BİRİNCİ OLARAK … : Kabir azabını inkar edenler, bilindiği gibi Kur’anı anlamada peygambere ihtiyaç duymayacak kadar akılı olduğunu sanan kimselerdir… Ve çoğu yerde inkarlarına sebeb bu akılcı yaklaşımları olmuştur.
Kabir azabını inkarları şu Ayeti Celileleri peygamberi bir anlayıştan uzak ele almalarından kaynaklanır. Derler ki : Allah’u Teala Kur’an da ;
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ {51} قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ
“ Sur’a üfürülmüştür ; böylece onlar kabirlerinden – kalkıp – Rablerine doğru koşarlar. “
“ Dediler ki : ” Eyvahlar olsun bize, yattığımız yerden bizi kim kaldırdı ? Bu, Rahman’ın va’dettiği şeydir. Demek ki gönderilen elçiler doğru söylemiş. “ Yasin : 51-52.Ay
buyurmaktadır… Dolayısıyla “ Eğer kabirde azab denilen bir şey olmuş olsaydı, bu kimseler : ” Eyvahlar olsun bize, yattığımız yerden bizi kim kaldırdı ? “ sözünü kullanmazlardı. Dolayısiyla, demekki bunlar kabirlerinde sadece yatıyorlardı. Kabirde Azab falan söz konusu değildir. “
Bu akılcı zihniyetin en çirkin arızası ;
İKİNCİ OLARAK … : Az öncede ifade ettiğimiz gibi bu kimselerKur’anı anlamada peygamberi bir çok yerde saf dışı etmeleridir… Halbuki Allah’ın kitabı Peygambersiz asla anlaşılmaz… Bu konuda asrı saadette yöneliyor ve bakıyoruz ki ; fasih arapcası olan ve sahabi olma gibi bir imtiyaz sahibi kimseler dahi yanlış yapmışlardır…
Konunun anlaşılması açısından bir iki misal vermemiz faideli olur sanırım … Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ
” ………. Yiyinîz – içiniz, ta ki fecrin siyah ipliği beyaz ipliğinden ayırd edilinceye kadar…… ” Bakara : 187.Ay
Bu Ayet’i kerime inince, Adiy İbnu Hatem denilen sahabi, Ayet’in mantukuna bakarak gerçekten bir siyah iplikle bir beyaz iplik olarak ramazan gecesinde en son yenilecek vakti tayin etmeye kalkışır. Adiy İbnu Hatem bir karışıklık hissedince, meseleyi Allah Rasulü s.a.v’e sorar. Rasulullah s.a.v de şöyle buyururlar :
– Bu senin anladığın manada değildir, buradaki beyaz iplik ile siyah iplikten maksat, gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığıdır. “
Buhari : 4.c.1780.s – Müslim : 3.c.1090.n
Allah’u Teala yine bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :
الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
” İman edip de, imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte onlar emniyette olanlardır ” En’am : 82.Ay
Bu Ayet’i kerime nazil olduğunda, sahabe zulmün bütün çeşitlerini göz önünde bulundurarak bundan dolayı bayağı korkmuşlardı. Hatta bazıları :
– Ya Rasulullah hangi birimiz nefsine zulmetmemiştir ki ? dediler. Allah Rasulü s.a.v ise onlara :
– Buradaki zulüm sizin anladığınız manada bir zulüm değildir. Buradaki zulüm şirk’tir, diyerek şu Ayet’i celileyi okumuştur :
“ Allah’a ortak koşmak şüphesiz ki büyük bir zulüm’dür “
Buhari : 9.c.4355.s
Hulasa, bu ve bunun gibi daha bir çok vakalar var ki bunlar, fasih bir Arapça bilen sahabilerin dahi, Kur’an’ın tefsire ihtiyacı olan Ayet’lerini anlayamadıklarını ve gereği ile de amel edemediklerini bizlere açıkça haber vermektedir…
Kısacası, Sünnet’siz bir Kur’an anlayışı sağlıklı bir anlayış olamayacağından dolayı, inananlar Kur’an’ı Sünnet’le anlayıp yaşama mecburiyetindediler.
Ayrıyeten Allah Rasulü s.a.v’in şu hadisi şeriflerine de dikkat edecek olursak, bu da yine Kur’anı anlamada ve yaşamada muhakkakki Rasulün beyanına ihtiyacın olduğunu anlatmaktadır…
“ … Ebu said el-Hudri r.a’dan. Dedi ki : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : ” Ey insanlar ! size iki ağırlık bıraktım. Bunlar, Allah’ın kitabı Kur’an ve benim sünnetim. Kur’an’ı zorlaştırmayın onu sünnetimle konuşturun…..”
Bağdadi el Fakih : 1.c.94
“ … Aişe validemiz şöyle buyurmaktadır : Peygamber s.a.v, Cibril’in kendisine öğrettiğinden başka Kur’anı tefsir etmezdi. “
Taberi Camiu’l Beyan Te’vil, Ayatu’l Kur’an : 1 / 84
ÜÇÜNCÜ OLARAK … : Mes’elelere akli yaklaşmalarından dolayı, çoğu kez kendileriyle de çelişki içerisindedirler…
Örneğin baştaki Ayetleri sadece akıllarına uymadığı için reddederler ve gerekçe olarak ta, “ Orada neden, Eyvahlar olsun bize, yattığımız yerden bizi kim kaldırdı ? “ sözünü kullandılar ? derler…
Halbuki öne sürdükleri her akli izah, yine kendisi gibi akli itirazlara zemin hazırlar… Onların bu sözlerine karşılık şu soruyu sormamız gerekir kendilerine :
O kimseler dünya hayatında kendilerini yeniden diriltecek olanın Allah olduğunu pekala iyi biliyorlardı… Peki neden kabirlerinden fırlayınca : “ yattığımız yerden bizi kim kaldırdı ? “ sözünü kullandılar ki … ? …
Hulasa o Ayetlerin kabir azabını reddetmek için kullanılması çok çirkin bir yaklaşımdır. Hele hele bu kadar açık ve net sahih hadisler varken…
Oysaki Ayeti Celilelerin anlatmış olduğu mesaj şudur ; kabirlerinden fırlayan o insanlar, kendilerinin kalkmasına vesile olan o sesin korkusundan, heyecanından ilk önce neye uğradıklarını ve neler olduğunun dehşetine kapıldılar. İlk sözlerinden anlaşılan bu. Ama biraz sonra kendilerine gelince akıllı sözler söylemeye başladılar ve dediler ki : Bu, Rahman’ın va’dettiği şeydir. Demek ki gönderilen elçiler doğru söylemiş. “
Halbuki bu insanlar ilk kalktıklarında ; “ yattığımız yerden bizi kim kaldırdı ? “ diyen kimselerdi… Peki neden az sonra bu sözü kullandılar … ? Burayı biraz düşünmemiz gerekir…
Bununla beraber yine Allah Rasulü s.a.v’in kıyamet sahnesinden bahsederken şöyle buyurur ;
{ … Aişe r.anha’dan şöyle dedi : Ben Rasûlullah s.a.v’e : Kıyamet günü dost dostunu hatırlar mı ? diye sordum. Allah resulü s.a.v : Ey Aişe ! dost dostunu üç yerde hatırlayamaz.
1 – Mizanı ağır veya hafif gelinceye kadar.
2 – Kitapları kendilerine sağdan mı soldan mı verilinceye kadar.
3 – Cehennemden bir boyun uzanıpta üç defa : bana üç zümre verildi ;
a – Allah’a şirk koşanlar.
b – Hesap gününe inanmayanalar.
c – İnatçı ve zorbalar. Diye haykırdığı zaman. }
Ahmed : 6 / 110 – 24272.n
Hulasa bu hadisi şerifte de anlatıldığı gibi, bazı korkutucu ve dehşet veren durumlardan dolayı insan ne konuşacağını şaşırır … Heyecandan dolayı neye uğradığını anlayamaz … İşte Ayetlerde anlatılan manzara bundan ibarettir.
Dolayısiyla kalkıpta bu tip olaylardan, zorlanarak bir şeyler çıkarmaya çalışmak ve hadisleri inkar etmek, basiretsizliğin en kötü halidir…
Rabbim bizlere hakkı hak bilip ona ittiba eden kullarından olmamızı nasibeylesin. Ve yine bizlere, batılı batıl görüp ondan ictinab eden kullarından olmamızı nasibeylesin.
Amin
Vel hamdu lillahi rabbil alemin
Tacuddin el Bayburdi