Değerli kardeşlerim … ! Müslümanların ( özellikle tasavvuf ehli kimselerin ) ölçüyü kaçırdıkları meselelerden bir tanesi de, bu meseledir…

Yani Allah’ı zikretme adına haddi aşıp bağırıp çağırmalar, dengesiz hareketler ve Kur’an’a ve Sünnete uymayan kelime ve cümlelerle ölçünün dışına çıkmalarıdır.

Şüphesiz ki İslam’da Allah’ı zikretmenin kendine has bir ölçüsü vardır. Ve bu da ; Kur’an’ın ve Sünnet’in tarif ettiği  şekilde olmalıdır…

        Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurur :

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

“ Andolsunki Allah’ın elçisinde sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umar olan kimseler için ve Allah’ı çok zikretmek isteyen kimseler için güzel örnek vardır. ”   Ahzab : 21.Ay.

Allah’u azze ve celle bu Ayet’i celilesiyle inananların zikir konusunda Rasulullahı örnek almalarını ve zikredeceğimiz şu Ayet’i kerimeleriyle de bu konu da haddi aşmamalarını kendilerine emretmiş :

“ Rabbi’nize yalvararak gizlice dua edin, zira O haddi aşanları sevmez. ”  A’raf : 55.Ay

“ Rabbi’ni içinden yalvararak, korkarak ve yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret ; gafillerden olma. ”  A’raf : 205.Ay

“ … Ebu Musa el-Eşari r.a şöyle demiştir : Biz bir kere Allah Rasulü s.a.v’in beraberindeydik. Bizler bir vadi üzerinde yükseldikçe LA İLAHE İLLALLAH tehlilini ve ALLAH’U EKBER tekbirini söylerdik de seslerimiz yüksek olurdu. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Ey insanlar ! nefislerinize karşı yumuşak davranın. Seslerinizi yükseltmeyin. şüphesiz ki sizler ne sağırı ve  ne de  gaibi çağırmıyorsunuz……“

Buhari : 6.c.2793.s – Müslim : 8.c.2704.n

“ … Amir Bin Abdullah Bin Zübeyr dediki : “ Babama geldim ve dedim ki ; “ Allahı zikreden hayırlı bir kavim gördüm. İçlerinde Allah korkusundan çığlık atıp bayılanlar vardı. Onlarla beraber oturdum.” Bunun üzerine babam dedi ki ; “ Onlarla oturma ! Çünkü ne… Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ne Ebu Bekir, ne Ömer ne de diğer sahabelerde böyle bir şey yoktu. Senin o gördüklerin, bunlardan daha mı çok huşu sahibidir ? ”

Ebu Nuaym Hilye : 3/167-168

“ … Sa’d bin ebi Vakkas r.a’dan : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : ZİKRİN HAYIRLISI GİZLİ OLANIDIR ”

Ahmed : 1/180.n.1562 – Ebu Ya’la : 724

“ … Abdullah ibni Ömer r.a’dan : Rasulullah s.a.v‘in şöyle buyurduğunu rivayet etti : Kim amelini insanlara işittirirse, Allah onu halkın kulağına duyurur ve onu hakir ve küçük kılar. “

                                                                        Kitabu’z Zühd : 42.s.141.n

“ … Damra-t ibnu Habib r.a’dan : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Allah’u Teala’yı mütevazi bir anışla anınız. Denildi ki : Mütevazi anış nedir ? O da : Gizli zikirdir, buyurdu. ” 

Kitabu’z Zühd : 44.s.155.n 

Hasanu-l basri r.h şöyle buyurur : Bir adan Kur’anı Kerimi ezberlerdi de komşuları onu hissetmezlerdi. Yine fıkıh da büyük bir dereceye ulaşanlar olurdu da etrafında ki insanlar onu hissetmezdi. Evinde ziyaretciler olurdu da, onun uzun namaz kıldığını hissetmezlerdi.

Biz öyle kimselere ulaştık ki yeryüzünde gizli yapmaya muktedir oldukları bir işi asla açığa çıkarmazlardı. Müslümanlar dua’da bütün varlıklarını verirlerdi sesleri işitilmezdi. Ancak kendileriyle Aziz ve celil olan Allah arasında bir fısıltı olurdu. Bunu böyle yapmalarının sebebi, Allah’u Teala’nın :

 Rabbi’nize yalvararak ve gizlice dua edin, zira o haddi aşanları sevmez. ” A’raf : 55.Ay

Ve yine bunun sebebi, Allah’u Azze ve Celle’nin : Salih ve sözünden razı olduğu zekeriyya’nın Rabbisini hatırlayıp da ;

 Hani o rabbine gizli bir nida ile seslenmişti “  Meryem : 3 buyurmasındandır.

        Kitabu’z Zühd : 41.s.140.n

“ … Amr b. Yahya haber verip dedi ki ; babamı, babasından şöyle rivayet ederken duydum : Babam dedi ki : Sabah namazından önce Abdullah ibni Mesud’un kapısı önünde otururduk. Çıktığında, onunla beraber mescide giderdik.Yine bir sabah ebu Musa el-Eşari yanımıza geldi ve ; ebu Abdurrahman – yani ibn mesud – evden çıktı mı ? diye sordu. Hayır, dedik. O da bizimle beraber oturdu.

Nihayer – ibni Mesud – çıktı. Bizde gitmek için ayağa kalktık.Sonra – yürürken – ebu  Musa ona şöyle dedi : Ey ebu Abdurrahman ! biraz önce mescide yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yine de Allah’a şükür, hayırdan başka bir şey görmüş değilim. Abdullah ibni Mesud : Nedir o ? diye sordu. O da : Yaşarsan birazdab göreceksin, dedi ve şöyle devam etti : mescide halkalar halinde, oturmuş,namazı bekleyen bir topluluk gördüm.Her halkada idareci bir adam, halkada ki diğer insanların ellerinde de çakıl taşları var, idareci : yüz defa ALLAH’U EKBER deyin diyor onlarda yüz defa Allah’u ekber, diyorlar. Sonra yüz defa LA İLAHE İLLALLAH deyin, diyor onlarda yüz defa la ilahe illallah, diyorlar. Yüz defa SUBHANALLAH deyin diyor, onlar da yüz defa subhanallah diyorlar.

Abdullah ibni Mesud : Peki onlara ne dedin ? dedi. Ebu musa : Senin görüşünü ve emrini sormadan bir şey demedim, dedi. Abdullah ibn Mesud dedi ki : Onlara, kötülüklerinizi sayıp hesap edin, ben sizin iyiliklerinizin zayi olmayacağına güvence veririm, deseydin ya. Sonra beraberce gittik, nihayet bu halkalardan birinin yanına gelip, başlarına dikildi ve : bu yaptığınızı gördüğüm şeyler nedir ? dedi. Dediler ki : Ey ebu Abdurrahman ! Bunlar çakıl taşları onlarla ALLAH’U EKBER, LA İLAHE İLLALLAH ve SUBHANALLAH sözlerini sayıyoruz.

Abdullah ibn Mesud dedi ki : Siz kötülüklerinizi sayıp hesap edin ben, iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size ! ey ümmeti Muhammed, ne çabuk sapıttınız. Peygamberinizin bir çok sahabesi henüz hayatta, işte onun elbiseleri daha eskimemiş, kabı kacağı henüz kırılmamış.Nefsim elinde olan Allah’a yemin olsun ki, sizler ya Muhammedin dininden daha doğru yolda bir din üzeresiniz ya da yeni bir sapıklık kapısı açmaktasınız ” Onlar dedilerki : “ Vallahi ey eba Abdurrahman bizim kötü bir niyetimiz yoktur, biz sadece hayır elde etmek istedik ”

Abdullah ibn Mesud şöyle karşılık verdi. “ Hayrı elde etmek isteyen niceleri vardır ki, onu elde edemezler. Rasulullah s.a.v bize haber vermişti ki ; “ Kur’anı okuyan nice topluluklar var ki, bu okuyuşları onların köprücük kemiklerinden ileriye geçmeyecektir. “ Vallahi bilmiyorum belki de onların çoğu sizdendir.”

Ve sonra Abdullah İbn Mesut onlardan yüz çevirdi. Amr bin Yahya’nın dedesi, Amr bin Selime, bundan sonra şöyle dedi : “ Bu halkalardaki insanların tamamını, en-Nehrevan olayında haricilerin yanında bize karşı savaşırken gördük. “

Darimi : 1.c.210.n – Ebu Nuaym Hilye

Görüldüğü gibi zikri geçen bu deliller, İslam’da Allah’ı zikretmenin bir adabı ve edebi olduğunu, dolayısıyla bu konuda hiç kimse kendi şahsi yorum ve anlayışı doğrultusunda bir zikir şekli şemali ve sayısı belirlemeye hakkı yoktur.

Eğer son olarak zikredilen rivayete dikkat edilirse, Abdullah İbn Mesud burada ALLAH’U EKBER, LA İLAHE İLLALLAH ve SUBHANALLAH sözlerine karşı çıkmıyor. Onun karşı çıktığı husus, bir halka oluşturarak bu işi bir idarecinin yönetmesi ve ellerinde çakıl taşları veya boncuklarla yüz sefer şunu de, yüz defa bunu söyle, diyerek koro şeklinde bu ifadeleri kendi aralarında saymalarıdır. Onun karşı çıktığı budur.

Halbuki ihlaslı ve samimi bir Müslüman bu gibi zikirleri, kimseye sezdirmeden, riya ve gösteriş yapmadan Rabbine taktim eden biri olmalıdır.

Rabbimden niyazım ; bizleri Kur’an’ın ve Sünnet’in tarif ettiği bir zikir şekliyle meşkul olan kullarından eylesin.

Değerli kardeşlerim … ! hazır yeri gelmişken şu sorunun cevabını da vermekte fayda vardır sanırım. Soru şu :

İslam’da mustakil olarak sadece Allah…Allah… hu…hu…hay … hay diyerek zikretmek var mıdır ?

CEVAP … : Şüphesiz ki Allah’ı O’na yakışır tarzda Kur’an’ın ve Sünnetin emrettiği şekilde zikretmek en güzel ibadetlerdendir.

Allah c.c kitabında kullarına zatını en güzel isim ve sıfatlarıyla tanıtmıştır. O’nu, kuranın ve sünnetin tarif ettiği lafızlarla zikretmek gerekir. Çünkü zikir bir ibadet çeşididir ve tevkifidir. Yani Kur’an ve Sünnettin emrettiği  lafızlarla olmalıdır.

Dolayısiyla biz O’nun bizden istediği ve emrettiği şekilde ibadet etmekle ve zikretmekle emrolunduk. Heva ve arzumuzdan, aklımızdan veya çevremizden öğrendiğimiz, gördüğümüz lafızlarla O’nu zikretmek ve O’nun adını yüceltmek doğru değildir.  

Bununla beraber, Allah … Allah … hu… hu… Hayy … Hayy … diyerek zikrin meşruluğuna dair, Kur’anın ve Sünnetin temiz sayfalarında bir delil bulunmamaktadır. Yani bu lafızlarla zikretmek konusunda Ayet ve Hadis  yoktur.

Kur’an ve Sünnet çizgisinde yetişen ve bu iki kaynağı en iyi şekilde bilen sahabe ve onlara ittiba eden tabiin hayatında da böyle bir zikir yapıldığına dair delil bulunmamaktadır. Onlar ki dini en iyi şekilde bilenlerdi, Onu en iyi şekilde uygulayanlardı ve en önemlisi, bu anlamda Allah’ı en güzel ifadelerle zikredenlerdi.

Değerli Müslümanlar … ! bununla beraber yine bilinmesi gereken hususlardan birisi de ; Allah… Allah… hu… hu… veya … Hayy … Hayy…  diyerek zikretmek Arap dili açısından da bir anlam ifade etmez. Çünkü Arapçada müfid cümle – yani anlamlı cümle – ancak elhamdulillah, suphanAllah, Allah’u ekber, Subhanallah gibi lafızlardır.

Araplar Allah… Allah… hu… hu … Hayy … Hayy diyerek Allah’ı zikretmezler. Neden ? . Çünkü bu ifadeler tek başına bir anlam ifade etmezler. Bu kelimelerle yapılan zikir Allah’ı övmediği gibi, Kur’an ve Sünnette de böyle bir tarif yoktur.

Bu nedenle, Müslümanların farkında olmadan veya anlamını kavramadan, hu , hu  derken, veya hay hay derken daha sonra şeytanın  süslemesi ve saptırmasıyla he he veya hav hav gibi komik ve cahilce ifadeler ağızlarından çıkmaya başlıyor.

Bu ifadeler inanın abartılı ifadeler falan değildir. Bu gibi manzaralara bir Müslüman olarak – hatta bir zamanlar bir tasavvufçu olarak – şahit olduğum şeylerdir.

Bu ise şeytan ve avanelerinin aldatması ve müslümanları eğlenceye alması demektir. Böylesi bir amel neticesinde, şeytanın inananları saptırarak dil hatalarına düşürdüğü açıktır. Dolayısıyla bu türden yalan yanlış uygulamaların akideye verdiği zararı da göz önünde bulundurursak, akıl ve basiret sahibi bir Müslümanın bu şekildeki bir ameli meşru görmesi düşünülemez. 

Hulasa kardeşlerim ;  bu lafızlarla Allah’ı zikretmek bidattir ve asla caiz değildir. Bu şeytanın bir aldatmasıdır. Ve unutmayın ki şeytan, inananların apaçık düşmandır. Dolayısıyla düşmana karşı Kur’anın ve Sünnetin sağlam kalesine sığınmak lazımdır..

Allah Rasulü s.a.v’in sünneti seyiyesinde bu konuda binlerce hadis varken, heva ve arzularımıza uygun olarak icadettiğimiz zikir çeşitleriyle Allah’ı zikretmek ne derece doğrudur.

Halbuki Allah’u azze ve celle her konuda olduğu gibi bu konuda da Rasulü s.a.v’de güzel bir örnek olduğunu bizlere bildirmektedir.

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

“ Andolsunki Allah’ın Rasulünde sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umar olan kimseler için ve Allah’ı çok zikretmek isteyen kimseler için güzel örnek vardır. ”   Ahzab : 21.Ay 

     Rabbim bizlere kendisini Kur’an ve Sünnet çizgisinde zikretmeyi nasip eylesin.

                       Amin 

                                  Vel hamdu lillahi rabbil alemin
 

Tacuddin el Bayburdi

Similar Posts