Değerli Müslümanlar … ! Unutmayalım ki hangi konu olursa olsun, o konu sağlıklı değerler ölçüsünde ele alınıp doğru düzgün anlaşılmadığı sürece, her insanın o mes’elede hataya düşmesi kaçınılmazdır… Bunu, hemen hemen kaleme aldığımız veya dile getirdiğimiz bir çok sohbetimizde  anlatmaya çalışmışızdır…

 Ne yazık ki bu gün üzerinde durmaya çalışacağımız  Tevessül ve Vesile  konusu da, aynı şekilde inananların kısmı azamının içerisinde bulunduğu problemli konulardan birisidir… Çünkü bu meselede de sağlıklı ölçüler çerçevesinde hareket edilmemiş, batıl bir takım kıyaslamalarla yola çıkılmış ve neticede diğer konularda olduğu gibi bu konuda da çok vahim tablolar ortaya çıkmıştır… Hatta konuyla alakalı sıkıntıların boyutu bazen şirk ve küfür derecesine çıkmıştır desek, inanın mubalağa etmiş olmayız …

İşte bundan dolayıdır ki bu sohbetimizde, din’de önemli bir yeri olan tevessül konusunu ele alıp, onun meşru ve gayri meşru kısımlarını izah etmeye çalışacağız.

Kardeşlerim … ! mevzunun daha güzel anlaşılması açısından, her şeyden önce tevessül ve vesile kelimelerinin gerek lugavi ve gerekse ıstılahi tariflerinin yapılması gerekir.

TEVESSÜL  :  İstenene yaklaşmak ve ona bir arzu ile ulaşmak, manasınadır.

VESİLE       :  Vesile sözcüğü, arap dilinde yakınlık, yakınlaşma aracı ve bir şeye ulaşmak ve yakınlaşmak için kendisinden yararlanılan şey demektir.

Bu kelimelerin ıstılahi manaları ise şöyledir :

TEVESSÜL  :   Allah’a yaklaşmak için O’na bir vesile ile yönelmek demektir.

VESİLE       :   Kendisi ile Allah’a yaklaşılan sebeb, araç demektir.

1 – ALLAH’A  YAKINLAŞMAK  İÇİN  VESİLE  ARAMANIN  MEŞRULUĞU …

Değerli kardeşlerim … ! lugavi ve ıstılahi manalarını öğrendiğimiz tevessül ve vesile konusu, İslam akidesi açısından çok önemli bir konu olduğu için, bu konunun nasıl anlaşılması gerekir … Bu hususda İslam, inananlardan neler istemiştir … Onlardan bu konuda nasıl hareket etmelerini beklemektedir … İnşaAllah bu hassas noktaların üzerinde durmaya çalışacağız.

Her şeyden önce ; Allah’u Azze ve Celle bu hususta kullarına, kendisine yakınlık kazanabilmeleri için vesileler aramalarını meşru kılmış ve hatta bunu onlara emretmiştir.

        Rabbimiz bu konuda kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :  

   يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ ………………

“  Ey iman edenler ! Allah’tan  sakının  ve  O’na – yakınlaşmak için – vesile arayın ……. “  Maide : 35.Ay

Ey Müslüman … !
 unutmaki bu Ayet’i kerime Allah’a yaklaşmak, O’nu razı etmek, O’nun Cennetine ve Cemalullahına nail olmak için vesileler aranmasının, İslam dininde meşru olduğunu açıkça isbat eden bir Ayeti kerimedir…

Ki, zaten konunun bu kısmı ile alakalı inananlar arasında herhangi bir ayrılık söz konusu değildir… Yani, istisnasız her inanan, Allah’a yaklaşmak için mutlaka vesileler aranması gerektiğine inanan kimselerdir.

İşin problemli kısmı ise ; Allah’a yakınlık için neler yapılmalı veya nelerin Allah’a yaklaşmak için vesile kılınacağı kısmıdır.

İşte bunun sağlıklı bir şekilde bilinmemesinden dolayıdır ki, bugün Müslümanlar bu konuda İslam’ın ruhuna ve Rasulullah s.a.v’in yoluna ters düşen bir takım gayrı islami  itikat ve ameller içerisine girmişlerdir.

İnananlardan – bu konuda – o kadar haddi aşanlar olmuşturki, bunlar, haklarında hiçbir delilin bulunmadığı, adına veli, evliya, veya Salih kimse dedikleri bir takım insanları, onların kabir ve türbelerini, o kimselere ait olan giyecekleri, kılları tüyleri veya Onlara ait olan kab ve kacakları Allah’a yakınlaşmak için vesile edinmişlerdir.

Bununla beraber, yine bu batıl inançları yüzündendir ki, bir çok inananın ağızlarında bu konuda garip garip ifadeler dolaşmaktadır.

Bu gün, güya Allah’a meşru bir şekilde dua ettiğini zanneden binlerce inananın ağzında ;

= Allah’ım ! Peygamberinin yüzü suyu hurmetine senden şunu istiyorum.

= Allah’ım  !  Meleklerinin hatırı için senden şunu bekliyorum.

= Allah’ım  !  Abdul kadir geylaninin hatırı için sana yalvarıyorum. 

= Allah’ım  !  Falan kabirde olan, filan türbede yatan zatın hakkı için senden şunu, şunu istiyorum.

şeklindeki şirk ve küfür ifadeler dolaşmaktadır.

Bu cahiller, Allah’a yaklaşmak için veya O’ndan bir şeyler istemek için bu kimselerin vesile edinilmesinin meşru  olduğunu zannetmektedirler…

Halbu ki, Kur’an’ın ve Sünnet’in mesajlarına az da olsa vukufiyeti olan kimseler şunu çok iyi bilirlerki İslam, bu türden batıl inançların yok edilmesi için gelmiştir… Kitaplar bunun için inmiş, Allah Rasulü s.a.v’in senelerce mücadelesi bu uğurda olmuştur …   

Öyleyse, Allah’ı razı etmek isteyen veya O’na yakınlaşmayı arzu eden herkes, O’nun meşru kıldığı vesileleri arama mecburiyetindedir.

Yani, Allah Allah’u Azze ve Celle nelerden razı, nelerden hoşlanıyor, nelerin yapılmasını istiyor veya nelerle kendisine yakınlaşılacağını zikrertmiştir, bir Müslümanın bunları mutlaka arayıp bulması ve bunlara uygun hareket etmesi gerekir.

Unutmayınız ki, 
Allah’a yakınlaşma ve O’nu razı etme yolunda atılması gereken her adım, şüphesiz ki Kur’anda ve Sünnette anlatılan meşru adımlar olmalıdır… Allah’u Azze ve Celle’nin meşru kılmadığı hiçbir vesile, sizi O’na yaklaştıramaz… 

Öyleyse gelin sözü daha fazla uzatmadan, İslam’ın meşru vesileleri nelerdir, bunları hep beraber okuyalım, uygulayalım ve bunları başkalarına anlatalım …

2 – ALLAH’IN  İSİM  VE  SIFATLARI  İLE  TEVESSÜL …

Değerli kardeşlerim … ! şüphesiz ki Allah’a yakınlık için vesile kılınacak en güzel tevessül çeşitlerinden birisi, Allah’u Azze ve Celle’nin isim ve sıfatları ile tevessüldür…

Rabbimiz bu konuda kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا

”  Allah’ın güzel isimleri vardır ; O’na bu isimlerle dua edin….. ” A’raf : 180.Ay.

Bu ve emsali deliller, gerek Allah’a dua ederken, gerek O’ndan bir şeyler isterken ve gerek se O’ndan bağışlanma taleb ederken, Allah’u Azze ve Celle’nin isimlerini vesile kılmanın meşruluğunu göstermektedir…

İşte bundan dolayıdır ki, gerek Allah Rasulü s.a.v ve gerekse onun ashabı, Allah’ın isim ve sıfatları ile bol bol tevessülde bulunmuşlardır… İşte bu delillerden bazıları :

”  … Allah Rasulü s.a.v bir duasında şöyle buyurmaktadır : “ Allah’ım ! senden başka ilah yoktur. Senin izzetinle, sana sığınarak, beni şaşırtmamanı senden istiyorum “      Müslim : 8.c.2717.n

” … Enes İbni Malik r.a’dan.O şöyle dedi : Her hangi bir iş Rasulullah s.a.v’e sıkıntı verdi mi, şöyle dua ederdi : Ey Hayy, ey Kayyum ! senin rahmetinle senden yardım diliyorum. ”   Tirmizi : 6.c.3755.n

{ … Abdullah İbni Mes’ud r.a’dan gelen bir başka hadislerinde ise Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Kimin sıkıntısı artarda ;

“  Ey Allah’ım ! Ben ancak senin kulun ve kulların olan ana ve babanın evladıyım.  Her şeyim senin elindedir. Benim için geçerli olan ancak senin hükmündür. Şüphesiz hükmün de adalettir. Bütün isimlerini vesile kılarak senden isterim. Talebimi sana arz ederim. Evet kendini isimlendirdiğin, Kitabında bildirdiğin, yaratıklarından herhangi bir kimseye öğrettiğin veya gayb aleminde kalmasını tercih ettiğin isimlerinle Kur’an’ı gönlümün baharı, göğsümün nuru, hüzün ve kederimin kalkmasına vesile kılmanı dilerim ” derse, Allah onun kederini ve hüzününü giderir. }

Ahmed : 1.391.3704.n – Hakim  : 1. 509.s – el Albani S.Sahiha :   119.

{ … Bureyde r.a dan. Rasulullah s.a.v bir adamın : “ Allah’ım ! ben senin zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tek olup benzeri ve ortağı olmayan, her şeyden müstağni olup tüm varlıkların kendisine muhtaç olduğu, doğurmayan, doğurumlayan ve hiçbir şey kendisine denk olmayan Allah olduğunu itiraf ederek senden istiyorum “ diye, dua ettiğini işitti… Bunun üzerine Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu :

– Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu adam Allah’tan İsmi Azam’ı ile istedi. O ismi Azam ki, onunla Allah’tan istenince verir ve onunla dua edildiği zaman duaya icabet eder. }

İbni Mace : 10.c.3857.n – Tirmizi  : 6.c.3704.n

İşte bu ve emsali deliller, kulun ihtiyaç anında Allah’ın isim ve sıfatlarını vesile edinerek O’na yönelmesini, kendisinden bir şeyler istemesini, sıkıntılarının giderilmesi için Rabbine yalvarmasını açıklayan kanıtlardır.

Öyleyse ey aciz kul ; fanileri bırak ve seni yaratan Baki rabbine yönel ve güzel isimlerini vesile edinerek :

= Ey Allah’ım … ! Rahman isminin hurmetine benim günahlarımı bağışla, de …

= Ey güzel Mevlam … ! Rahim isminin hatırına bana şifa ver, de …

= Ey eşi ve benzeri olmayan Rabbim … ! Kuddüs isminin hatırı için amellerimi kabul et, de …

= Ey kainatı yoktan vareden Rabb … ! Malik ve Melik isminin hatırı için bizlere zafer ihsan eyle, de …  

3 – PEYGAMBER  YOLUYLA  TEVESSÜL  NASIL OLMALI … ?

         Değerli katdeşlerim … ! Allah’a yakınlık için tevessül çeşitlerinden birisi de, Peygamber yoluyla yapılan Tevessüldür…

Bu konuda Allah’a yönelme şekli ise ; Rasulullah s.a.v’e iman etmek, onu sevmek, ona itaat etmek ve ona salat ve selam getirmekle olur.

Çünkü bahsi edilen bu vesile şekli, Allah’u Taala’nın bizzat  emrettiği  ve Müslümanlarında bunları kullanarak cenneti kazandığı şeylerdir.

Rabbimiz kerim kitabında, kendisini sevmenin ve O’na yakın olmanın isbatını, Rasulüne itaat etme vesilesiyle ortaya koymalarını kullarından istemektedir.

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

”  De ki : eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olunuz. Ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, Gafur’dur Rahim’dir. ”   Ali İmran : 31.Ay.

وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللّهِ “………..

”  Biz hiçbir Rasulü, Allah’ın izniyle itaat edilmekten başka bir amaçla göndermedik …… ”    Nisa : 64.Ay.

مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ”……………

{  Kim Rasule itaat ederse, muhakkak ki o Allah’a itaat etmiştir…. ” Nisa : 80.Ay.

 لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

” Andolsun ki Allah’ın Rasulünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umar olanlar ve Allah’ı çok zikredenler için pek güzel bir örnek vardır. ”  Ahzab : 21.Ay. 

” … Allah’ın davetçisine icabet edin ve ona iman edin ki Allah, sizin için günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi o acı azabtan korusun. ”  
Ahkaf : 31.Ay.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَآمِنُوا بِرَسُولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِ وَيَجْعَل لَّكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

”  Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve peygamberine iman edin ki,size rahmetinden iki kat versin ; sizin için ışığında yürüyeceğiniz bir nur yaratsın ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. ” Hadid : 28.Ay.

Bu Ayet’i kerimelerde de anlatıldığı gibi, kim Allah’ı razı etmeği ve O’na yakınlaşmayı arzu ediyor ise, Rasulullah s.a.v e itaat etmesi gerekir.

Diğer bir ifadeyle ; kulun Allah’a yakınlaşmak için kullanacağı en güzel vesile, Rasulullah s.a.v e itaat etmesidir.

        Allah’u Azze ve Celle yine kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

 إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً

  Muhakkak ki Allah ve Melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler ! siz de ona salat edin. ”    Ahzab : 56.Ay.

” … Rasulullah s.a.v de bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar : “ Müezzinin ezan okuduğunu işittiğiniz vakit onun söylediklerini tekrar edin, sonra da bana salavat getirin. Muhakkakki bana bir kez salavat getirene Cenabu Hak on kez salavat getirir ……. ”   Müslim : 2.c.384.n

Allah’ın salatı, meleklerinin yanında onu medhu sena etmesidir. Meleklerin ve insanların salatı ise, ona dua etmesidir.

                                                                                                   Buahari : 10.c.4681.s

Zikri geçen bu deliller de  gösteriyor ki, bir müslümanın Rasulullah s.a.v’e salavat getirmesi, Allah’a yakınlaşması için bir vesiledir.

Değerli kardeşlerim … ! Allah’a tevessül çeşitlerinden birisi de,  Rasulullah s.a.v’in duasıdır… Yani ; gerek Allah’tan bir şeyler isteme konusunda olsun ve gerekse günahların affedilmesi konusunda olsun, meşru vesilelerden biri de, Peygamber s.a.v’in duasıdır…

Allah’u Taala bu konuda kerim kitabında şöyle buyurur :

{ …… Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah’tan bağışlanma dileseler ve elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, elbetteki Allah’ı tevbeleri kabul eden ve esirgeyen olarak bulurlardı. ”    Nisa : 64.Ay.

İşte bundan dolayıdır ki Sahabe, Rasulullah s.a.v’den ihtiyaçlarının giderilmesi için Allah’a yalvarmasını  istemişler ve Rasulullah s.a.v de onlar için dua etmiştir… Allah’u Azze ve Celle’de nebisinin bir çok duasını kabul ederek kullarına merhamet etmiştir… Bu konudaki deliller şunlardır :

{ … Osman bin Huneyf r.a dan. O şöyle dedi : Gözü görmeyen bir adam Peygamber s.a.v’e geldi ve :

– Beni iyileştirmesi için Allah’a dua et, dedi. Rasulullah s.a.v de :
– İstersen sana dua edeyim, istersen sen buna sabret çünkü bu senin için daha hayırlı olur, buyurdu. Adam :
– Allah’a dua et, dedi. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v o kimseye güzelce abdest almasını ve şu şekilde dua etmesini emretti :
– Allah’ım ! rahmet peygamberin Muhammed ile sana yöneliyor ve şu ihtiyacımın görülmesi için onunla beraber senden istiyorum. Allah’ım ! onu bana şefaatçi kıl. ”  Tirmizi : 6.c.3811.n

Ahmed İbn Hanbel’in Müsned’inde rivayet edilen hadisin ziyadeli şeklinde ise şöyle buyrulmaktadır :                                                                                                     

{ … Osman bin Huneyf dedi ki : A’ma bir adam Peygamber s.a.v’in yanına gelerek şöyle dedi :

–  Ey Allah’ın peygamberi ! bana şifa vermesi için Allah’a dua et. Resulullah s.a.v ise şöyle buyurdular :
–  İstiyorsan bunu tehir edeyim, çünkü bu ahiret için daha hayırlıdır. Ama illa da istiyorsan sana dua edeyim. Adam :
–  Sen bana dua et ey Allah’ın Rasulü, deyince, Peygamber s.a.v ona,Abdest alıp iki rekat namaz kılmasını ve şöyle dua etmesini emretti :

“ Allah’ım ! senden istiyor ve rahmet peygamberi olan Muhammed’le sana yöneliyorum. – yani tevessül ediyorum – Allah’ım ! beni onun hakkında, onu da benim hakkımda şefaatçi kıl “ Adam böyle yaptı ve şifa buldu. }

                                                                                                        Ahmed : 4.138.16790.n 

{ … Enes İbni Malik r.a dan. Bir Cuma günü Rasulullah s.a.v ayakta hutbe irad ederken Daru’l Kaza tarafında vaktiyle mevcut olan kapıdan bir kimse mescide girdi ve Rasulullah’ın karşısına dikildi. Sonra :

– Ya Rasulallah ! Mallar helak oldu, yollar kapandı.Allah’u Taala’ya dua et de imdadımıza yetişsin, dedi. Rasulullah s.a.v hemen ellerini kaldırdı, sonra şöyle dua etti :
– Ya Allah bize yağmur ver, ya Allah bize yağmur ver, ya Allah bize yağmur ver.

Enes der ki : Vallahi o sırada biz gökyüzünde ne kalın ne de ince hiçbir bulut görmüyorduk.Bizim ile Seli dağı arasında o zaman ev, bina hiçbir şey yoktu. Derken Rasulullah’ın ardından kalkan şeklinde bir bulut parçası çıkageldi. Semanın ortasına varınca yayıldı, sonra yağmur yağmaya başladı. Güneşin yüzünü vallahi bir hafta göremedik.

Sonra yine bir Cuma günü Rasulullah s.a.v ayakta hutbe verirken aynı kapıdan birisi girip Peygamberin karşısında dikildi ve :

– Ya Rasulallah ! mallar helak oldu, yollar kesildi.Allah’a dua et de artık bu yağmurları bizden dindirsin, dedi.

Enes der ki : Bunun üzerine Rasulullah s.a.v ellerini kaldırdı ve :

– Ya Allah ! etrafımıza, üzerimize değil. Ya Allah ! tepelere, bayırlara, dere içlerine ve otlaklara yağdır , diye dua etti. Bunun üzerine hemen yağmur kesildi. Biz namazdan çıktığımızda güneşte yürüdük. }

                                                                                                  Müslim : 3.c.897.n

“ … Atâ İbnu Ebi Rabâh r.h anlatıyor : ” İbnu Abbâs r.a bir gün bana : ” Sana cennet ehlinden bir kadın göstermeyeyim mi ? ” dedi. Ben de : ” Evet göster ! ” dedim. ” İşte dedi, şu siyah kadın var ya, o, Rasulullah’a gelip : ” Ben saralıyım, ( nöbet gelince ) üstümü başımı açıyorum, Allah’a benim için dua ediver de ( hastalıktan kurtulayım ) ” dedi. Allah Rasulü s.a.v ;

– Dilersen sabret, sana cennet verilsin, dilersen sana şifa vermesi için Allah’a dua edivereyim ” dedi. Kadın : ” Öyleyse sabredeceğim, ancak üstümü başımı açmamam için dua ediver ” dedi. Rasulullah da ona öyle dua etti. ”

Buhari :  6 – Müslim : 8.c. 2576.n

Değerli Müslümanlar … ! bu delillerde anlatıldığı gibi ; peygamber yoluyla tevessül çeşitlerinden birisi de, onun duasıdır… Bu ise, yanına giderek bizzat ondan taleb etmek şeklindeydi…

Müslümanlar Rasulullah s.a.v’in vefatından sonra da onun duasına   mazhar olabilirler … Bu ise, onun  sünnetini yaymak şeklindedir… 

عَن عَبْد الرَّحْمَن بْن عَبْد اللّه، عَن أبِيه  أَن الْنَّبِيّ صَلى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمْ قَالَ : نضر اللّه امرأ سمع منا حديثا فبلغه……….                                           

{ … Abdullah İbn Mes’ud r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdularki : Bizden bir hadis işitipte onu başkalarına aktaranın Allah yüzünü ak etsin ……. }                                           

İbni Mace : 1.c. 232.n – Ebu Davud : 4.c.3660.n

{ … Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kim ezanı işittiği zaman şöyle dua ederse kıyamet günü şefaatim ona vacip olur :

“اَللَّهُمَّ رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ، وَالصَّلاَةِ القَائِمَةِ، آتِ مُحَمَّداً الوَسِيلَةَ وَالفَضِيلَةَ، وَابْعَثْهُ مَقَاماً مَحْمُوداً الَّذِي وَعَدْتَهُ

“ Ey şu mükemmel nidanın ve kaim namazın sahibi Allah’ım ! Muhammed’e vesileyi, fazileti ve üstün dereceyi ver. Ve onu va’d ettiğin – Makam’ı Mahmud’a – kavuştur. }

                                                                                                        Buhari : 2.c.665.s

Bu ve benzeri delillerde anlatıldığı gibi, Müslümanlar Rasulullah s.a.v’in vefatından sonra da onun duasına mahzar olabileceği gibi,  şefaatine de nail olabilirler… Ama tabii ki Müslümanlar Allah Rasulü s.a.v’in tarif ettiği şeylerle meşkul olursalar… 

Hazır yeri gelmişken burada çok önemli bir noktayı hatırlatmakta fayda vardır. O da ; hadisi şeriflerde de görüldüğü gibi hiçbir sahabi Allah Rasulü s.a.v’in hatırı için veya onun hürmetine Allah’tan bir şeyler istememişlerdir… Müslümanlar direk onun yanına gidiyor ve kendileri için dua etmelerini istiyorlardı…

Öyleyse bu konuda ümmet arasında arzı endam eden Peygamber s.a.v’in hatırı veya hurmeti adına Allah’a dua etmek batıl bir şeydir… Çünkü bu şekilde hiç kimse ne Allah’a dua etmiş, ne O’na yalvarmış ve ne de O’ndan bir şeyler istemiştir… 

4 – SALİH  KİMSELERİN  DUASIYLA  TEVESSÜL …

        Değerli kardeşlerim … ! meşru tevessül çeşitlerinden birisi de, İslam’ını güzel yaşadığına inandığımız Salih kimselere başvurarak, onların bizim için dua etmelerini istememizdir…  Çünkü Salihlerin duası, hacetimizin yerine gelmesi için meşru bir vesiledir.

Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus, onların zatları ile değilde, duaları ile tevessül edilmelidir. Çünkü bu konuda bir çok insan meseleyi karıştırmakta ve onların makam ve mevkileri ile Allah’tan istemektedirler.

Halbuki onların makam ve mevkileri – Bu Allah’ın Rasulü dahi olsa – dualarımızın kabul edilmesini gerektiren bir sebeb değildir.

Bundan dolayıdır ki böyle bir uygulama, ne peygamber s.a.v’in sağlığında yapılmıştır ve ne de selefi salihinden bu şekilde bir uygulama sahih olarak nakledilmiştir.

Bunun meşru uygulama şeklini biraz önceki delillerde açıkça görmüştük. Yani – o delillerde de anlatıldığı gibi – Mülümanlar Allah Rasulü s.a.v’in zatıyla değilde, onun dualarına başvurarak onunla tevessülde  bulunmuşlardır.

İbni Teymiye r.h’ın da ifade ettiği gibi ; Eğer Salih insanların makam ve mevkileri ile tevessül caiz olmuş olsaydı, Sahabeler Rasulullah s.a.v’in yanına gelerek  kendileri için dua etmesini istemezler, bulundukları yer de onun zatıyla tevessül ederek ;

 Ey Allah’ım ! Peygamberinin hatırı için bize şunu ver, veya ; Ey Allah’ım ! peygamberinin hürmeti için  bizden şunu kaldır “  derlerdi. Ama böyle yapmamışlardır.

Salih kimselerin makam ve mevkileri ile tevessülde bulunmayı caiz görenlerin yanlış anladıkları delillerden bir tanesi şu rivayettir :

{ … Enes İbni Malik r.a dan. Dedi ki : Halk yağmursuz kalıp kıtlığa uğradığı zaman, Ömer İbnu’l Hattab – peygamberin amucası – Abbas İbnu Abdul Muttalib’i vesile edinerek yağmur duası yapar ve duasında şöyle derdi : Ey Allah’ım ! biz peygamberimizle tevessülde bulunurduk da sen bize yağmur ihsan ederdin. Şimdi ise Peygamberimizin amucası ile tevessülde bulunuyoruz, bize yağmur ihsan eyle.  Enes der ki : Bu duanın ardından kendilerine yağmur ihsan olunurdu. }

                                                                                                                                                                 Buhari : 2.c.964.s

Bu rivayeti delil getirerek Salih kimselerin makam ve mevkileri ile tevessülde bulunulacağını iddia etmişlerdir… Burada ; “ Ey Allah’ım ! biz peygamberimizle tevessülde bulunurduk “ ifadesini : “ Ey Allah’ım ! biz bir zamanlar peygamberimizin hatırı ve hürmeti ile tevessülde bulunurduk “ şeklinde anlayıp, bunu caiz görmüşlerdir…

Halbu ki bu anlayış, bir çok yönden yanlış ve batıl bir istidlaldir. Çünkü mesele ile alakalı sair deliller, bunun böyle olmadığını ve Ömer r.a nun bu duasının mahiyetinin de aynen şöyle olduğunu bize anlatmaktadır :

“ Ey Allah’ım ! bir zamanlar peygamberimizle beraber dua ederek senden yağmur isterdik de sen bize yağmur ihsan ederdin. Şimdi ise o aramızda yok, onun amucası Abbas’la sana dua ediyoruz, bize yağmur ihsan eyle  “

Zikredilen rivayetin bu manada anlaşılmasının birinci sebebi, Rasulullah s.a.v’in sağlığında yapılan yağmur isteme şeklidir.

Hatta biraz önceki zikretmiş olduğumuz Arabi’ hadisi, Peygamber yolu ile Allah’tan nasıl yağmur istendiğini açıkca bize anlatmaktadır. O hadisde anlatıldığı gibi :

{ … Bir Cuma günü Rasulullah s.a.v ayakta hutbe irad ederken Daru’l Kaza tarafında vaktiyle mevcut olan kapıdan bir kimse mescide girdi ve Rasulullah’ın karşısına dikilerek :
– Ya Rasulallah ! Mallar helak oldu, yollar kapandı. Allah’u Taala’ya dua et de imdadımıza yetişsin, dedi. Rasulullah s.a.v hemen ellerini kaldırdı, sonra şöyle dua etti : “ Ya Allah bize yağmur ver, ya Allah bize yağmur ver, ya Allah bize yağmur ver… }    şeklindedir. Ve yine başka bir hadisi şerif de :

{ … Aişe r.a’dan. O şöyle dedi : Halk Allah Rasulü s.a.v’e yağmurun yağmayışından şikayette bulundular. Rasulullah s.a.v bir minber hazırlanmasını emretti. Onun için musallaya minber kondu. İnsanlara çıkacakları günü de tayin etti.

Aişe r.a devamla şöyle dedi : Rasulullah s.a.v tayin ettiği gün sabah güneşinin ucu göründüğü anda musallaya çıktı ve minber üzerine oturarak Aziz ve Celil olan Allah’a hamd edip tekbir getirdi. Sonra şöyle buyurdu :

“ Siz beldenizin kuraklığından ve yağmurun yağma vaktinin gecikmesinden şikayet ettiniz. Halbuki Aziz ve Celil olan Allah, size kendisinden istemenizi emretti. Bunu yaptığınızda da isteklerinizi kabul edeceğine söz verdi. Sonra da :

“ Alemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun, O Rahman’dır, Rahim’dir. Din gününün sahibidir. Ey Allah’ım ! sen Allah’sın, senden başka ilah yoktur.Sen zenginsin biz muhtacız, üzerimize rahmetini saç. İndireceyin rahmetini bize kuvvet, bir zamana kadar da yetişir kıl “ dedi.

Sonra ellerini kaldırdı. O kadar kaldırdı ki koltuklarının beyazı bile görünür oldu. Daha sonra sırtını halka çevirip, elleri kalkık olarak cübbesini ters çevirdi. Daha sonra da yüzünü cemaate çevirip minberden inerek iki rekat namaz kıldı. Allah bir bulut meydana getirdi ve gök gürleyip şimşek çaktı. Arkasından Allah’ın izni ile yağmur yağdı. Rasulullah s.a.v daha mescidine gelmeden seller aktı. Bu arada halkın yağmurdan saklanmak için koşuştuklarını gören Rasulullah, azı dişleri görününceye kadar gülmeye başladı ve : Allah’ın her şeye muktedir olduğuna ve benim de Allah’ın kulu ve Rasulü olduğuma şahitlik ederim, dedi. }

                                                                                          Ebu Davud : 2.c.1173.n

Konunun daha güzel anlaşılıp netleşmesi hususunda ikinci olarak dikkat edilmesi gereken nokta ise, Ömer r.a nun Peygamberimizin amucası ile olan tevessülünde, Abbas r.a’nun duasındaki ifadelerdir… Çünkü burada, onun makam ve mevkisiyle değil de, duasıyla tevessülde bulundukları açıkca anlaşılmaktadır.

Haceru’l Askalani Fethu’l Bari de şunu zikreder : Ez-Zübeyr b.Bekkar, “el-Ensab “ adlı eserinde şöyle der : Ömer r.a  Abbas’a tevessül edince, Abbas r.a şöyle dua etti :

“ Allah’ım hiçbir bela olmasın ki, günahtan dolayı gelmesin. Bu belalar da ancak tevbeyle kaldırılır. Bu insanlar, senin Peygamberine yakınlığımdan dolayı bana tevessülde bulunup sana yöneldiler. Günahkar ellerimizi sana uzatıyor ve alınlarımızı senin için secdeye koyuyoruz. Bize yağmur gönder ! ……… “    FETHU’L BARİ : 3.150

Bu rivayetlerde açıkça görüldüğü gibi, – bir takım cahil kimselerin zannettikleri şekilde – Sahabe, Rasulullah’ın olmadığı bir yerde tek başlarına veye toplu olarak yan yana gelip ;

“ Allah’ım ! Peygamberin Muhammed hakkı için – hürmeti için –  bize yağmur ver. Veya, onun amucasının senin katındaki makamı hurmetine bizi bağışla, bize şunu ver “  demiyorlardı… Aksine onlar, tevessülde bulunacağı kimseye veya Salih insana gelerek, ona durumlarını arzeder ve ihtiyaçları için kendilerine dua etmesini isterlerdi. O kimselerde onlara dua ederdi.

Dolayısıyla bu konudaki kural budur ; “ Kişi, kendisiyle Allah’a tevessülde bulunacağı Salih bir insana gelir, ona durumunu arzeder ve kendisine dua etmesini ister. O kimse de, dua isteyen kişi için Allah’a dua eder “ Çünkü o kimsenin bundan başka hiçbir şeye gücü yetmez. Onun yapacağı tek şey – ne kadar Salih de olsa, ne kadar takvalı da olsa – sadece dua etmektir. Sonra da Allah’u Azze ve Celle isterse o kulunun duasını kabul eder, isterse etmez.

Hulasa, konunun bu yönü tartışma kabul etmeyecek derecede açık ve nettir. Öyleyse sözü daha fazla uzatmadan şunu açıkça ifade edebiliriz ki ; makamı ve  mevkisi ne olursa olsun, hiç kimsenin şahsı ile tevessülde bulunulmaz… Yani o kimsenin hatırı için, hürmeti için Allah’tan bir şey istanmez…

5 – SALİH  AMELLERLE TEVESSÜL …  

         Değerli kardeşlerim … !  Gerek Allah’u Azze ve Celle’ye yakınlaşma hususunda olsun ve gerekse günahların bağışlanması konusunda olsun, meşru vesilelerden birisi de, Salih ameldir.

Dolayısiyle, bir kimsenin Salih amellerini vesile edinerek, Allah’tan bağışlanma dilemesi, ihtiyacının giderilmesi için O’ndan istekte bulunması, meşru olan  tevessül çeşitlerindendir.

Bunun Kur’an ve Sünnet’te bir çok delilini bulabilirsiniz. Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

فَمَن كَانَ يَرْجُو لِقَاء رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلاً صَالِحاً وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهِ أَحَداً

“ … Kim Rabb’iyle – O’nun razı olacağı şekilde – karşılaşmayı arzu ediyor ise, Salih amel işlesin. Ve ibadetlerinde de Rabb’ine hiçbir şeyi ortak koşmasın. ” 

Kehf : 110.Ay

 Zikredilen bu Ayet’i kerimede, Rabbimiz olan Allah’u Azze ve Celle kendisine yakınlaşma vesilesi olarak Salih amelden  bahsetmektedir.

Ayet’i celileye eğer dikkat ettiyseniz, Allah’u Azze ve Celle burada amel işlemekten değil, Salih amel işlemekten bahsetmektedir. Çünkü insanı Allah’a yakınlaştıracak olan sadece salih ameldir.

Salih amel ise ; kendisiyle sadece ve sadece Allah’ın rızası düşünülen ve sünnete uygun olarak yapılan ameldir.  

Dolayısiyle, insanın bu kıvamdaki amelleri, kendisini Allah’a yakınlaştıran ameller olduğu gibi, ihtiyaçlarının karşılanması için de kendisiyle tevessülde bulunulacak amellerdir…

Rabbimiz olan Allah’u Azze ve Celle kulunu kendisine yakınlaştıracak  amellerden şöyle bahseder :

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

{  Ey iman edenler ! Allah’tan korkun, O’na – yakınlaşmaya – vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz  }    Maide : 35.Ay

Bu Ayet’i kerimede kulu Allah’a yakınlaştıracak vesilesi olarak, cihad etmesinden bahsedilmektedir…

وَمَا أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُم بِالَّتِي تُقَرِّبُكُمْ عِندَنَا زُلْفَى إِلَّا مَنْ آمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاً فَأُوْلَئِكَ لَهُمْ جَزَاء الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ آمِنُونَ

”  – Ey insanlar ! – Sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ve ne de evlatlarınızdır. Ancak iman eden ve Salih amel işleyen kimseler için durum böyle değildir. Onlar için, yaptıklarına karşılık kat kat mukafat vardır. Onlar cennet odalarında güven içindedirler. ”   Sebe : 37.Ay.

Burada da görüldüğü gibi, Allah’a yakınlaşma vesilesi olarak iman’dan ve Salih amellerden bahsedilmektedir.

وَمِنَ الأَعْرَابِ مَن يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنفِقُ قُرُبَاتٍ عِندَ اللّهِ وَصَلَوَاتِ الرَّسُولِ أَلا إِنَّهَا قُرْبَةٌ لَّهُمْ سَيُدْخِلُهُمُ اللّهُ فِي رَحْمَتِهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

”  Bedevilerden öyleleri de vardır ki,Allah’a ve Ahiret gününe inanır, harcayacağını Allah katında yakınlığa ve peygamberin duasını almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o – harcadıkları mallar, Allah katında – onlar için bir vesiledir. Allah onları rahmetine sokacaktır. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. ”  Tevbe : 99.Ay.

Bu Ayet’i kerimede de anlatıldığı gibi, Allah’a yakınlaşma vesilelerinden birisi de O’nun yolunda yapılan harcamalardır… Yani Allah yolunda infaktır.

Kulun Salih amellerini vesile edinerek Allah’tan istekte bulunmasına gelince, buda Kur’an’ın ve Sünnet’in ortaya koyduğu meşru bir tevessül çeşididir. Bu konudaki delillerden bazıları Kur’an’ı kerimin şu Ayet’i kerimeleridir :

الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

”  Onlar ; “ Rabbimiz ! şüphesiz biz iman ettik. Artık günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru “ diyenlerdir. ”  Ali İmran : 16.Ay.

إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

” Kullarımdan bazıları diyorlardı ki : Rabbimiz biz iman ettik, onun için bizi bağışla, bize acı. Şüphesiz ki sen acıyanların en hayırlısısın. ”  Mu’minun :  109.Ay

Bu Ayeti Celilelerde görüldüğü gibi kul, imanını vesile kılarak Allah’u Teala’dan bağışlanmak istemektedir.

Konuyla ilgili sünnet’i seniyede zikredilen delillere gelince, onlardan birisi ve en meşhur olanı şudur.

{ … İbni Ömer r.a’dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Üç kişi yürüyüp giderlerken kendilerini yağmur yakaladı.Bunlar hemen dağdaki bir mağaraya sığındılar. Bunlar mağaraya girince mağaranın ağzı üzerine dağdan büyük bir taş düşüp kendileri içeride iken mağaranın kapısını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine : Hayatınızda sadece Allah rızası için işlediğiniz bir takım Salih amelleri düşünüp bakınızda onları zikrederek Allah’a dua edelim. Umulur ki Allah’u Azze ve Celle – bu Salih amellerimiz vesilesi ile – üzerimizdeki o kayayı kaldırır,dediler. Bunlardan birisi :

– Ey Allah’ım ! bilirsin ki benim yaşlı ihtiyar annemle babam, bir karım ve birkaç küçük çocuğum vardı. Ben her gün onlar için koyunları otlatırdım. Koyunları onların yanına sürüp getirdiğim zaman da sütlerini sağar, evvela annem ve babamdan başlayarak çoluk çocuğumdan önce onlara süt içirirdim. Şu da muhakkak ki, günlerden bir gün ağaçlar beni uzağa götürmüştü de akşama kadar gelememiştim. Geldiğimde de annem ile babamı uyumuş halde bulmuş-tum. Her gün sağmakta olduğum gibi sütleri sağdım ve süt bakracını getirdim. Onları uykularından uyandırmayı istemiyerek baş uclarında durdum. Annem ve babamdan önce çoluk çocuğuma içirmeği de istemiyordum.Halbuki çocuklarım ayağımın dibinde açlıktan ağlaşıyorlardı.Taa fecir doğuncaya kadar benim halim böyle süt bakracı ile dikilmek, çocukların hali de ağlamak olmuştu. Ey Allah’ım ! Hiç şüphesiz sen bilmektesin ki benim anneme ve babama yaptığım bu derin hizmet, yalnız senin rızan içindi. Eğer bu böyle ise lütfen şu kayayı birazcık arala da oradan gökyüzünü görelim, diye dua etti. Bunun üzerine Allah c.c taştan bir delik açtı ve kendileri o delikten gökyüzünü gördüler. Onlardan bir diğeri ise :

– Ey Allah’ım ! Şu muhakkak ki benim bir amucamın kızı vardı. Ben onu, erkeklerin kadınları sevmekte oldukları sevginin en şiddetlisi ile sevmiştim.Bir gün ondan nefsini taleb ettim. O, ben kendisine yüz dinar getirinceye kadar benim bu muhabbetimi kabul etmedi. Ben bu parayı kazanmak için yoruldum. Nihayet yüz dinarı toplayıp amucamın kızına getirdim. İki bacağının arasına oturduğum zaman kız bana : “ Ey Allah’ın kulu ! Allah’tan kork. Allah’ın koyduğu bekaret mührünü yalnız haklı yol olan nikah yolu ile olmadan sakın açma ! “ dedi.  Bunun üzerine ben kızın üstünden kalkıp geriye çekildim. Ey Allah’ım ! sen çok iyi bilmektesin ki,benim o haram işi terk edip yapma-yışım sadece ve sadece senin rızanı ve muhabbetini kazanmak içindi. Eğer benim bu amelim  senin katında geçerli ise, lutfet de bizim için kayayı üzerimizden aç, dedi. Bunun üzerine Allah,onlar için kayayı biraz daha açtı. Bunlardan üçüncüsü de : 

– Ey Allah’ım ! ben bir ölçek pirinç mukabilinde bir işçi tutmuştum. İşçi işini bitirdi ve : “ bana hakkımı ver dedi “ Ben de ona üç sa’ olan ölçeğini takdim ettim.Fakat o adam bunu istemeyip bırakıp gitti. Ben o ücretpirincini ekip ziraat etmekte devam ettim.Nihayet ondan bir çok sığırlar ve çobanını satın alıp topladım. Bir müddet sonra o işçi çıka geldi ve : “ Allah’tan kork,benim hakkım hususunda bana zulmetme “ dedi. Ben : “ şu sığırların ve çobanların yanına git ve onları al “ dedim.Bunun üzerine işçi : “ Allah’tan kork, benimle alay etme “ dedi. Ben : “ Hayır ! seninle alay etmiyorum,şu sığırlarını ve çobanlarını al, çünkü bunlar senindir “ dedim.Bunun üzerine onları alıp götürdü. Ey Allah’ım ! Şüphesiz sen biliyorsun ki ben bu malı işçiye ancak senin rızan için verdim. Eğer benim bu amelim senin rızana muvafık ise,lutfet de kayanın tamamını üzerimizden aç, diye dua etti. Allah c.c onların üzerinden kayanın tamamını açtı. } 

Buhari  : 13.c.5977.s – Müslim :  8.c.2743.n

İşte Kur’an’ın ve Sünnet’in bu açık delilleri gösteriyor ki, kul salih amellerini vesile edinerek Rabbisine yönelip, O’ndan bir şeyler taleb edebilir.

Hulasa … Kitap’tan ve Sünnet’ten derleyerek sunduğumuz bu kadar açık ve net deliller, gerek Allah’a yakınlaşma hususunda olsun, gerekse O’ndan ihtiyaçların taleb edilmesi hususunda olsun imanın ve Salih amellerin vesile kılınabileceğini bizlere anlatmaktadır…

Öyleyse bu konuda basiretli bir Müslümana düşen, bu meşru tevessül çeşitleriyle Allah’a yönelmesi ve  diğer batıl tevessül çeşitlerinden de uzak durmasıdır.

        Ey Müslüman … ! sana son nasihatim Rabbimin şu sözleri olsun :

“ Onların yalvardıkları varya, Rablerine – hangisi daha yakın olacak diye – vesile arar dururlar ; O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır. ”   İsra : 57.Ay.

İşte bu hak sözlerin ortaya koyduğu gerçek şudur : Allah’a yaklaşmak için vesile arayan bir kimse, diğer biri için nasıl vesile olabilir ki … ?

                … İlahi yardıma mazhar olana azın faydası çoktur …

                …….. Ondan mahrum kalana da çok’un faydası yoktur …

                                                                   Tacuddin  el Bayburdi

Similar Posts