gayri müslimler dahi böyledir.
Onun için yanlış yerde arama kaybettiğiniz değeri yanlış yerlerde bulmaya çalışmayın. Korunmanız gereken tehlikeyi görmezlikten gelmeyin. Eğer korunacaksa Chp siyasi bir parti değildir. Her ne kadar resmi bir kuruluş da olsa. Vatan hainlerini himaye eden bir kuruluştur, din düşmanı bir kuruluştur. Bizim içimizde dinsizler yaşayabilir hoş görü ile karşılarız ama din düşmanı değil. eğer Chp tüzük olarak din düşmanlığını bırakır, inananlara inandıkları gibi yaşama hakkı verirse zaten onlar bizimle yaşıyor. Hangimiz kalktı kendisine yapılan zulme karşılık. Onlardan intikam almaya kalktı ki? Hep kendi kendilerine bir kadın çıkıyor baş örtülüler yanından geçerken çok morali bozuluyormuş. Gebersin gitsin. Cehennemin dibine kadar yolu var. Benim varlığımdan rahatsız olan birisinden ben rahatsız olmadığımı söyleyebiliyorsam, o da insan onun da yaşama hakkı var diyorsam ya Müslüman bundan daha fazla ne yapabilir? Bunu da geç şimdi biz daha huzurlu günlerin gelmesini beklerken herkes inancını istediği gibi ifade edebilmeli. Konuşabilmeli. Edebli bir şekilde münazarasını da edebilmeli. Bu hasta gençlerimizi diyanet tedavi etmeli. Başkalarının eline bırakmamalı bunları. Değilse oradaki aldığınız paranın zerresi size haram zıkkım olur. Bir Avrupalı, Amerikalı istihbarat bu gençleri rahatlıkla gönüllerini kazanıp elde edebiliyor peki biz neden bunu yapamıyoruz? Önce şöyle diyelim ki biz, şimdi dengeleyin dinler arası diyalog mantığının bizden Müslüman cemaatler bunu hak etmiyor mu? Bu toprakların sahibi çocuklar olarak. Müslüman cemaatlere de en azından dinler arası diyalog kadar müsamaha gösterilmelidir. Bu ne de Yahudi severliktir, ne de Hristiyan severliliktir, bu Müslümanlara gösterilen düşmanlık nedir? Çünkü biz kendi cemaatlerimizi yani kendi içimizden çıkan insanları tanımıyoruz, tanımak istemiyoruz. Uğraşmak da istemiyoruz. Chp ile beraber aynı safa durup, onlara düşmanlık etmeye çalışıyoruz. Hangi suça ortak olmuş. Öncelikli olarak toplumumuzdaki bilgi kirliliğini gidermek gerekir. Bunlar cidden tehlike midir? Bence eğer tehlikeyi sıraya alacak olursak Chp en büyük tehlikedir. Hdp onun himaye ettiği bir tehlikedir. Benim nazarımda elinde silah bir askeri çocuğu kadını öldüren bir Hdp yi koltuklayan Chp dir. Bu toplumu hor görme değildir. Dikkat ederseniz biz hepsinin Kürt asıllı da olduğunu düşünmüyoruz. Aldatılan Kürtler diyoruz.
Çünkü biz ayrımcı bir kelime ile onları şimdiye kadar anmadık. Ve bir çoğu da biraz araştırır görürseniz ermeni çıkar. Ha Ermeniler asırlarca bizim içimizde huzur içinde yaşadılar. Biz onlara hiçbir düşmanlık sergilemedik. Şimdi mi sergileyeceğiz? Hayır. Onlar da bu topraklar üzerinde bizimle beraber yaşıyor ama hainlerimiz değil. zaten Osmanlı’nın geçmişteki en büyük hatası dedelerimizin hatası yirminin üzerinde farklı ırktan insanı bir araya topladı ama onları bir ümmet gibi eğitemedi, yetiştiremedi. Biz geçmişimizin, dedelerimizin bu mevzudaki hatalarını kabul etmek zorundayız. Mecburen kabul etmek zorundayız.
Öncelikli olarak toplumumuzdaki bu bilgi kirliliğini gidermemiz gerekiyor. Bazı hususları da bu yönden zikretmeden geçemeyeceğiz şimdi düşünün diyanet dahil umumen diyanet reisi, bundan önceki reis de öyledir. Daha önce anlatmıştım Ruşen Çakır’ın diyanet eski reisi ile bir röportajı var, mülakatı. Diyanet reisi devlet nezdinde halkı dini temsil eden birisidir. Ama bizde ise devleti halk nezdinde temsil eden bir niteliğe sahiptirler. Ruşen çakır soruyor;
Orta doğuda bizim için en büyük tehlike nedir? O da diyor ki;
Selefilik ve Şialıktır diyor. arkadaş ilimden bu kadar mahrum, bu kadar bağnaz önünde bir adım mesafe de ayak atacağı yeri göremeyen bir insan. Ne yapıyor? İki tehlike vardır, Selefiler diyor ha kendilerini geçmişe, Selefe nispet edenlerin nispeti ile yetinmiyor. Keşke Selefi olsalar diyor. güya hakperestlik yapıyor. Esas Selefilerin hakkını veriyor ama Amerika’nın Avrupanın isimlendirdiği selefiler Daeş ile veyahut sağı solu diyelim sohbetin başından sonuna kadar sadece Selefilere atıyor. Arkadaş Selefiler onun dediği gibi değil. yalan, iftira, bilmeden konuşulan sözlerdir. Aynı anda diyanet ilahiyatçılar kanaat önderleri diyanet ve ilahiyatçılar personeli bunu böyle katalım. Sağ kesim basın mensupları hakkımızda kamu oyuna verdikleri bilgiler tamamen yanlış ve noksandır. Bunun ile ne yapıyorlar biliyor musunuz? Diyanet ve ilahiyatçıların imamların kanaat önderlerinin cesaretlendirdikleri sağ kesim yazarları ile gerçekler ile örtüşmeyen kişisel kanaatlerden oluşan bilgiler ile Selefi menhec üzere hareket eden ehli sünnet mensuplarını bir batı projesi olduğu herkes tarafından bilinen Tekfirci, harici Daeş zihniyeti ile benzeştirerek renkler birbirine benziyor o da kırmızı giymiş bu da kırmızı giymiş diyor. İkimizin üzerinde de İslam kıyafeti var. Öbürküsünün üzerindeki Tekfirci. Anasını babasını karısını kızını çoluk çocuğunu tekfir eden kimseler var. Bunu maalesef en yakınımızdaki imamlar bile bunu böyle duyup ediyorlar. Eskiden samimiyete binaen hocam siz Daeş cimisiniz diyor. Ya sen ne kadar saf adamsın dedim. Halbuki bu kelimenin içinde ne kadar salak adamsın ifadesi yatıyor. Ben Daeş olsaydım gelip senin arkanda namaz kılar mıyım ya?
Biz imamların arkasında namaz kılınmaz diyerek camiyi terk eden kimseler değiliz. Bizzat diyanet personeli tarafından aldatılan imamların cami den kovduğu kimseleriz. Düşünün diyanet imamlara eğitim kursları açıyorlar, bakıyorsunuz Çanakkale deki bir toplantıda diyanetten gelen müfettiş isim vererek şu Selefiler den sakının diyor. Bu öyle korkunç bir iftira ki bunun vebali cidden büyüktür. Ehli sünnet mensuplarının bir batı projesi olduğu herkes tarafından bilinen Daeş in bir batı projesi olduğunu hükümet ricali de söylüyor. Bütün dünya bunu söylüyor birleşmiş milletler toplantısında. Ama hala bir yerdeki bir Müslüman cemaati yani selefi menhec ehli sünneti toplumun nazarında kötü gösterebilmek için yani kendilerince bunu ifade edeyim, Pkk dedirtecek noktaya getiriyorlar. Bu ümmetin belli bir kesimi üzerinde toplumun nefretini tahrik eden açıklamalar yaparak vebali büyük bir hata yapmaktadırlar.
Onun için şimdi kasıtlı yapılıp yapılmadığını dinleyenler baksınlar, İSAV İslami ilimler araştırma vakfı 2013 senesinde İstanbul’da Eresin Topkapı otel de bir seminer, sempozyum düzenledi “tarihte ve günümüzde selefiler” diye. Ya Şia mollalar var ey insaf ehli Şia mollalar var, Selefilik hakkında konuşacaksınız ha orada Şialar ile omuz omuza çünkü İslam aleminde Şiaların en büyük düşmanı Selefilerdir. Humeyni bile bunu dedi. Bizim ehli sünnet kardeşlerimiz ile bir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz Selefiler ile. Veyahut kendilerine selefiler diyen Vahabiler ile dediler. Bu vakıfta İSAV demek ki Şialar ile omuz omuza gidiyorlardı onları çağırdılar ve bir tane selefi düşüncede bir Müslüman yok. Ya arkadaş önce siz insanı kendisi ile tanıyın. Tanımaya kalkın. Ha bunun yanında emniyete de diyoruz, günlerce evlerini gözetledikleri insanlar hangi kötülüğü yapmış? Buna sebep bizde oluşan kanaat şu, biz hiçbir kötülük suç işlemememize rağmen bu denli takip ediliyor, göz altında tutuluyorsak o zaman bunda bir kasıt var, İslam düşmanlığı var. O zaman bizim üzerimizden İslam düşmanlığı yapıyorlar. Hoş bu davanın çilesidir der biz buna da katlanırız ama onun bunun anlamadığı ifadeler ile birilerinin anlatmaya kalktığı selefiler sözüm ona gazeteci kesilen grup sağcı kesim dediğimiz güya İslam’a yakın olanlar. Mesela bir ifadeyi kullandık, yeni şafak gazetesinde yazan birisi bu paralel olaylarının başında açmış ellerini yalvarıyor, aman sakın ha Türkiye’yi Selefiliğe karşı koruyan siz ikinizsiniz. Yani hükümet ve paralelciler. Sakın bunu yapmayın diyor ertesi günü pervane gibi dönüyor, aleyhine dönecek çünkü bu paraleli desteklediği için isterse bu kaygı, yazısı hala elimizde bu insanlar siyasilere de yalakalık için yaklaşıyorlar, siyasiler de bazı gruplara o da yalakalık için yaklaşıyor. Oy potansiyeli olan cemaate farklı değer veriliyor. Eğer oy potansiyeli düşünseydik paralelcilere bu kadar karşı çıkmazdık. Değil, o size ters düşecekti. İstediğiniz gibi davranmayacaktı ama öbürküler, birisi çıkıyor, meczup birisi iki bin tane derneğin silahlı derneğin hazır olduğundan, Allah aşkına gidip sorguladınız mı o adamı? Sorguladınız mı? Yoksa bizim gibi zavallı bir meczup deyip el arkası ettiniz. Çünkü biz değer vermedik onun sözlerine. Meczup birisi sözüne değer verilecek bir kimse değildir ama ne yazık ki bir ikisi değerlendirdi. Hakkın söylenilmesi gerekiyor. Ve bizim yani arkadaşlarımızın idare ettiği, sahip olduğu şuan dernekler legal devletler yani hukuken varlıkları resmi. Şu eften püften meseleler ile cezalar yazıldı. Hoş önemli değil. Eğer inancım için böyle bir bedel ödeme zorundaysam öderim ama Allah için bir suç nispet etsinler. Şu geç yazılmış, bu pandemide nasıl toplandınız bu gibi sorular soruluyor. İnsaf gerekir insana, vicdan gerekir. Bir gün bu insaf, vicdan insafsız, vicdansız davrananların hepsine lazım olacak.
Evet, onun için biz Selefi menhec, ehli sünnetiz. Şuna sebep ehli sünnet değilsiniz derlerse gelirler buyururlar misafirimiz olurlar. Diyanet personeli de gelebilir. Ve ben diyaneti bu mevzuda cahillik ile suçluyorum. Müstesnalar hariçtir. Ama hakkı söylemedikleri için bu sözün ithamının muhatabında onlar da vardır. İnsaflı olun. Bir tanımaya çalışın. Tanımadığınız kimseler hakkında rastgele sözler söylemeyin. Biz Müslümanız, kafir bile olsa biz Chp ye iftira atabilir miyiz? Her şeye rağmen atamayız ama Chp bu toplum için en büyük tehlikedir. Chp zihniyeti af edersiniz. O zihniyet selamet bulmayacak. Şimdi biz bir zamanlar Ak partiyi yine destekliyoruz, desteklediğimiz söylerken her şeye rağmen destekliyoruz. Chp zihniyeti silinene kadar. Ama dinimize ters hareket eden diyanet de olsa bunu da söyleriz. Onlar devletten alıyorlar parayı ama benden kesilen vergiler ile. Hak edin. Bu milletin çocuklarına hizmeti adam gibi verin. Amerika nın istihbaratının başardığı şeyi biz neden kendi çocuklarımızı kendi işimizde kullanamıyoruz?
Daha o özenip bözenip ikramda izzette bulunduğunuz kimselerin çocukları benim Suriye de ne işim var diyor. yarın bir Kıbrıs’ta bir şey olsun tekrar yine ne işimiz var derler. Öyleydi zaten.
Soru Cevap
İlk dönem Hariciler ile şimdiki Tekfirciler arasındaki fark nedir?
Şimdi ilk dönem Hariciler idarecileri tekfir edip, onlara karşı hareket ediyorlardı. Şimdikiler önüne geleni tekfir ediyorlar. Bunlar bu ismi Mustafa şükrü den sonra aldılar. Mısırlı olan. Zaten bu tekfir belasını, pisliğini Mısır da okuyanlar getirdiler. Hadis inkarcılığını da onlar getirdi. Ayrıyeten Tekfirciliği de onlar getirdi. Hele şuan memleketimiz genel ifade ettiğimiz gibi geçmişte o denli çiviler çakılmış ki bu memlekete mevcut bütün sorunların temelinin geçmişte atıldığını görürüz hepsinin. Şimdi bakın Tasavvuf ehli safsata uydurma hadisleri kullanmak ile meşhurdur. Tasavvufun bu noktadaki dengesizliği düzensizliği inkarcıları doğurmuştur. Bak çoğu inkarcıların en önde gelenlerinin babası Sofidir. Uydurma din, indirilen din derken uydurma din derken babasının uydurduğunu kastediyor. İndirilen din derken kendisi. Ama kendisi babasının hatalarını yine yanlışlar ile düzeltmeye kalkıyor. Türkiye de böyledir. Ve buna sebep de bizim gerçek İslam ile bakıyorsunuz Hindistan’daki İslam hadis ehli hariç tamamen Tasavvuf felsefesinden üretilmiştir. Hangi kelimeler doğru kelimeler ile özleştirilerek yutturulmaya çalışılmış mesela düşünün evliyaullah diye bir ifade vardır Kuran da Allah dostu. Her inanan Allah’ın dostudur. Onlar evliyaullah’a farklı bir makam vermişler. Türklerin geçmişinde de insanların tanrısal nitelik kazanma kesbi mümkündür, çalışarak mümkündür. Bu tanrısal nitelik kazanan kimselere evliyaullah demişler. Önceki derviş öte beri diyecekleri yerdi bunu sokuşturmuşlardı. Ve buna sebep bakın her Türkmen köyünde, Türk asıllı köylerde bir yatır vardır hepsi de baba dede’ dir. İzzettin Doğan’ın dediği gibi Galatasaray lisesinin eski rektörü, bütün bu babalar dedeler bizimdir Alevilerindir diyor. Sünnilerin böyle bir babası dedesi yok. Elhamdülillah yok. O kadar zıvanadan çıkmış sözler ediyorlar ki bunu biz itham ettiğimizde anlamamak ile itham ediliyoruz elhamdülillah ki anlamıyoruz. Rabbimiz öyle bir anlayışı bizden almış. Ete kemiğe büründü diyor Mahmut diye göründü diyor. ya toplumun imanı için en büyük tehlike bunlardır. Ondan sonra tutuyorlar Allah’ın kendisini vasfettiği bir sıfat ile rabbimizi andığımızda bize mücessime diyorlar. Ama ete kemiğe büründü, Mahmut diye göründü deyince ne oluyor bu? Mücessimenin dik alasıdır. Düşünün Chp hala bu toplumu Chp zihniyeti hala bu toplumu aptal görüyor. Hala aptal olarak bakıyor. Biz de Müslümanı diyor. öyle Türkiye de çok Müslümanım diyen var. Halbuki dürüst olsalar ben İslam’a inanmıyorum desin, en azından hepsi Aziz Nesin’in yarısı kadar erkek olsun. Bence aziz nesin dürüst birisi idi inancına göre. Ben inanmıyorum diyordu. Bana imam mimam getirip namazımı kıldırmayın diyordu. Erkek adam. Ama Chp den böyle bir erkek göremezsiniz. Hatta İmran Ökken’in cenazesini kıldırmayan imama silah çektiler. İnönü hayattaydı daha ben çocuktum. Ya ben kılmam onun namazını. Herkes dürüst olsun Müslüman da dürüst olsun Müslüman olmayan da dürüst olsun. Neden onu bunu aldatayım ki ben. Chp öyle bir zihniyet ki senin dinine, ırkına, hepsine artık lanet okuyacak noktaya gelmiş ya Avrupa dan damızlık erkek getirelim diyen parti.