Müslümanlar arasında cahilce konuşulan konulardan birisi de ; ” … Herhangi bir Mezhebe bağlanmadan islam’ın yaşanamayacağı … ” ve ” … Her ilim ehli denilen kimselerin dahi bir mezhebinin olduğu … ” iddiasıdır…

Halbu ki bu türden sözlerin şer’i bir tutanağı olmadığı gibi, şuurlu ve basiretli ilim ehli kimselerinde ne körü körüne taklit ettikleri bir mezhepleri vardı ve ne de, insanları belli bir Mezhebe davetleri sözkonusu olmuştur…

Onların tek bir mezhebi vardı – ki mezheb bilindiği gibi takip edilen yol demektir – o da Allah Rasulü s.a.v’in mezhebiydi…

Gelin hep beraber islamın gözdesi ilim ehli kimselerin bu konudaki sözlerine kulak verelim … Bakalın onlar insanları neye davet etmişler veya bakalım hangi ilim ehli “ ben falan mezhebtenim “ demiş …

1 – İBNİ TEYMİYENİN MEZHEB HAKKINDAKİ FETVASI

“ … Sahabeler birleşirler, ittifak ederlerdi. Dinin temizlik, namaz, hac, boşanma, feraiz (miras) veya diğerleri gibi bazı fer’î meselelerinde ihtilaf etmişlerse de, bu konularda icma etmeleri kesin bir hüccettir. Diğerlerini bir kenara bırakarak imamlardan belli bir şahsa taassub ile bağlanan, tıpkı diğer sahabeleri bırakarak tek bir sahabeye taassup gösteren gibidir. Mesela rafıziler Ali radıyallahu anh’e taassup göstererek üç halifeyi ve sahabelerin cumhurunu terk etmişlerdir. Hariciler ise Osman ve Ali radıyallahu anhuma hakkında dil uzatmışlardır. Bunlar bidat ve heva ehlinin yollarıdır. Kitap, sünnet ve icma ile sabit olmuştur ki onlar kötülenmiş ve Allah’ın rasulü sallallahu aleyhi ve sellem ile gönderdiği şeriatın ve yollarının dışına çıkmışlardır. 

Her kim imamlardan birine taassup ile bağlanırsa bu bidat fırkalarına benzerlik göstermiş olur. Bağlandığı kimsenin, Malik, Şafii, Ebu Hanife, Ahmed b. Hanbel veya başkaları olması fark etmez. Bunlardan birine bağlanan kimse onun ilimde ve dinde değerini bilmediği gibi diğerlerinin değerini de bilmez. Böylece hem cahil hem zalim olur. Allah ise ilmi ve adaleti emreder, cahillikten ve zulümden yasaklar. Allah Teala şöyle buyurmuştur :

“ Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalim ve pek cahildir ”   Ahzab : 72.Ay

İşte insanların Ebu Hanife’ye uyma konusunda en ileridekileri olan Ebu Yusuf ve Muhammed ! Onlar Ebu Hanifenin görüşlerini en iyi bilen kimselerdi. Bununla birlikte neredeyse sayılamayacak kadar olan bir çok meselede, sünnetin delilinin kendilerine belirmesi sebebiyle Ebu Hanife’ye muhalefet etmişlerdir.

İmamlarına gereken saygıyı göstermelerine rağmen ona tabi olmayı vacip görmemişlerdi. Onlar hakkında “ Muzebzeban/gidip gelenler ” denilemez. Bilakis Ebu Hanife ve diğer imamlar bir görüş söyler, sonra kendisine aksi istikamette bir delil belirir ve onu söylerdi. Bu durumda ona “ müzebzeb : gidip gelen ” denilmez. Zira insan ilim ve imanı talep etmeye devam eder. Kendisine daha önce gizli kalan ilim ortaya çıkarsa ona tabi olur ve o bu durumda müzebzeb olmaz. Bilakis o hidayet üzeredir ve Allah hidayetini artırmıştır. Nitekim

Allah Teala şöyle buyurmuştur : “ De ki Rabbim ! İlmimi artır ” 

her müminin, müminlerin idarecilerinin ve müminlerin alimlerinin hakkı amaçlamaları ve buldukları yerde ona uymaları gerekir. Bilmek gerekir ki, onlardan biri içtihat edip isabet ettiğinde ona iki ecir vardır. İçtihat edip hata ettiğinde ise ona ictihadından dolayı bir ecir vardır, hatası ise bağışlanır…

Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah, Mecmuu’l-Fetava : 22/252-253

“ … Ömrüm boyunca hiç kimseyi dinin esasları konusunda ne Hanbeli, ne de başka bir mezhebe davet ettim, ne de bunun için çabaladım, ne de böyle bir söz söyledim. Ben ancak ümmetin selefinin ve imamlarının üzerinde birleştikleri şeyleri zikrediyorum, zikrederim.   ”    

İbn Teymiyye Külliyatı / c.3 s.196-197  

2 – TAHAVİ R.H’IN MEZHEBLER HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ

“ Der ki : Mezheb taklid eden kişi ancak ahmak ve tutucudur. “

Nu’man Alusi : Açık deliller…el Albani Mukaddime

3 –  AHMED İBN HANBEL R.H MEZHEBLER HAKKINDA SÖZLERİ

1 – Beni taklit etme, malik’i, Şafii’yi, Evzai’yi ve Sevri’yi de taklit etme. Sende onların aldığı kaynaktan al.

2 – Evzai ‘nin, Malik’ in, Ebu Hanife’nin sözlerinin hepsi şahsi bir görüşten ibaret olup bence hepsi eşittir.Delil ancak hadislerdir.

İbn Abdir Berr : El-Cami : 2.I49 – İbn Kayyum el-İlam : 2.0.302

4 – İBNİ HAZM’IN MEZHEBLER HAKKINDAKİ SÖZLERİ

İbni Hazm diyor ki : ” Taklid edilen fukahanın kendileri taklidi reddetmişlerdir. Talebelerini taklidden nehyetmişlerdir. Bu hususta en titizleri İmam Şafii’ydi. Sahih hadislere tabi olmak ve delilin gerektirdiğiyle amel etmek hususunda başkalarından daha açık ifadelerde bulunmuştur. Ayrıca herşeyde taklid edilmekten de beri olduğunu belirtmiştir. Bunu da açık bir şekilde ifade etmiştir. Allah ecrini bol bol versin, bir çok hayrın sebebi olmuştu.”    İbn Hazm 6/118

5 – El ALBANİ’NİN MEZHEBLERE BAKIŞI

Cehaleti başlarına bela olup da bu bataklığın içerisine saplanıp kalanların üzerlerindeki tuhaf şeylerden bir diğeri de : Ölçüleri, mezheb ve meşrepleri olup, Kitabı ve Sünneti bu süzgeçten geçirmeleridir… Dolayısıyle bu kötü ve kör taassupları yüzünden mezheb ve meşreplerine ters düşen ne kadar hadis varsa, onlardan uzak durmaktadırlar.

Çünkü, onlara göre sünnete uymanın manası, İmam ve gurup liderini kötülemek, Sünnet’e ters düşse bile mezhep ve gurup liderine uymanın manası da ona saygı göstermek ve onu yüceltmektir. Bu sebeple onlar, kendi mezhep ve meşrep imamlarını kötülemek ihtimalinden kurtulmak için onları taklit etmekte ve sünneti almamakta da ısrar etmektedirler. Bunlar bu çirkin kuruntuları sebebiyle, yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktadırlar. 

Bu düşünce sahiplerine şöyle bir soru sorulabilir : 

“… Bir kimseye uymak eğer uyulana saygı göstermeğe, ona ters düşmekte onu kötülemeye delalet ediyorsa, siz nasıl olur da Peygamber s.a.v’in sünnetine aykırı hareket etmeyi kendiniz için caiz görüp,sünnete uymayı terk ederek,sünnete terş düşen bir mes’elede gurup liderinize uyarsınız ? … Oysa 0 insanlar günahlardan korunmuş ve hatadan masum birileri de değillerdir. 0 insanları kötülemek veya onlara ters düşmek üstelik küfür de değildir. Eğer onlara karşı ters görüş beyan etmek onları kötülemek manasına gelirse, peki Peygamberin sünnetine ters görüş beyan etmek hangi manaya gelir ? Elbetteki bunun manası küfürdür…….  “

Sıfatu’s salatu’n Nebi : Mukaddime

6 – MUHAMMED SULTAN EL MASUMİ VE MEZHEB KONUSU 

Muhammed Sultan el-Masumi Hediyetüs-Sultan ili biladi Müslimi yaban isimli eserinin ön sözünde şöyle anlatmaktadır :

“… Uzak doğudaki Tokyo ve Oseka şehirlerinde oturan müslümanlar tarafından bana bir mektup gönderildi. Mektup özetle şu konudan bahsediyor :

“… İslam nedir ? Mezhep ne demektir ? İslam diniyle şereflenen birisinin dört mezhepten birisine veya başka bir mezhebe girmesi, yani Maliki,. Şafii, hanbeli veya Hanefi olması gerekir mi ? gerekmez mi ? Çünkü burada büyük bir ihtilaf ve vahim bir munakaşa başladı. Japon fikir adamlarından bir kaç aydın İslam dinine girmek ve İmanla müşerref olmak isteklerini Tokyo’da bulunan müslüman cemiyetine açtılar. Hindistanlı müslüman bir gurup, “ Kendilerinin ümmetin kandili olan Ebu Hanifenin mezhebini seçmelerini ” Endonezyalı bir gurup ise,” Şafii mezhebinden olmaları gerektiğini ” söylediler. Japonlar bu sözleri işitince çok şaşırdılar. Onların bu tutumlarına çok hayret ettiler. Onların aralarındaki gördükleri bu ihtilaf sorunu, onların müslüman olma yolunu tıkadı. “

Hediyetüs-Sultan ili biladi Müslimi yaban

7 – MUHAMMED EL- USEYMİN R.H’IN MEZHEB HAKKINDA GÖRÜŞÜ

Soru : Belirli bir mezhebi taklid etmek vacib midir … ?

“ Evet, belirli bir mezhebi taklid etmek kat‘î olarak vâcibtir. Ancak taklîd edilmesi vâcib olan bu belirli mezheb, Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem’in mezhebidir. Çünkü Rasûl sallallahu aleyhi ve sellem’in izlediği yola ittibâ etmek vâcibtir. Bu dünya ve âhiret saadetidir. Yüce Allah şöyle buyurur : 

“ De ki : Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret etsin… ”  Âli İmrân, 31.Ay

Yine şöyle buyurur : 

“ Allah’a ve Rasûl’e itaat edin ki size rahmet edilsin. ”Âli İmrân : 132.Ay

İlim ehlinin icmâsıyla ittibâ edilmesi vâcib olan mezheb işte budur ! … “

8 – Muhammed Abdulazim er-Rumi el-Mekki :

Hanefi mezhebine nispet edilenlerden Muhammed Abdulazim er-Rumi el-Mekki şöyle demiştir :

” Bil ki, Allah Teâlâ kullarından hiçkimseyi Hanefi, Maliki, Şafii veya Hanbelî olmakla yükümlü tutmamıştır. Bilakis onlara Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ile gönderdiklerine iman etmelerini ve şeriatiyle amel etmelerini vacip kılmıştır.”

el-Kavlu’s-Sedid s.2

9 – İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der :

Avamın bilinen mezheplerden sadece birine bağlanması zorunlu mudur, değil midir ?

Bu konuda iki görüş vardır. Bir görüşe göre yalnız bir mezhebe bağlanması gerekmez. Kesin doğru olan budur. Çünkü Allah ve Rasulü’nün vacip kıldığı dışında vacip olmaz. Allah ve Rasulü de ümmetten sadece bir kişinin mezhebine bağlanmasını kimseye vacip kılmamıştır. Önceki nesiller böyle bir şeyden beri olmuştur ve böyle bir şeyi kimse söylememiştir.

Kaldı ki, avamdan insanların bir mezhebe bağlanması da doğru olmaz. Çünkü avamın mezhebi yoktur. Zira mezhepli olmak, ancak belli bir şekilde görüş ve delillendirme sahibi olup mezheplerden anlayanlar için sözkonusu olur. Belli bir kişinin bütün görüşlerini almak ve başkalarının görüşlerini terketmek anlamında ümmetten sadece birinin mezhebini almak hiçbir kimsenin üzerine vacip değildir. Böyle bir şey, ümmette ortaya çıkan çirkin bir bid’attır. Allah’ı ve Rasulü’nü Sallallahu Aleyhi ve Sellem en iyi bilen ve ümmet içinde derecesi ve kıymeti en büyük olan ümmetin imamlarından hiçbiri böyle bir şeyin zorunlu olduğunu söylememiştir.

 İlamu’l-Muvakkıin, 4/262

                                                        Tacuddin el Bayburdi

Similar Posts